Son günlerde yapılan gıda denetimlerinde birçok firmanın taklit ve tağşiş yaptığı görülürken denetimlerin yeteri kadar yapılamadığı konusu ise başlı başına bir sorun olarak karşımızda durmaya devam ediyor.

Halkı Müslüman olan bir toplumda özellikle gıda ürünlerine haram karıştırılması, helal-haram hassasiyetinin kaybolması gibi durumlar toplumsal yozlaşmaya ve güvensizliğe neden olurken, söz konusu durum hassasiyet sahibi olan insanlar da hazır gıda alırken ciddi endişe duyuyor.

"İslam'da haram ve helal bellidir, şüphelilerden de kaçınmak gerekir"

Mala haram karıştırılmasının toplumsal anlamda yol açacağı sorunlarla ilgili İLKHA muhabirine konuşan Emekli İmam Molla Cemal Çınar, "Dünyanın her tarafından olduğu gibi ülkemizde de içerisinde bulunduğumuz toplumda helal gıdaya riayet etme hassasiyeti gittikçe zayıflamaktadır. Dolayısıyla zaman zaman bazı firmalarda, marketler zincirinde yapılan denetimde usule aykırı gıdaların üretilip satıldığına ilişkin haberler çıkıyor. Bu meselelerin son günlerde çokça işlendiğini görüyoruz. İslam'da haram ve helal bellidir. Arada kalan, şüpheli olanlardan da kaçınılması gerekir. Bazı haram çeşitleri var ki haram olmadığı halde başkasının alıp kullanması haram kılınmıştır. Örneğin bir bağın önünden geçen birisi bağ sahibinden habersiz alıp yerse haram olur. Bu üzümün haram olmasından değil kişinin izinsiz almasından ötürü haram olur. Bir de Allah tarafından direkt haram kılınan gıdalar var." diye konuştu.

"Helal ve harama dikkat edilmemesi toplumda ahlaki çöküntüye neden olur"

Helal ve harama riayet etmememin hem üretici hem de tüketiciyi ilgilendiren boyutlarının olduğunu belirten Çınar, "Gıdanın haram olup olmamasında üreticiye, satıcıya, tüketiciye ve sisteme yani devlet yöneticilerine düşen boyutları var. Çok zaruri olmadığı müddetçe kesin helal olduğunu bilmediğimiz ürünler tüketmemeliyiz. Haram yiyen bir toplumun ibadetlerinde tembellik, iffet ve namus konusunda bir duyarsızlık, aile bütünlüğünde bir sarsıntı, kişilerin birbirlerine bakış açısında insani değerler ve manevi tutum kaybolur. Üreticilerin 'haram gıdayı Müslümanlar için değil piyasa için üretiyorum ve üzerine ne kullandığımı yazıyorum' şeklindeki açıklamaları olsa bire bunu üretmek bir Müslümana caiz olmaz. Haram gıdayı satın alıp ticaretini yapmak bir Müslüman tüccar için caiz değildir. Haramların çoğalmasını bahane ederek satıl almada hassas davranmayan bir Müslüman, üzerine farz olan 5 vakit namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetlerini dahi yapsa kendisinde bazı hasletler meydana gelir. Birincisi; ibadetlerde tembellik, ikincisi; hayatındaki sevap günah mefkuresinin zayıflaması, üçüncüsü; namus hususunda hassasiyetini kaybetmesi, toplumsal yapı içerisindeki yaşamında ahlaki konularda dikkatsiz davranmasına, dördüncüsü; aile içerisinde birbirlerine bakış açılarındaki İslami hassasiyeti sarsılır ve toplumsal alanda insana bakışı manevi değil maddi değerler ön plana çıkar." şeklinde konuştu.

"Diyanet, alimler ve sivil toplum bu konuda ciddi girişimlerde bulunmalı"

Çınar, "Devlet ve yöneticiler, Müslüman bir halkın içerisinde, Müslüman bir pazarda İslami anlamda yenilmesi caiz olmayan maddelerin üretimine, tüketimine ve pazarda satılmasına mâni olması lazım. İçerisinde bulunduğumuz asırda İslami sistemlerin takip edilmediği, seküler sistemlerin, Batının kurallarıyla idare edilen ülkelerde alimlerin halkın haramdan uzak kalıp helale yönelmesi için sıkı bir çalışma yapmaları gerekir. Bir insan öleceğini bilse veya ciddi, kalıcı bir hastalığa maruz kalacağını bilse doymayacak kadar haram tüketebilir. Ancak böyle bir ihtiyaç yokken helal ve harama dikkat edilmesi konusunda tembel davranılmamalı. Bazı üretim merkezlerinde üretilen mal helal olduğu halde gıdanın raf ömrünün uzatılması adına haram ürün kullanılması caiz değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı, sivil toplum kuruluşlarındaki alimlerin, cemaat ve tarikatların bu konuda ciddi girişimlerde bulunmaları gerekir." dedi. (İLKHA)