Bir tanesini arşivden bulup çıkardım.

29 Nisan 2009 tarihli Taraf gazetesi "Dinle beni Paşa!" manşetiyle çıkmıştı.

O tarihler, Taraf Gazetesi`nin, yaptığı haberlerle Türkiye`nin demokrasi mücadelesine büyük katkılar verdiği yıllardı.

"Dinle beni Paşa!" sözünün sahibi ise, Ankara`nın zor günlerinde MGK benzeri toplantılarda askerlere ‘ayar çekerek` kahramanlaşan Başbakan Tayyip Erdoğan`dan başkası değildi.

Taraf`ın o gün yaptığı haber, ikinci Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerinde yer alan bir diyaloğu anlatıyordu.

4 Ocak 2006 tarihli Güvenlik Toplantısı`nda Erdoğan`la generaller arasında yaşanan bir tartışma.

Haber de geçen diyaloglar uzun, ama bir bölümünü aktaralım.

Hava Kuvvetleri Komutanı Cömert:

-Bizim her sözümüze karşı çıkıyorsunuz.

Erdoğan:

-Dinle! Ben bu kurulun başkanıyım. Siz üye olarak benim sizinle aynı şeyi düşünmediğimi söylüyorsunuz. Ben de başkan olarak kendi düşüncemi söylüyorum.

Org. Yaşar Büyükanıt:

-Din ulusun oluşumunda söz konusu değildir.

Erdoğan:

-Burada size kesinlikle katılmıyorum.

Hava Kuvvetleri Komutanı:

-Açık olarak söylüyorum. İktidarınızda öyle şeyler yaşanıyor ki büyük değişimler var ülkemizde. Okullar, TV`ler din ağırlıklı. TRT dini yayınlar yapıyor.

Başbakan:

-Siz hangi dünyada yaşıyorsunuz. Nerede yaşanıyor bunlar.

Zamanında Taraf Gazetesi`nde bu ve benzeri diyalogları içeren konuşmalardan başka tarihlerde başka bir sürü haber yayınlandı.

Bu haberlerin hepsi, Erdoğan`ın kendisinden önceki pekçok siyasi lider gibi eğilip bükülmeden dim dik durmasına övgüler düzen haberlerdi.

Zaten, askerlerin Erdoğan`a kök söktürememesi ve Türkiye`nin irtica tehditli kırmızı kitaplardan falan kurtulup bugünlere gelmesinde en büyük pay sahibi kimdir diye sorduğunuzda aklınıza Erdoğan`dan önce bir isim gelmez.

Halbuki, aynı gazetenin bugünlerde yaptığı yayınlara baktığınızda "askerlere karşı ezik bir tutum sergileyen, onların karasularında akıp giden, hatta onlarla birlikte kol kola girip dini grupları, cemaatleri yok etmeye çalışan, ya da önünü kesmeye çalışan" bir Erdoğan portresi çizildiğini görüyorsunuz.

Dersaneler konusunu da Paşalarla birlikte bir ‘irtica konusu` olarak gören bir Başbakan Portresi.
 
Vay anasına!

Kimse kusura bakmasın.

Bunun adına insanların sadece aklıyla, zekasıyla değil, hafızasıyla da alay etmek denir.

Bir değil, bin tane belge getirseniz de, bu değişmez.

Bu haberlerin amacı belli.

Son günlerde Dershane tartışmalarıyla başlayan gerilim ortamında Ak Parti ile Hizmet Grubu arasındaki kavgayı daha da büyütmek.

Fitne ateşine yanıp külleşmesi uzun vakitler alan odunlar taşımak.

Dershane meselesinin bir eğitim meselesi olmadığı, bir grubun gücünü kırıp önünü kesmek niyetiyle gündeme geldiği ve bunun da yeni değil taa 2004 lerde askerlerle omuz omuza verilerek yapıldığı havasını yaymak.

Ama bu mızrak bu çuvala sığmaz.

Açık toplum niteliklerine fazlasıyla ulaşmış bir ülkede, yerleşik kanaatler kara propaganda ile değiştirilemez.
Nitekim, camia içerisinde önemli pozisyonlara sahip isimlerin yaptıkları açıklamalar var.

Örneğin, Ak Parti-Cemaat ilişkileri mevzubahis olduğunda sağduyulu tutumuyla tanınan Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı`nın Cuma günü SHABER`de yaptığı açıklamalar.

Dumanlı özetle şöyle diyor:

"O günkü şartların (2004 lü yıllar) dayattığı bazı şeyler var. Şöyle de düşünülmüş olabilir. Zaten iktidar biziz. MGK`nın bir yaptırımı yok. Sadece bir tavsiyesi var. O bize tavsiye eder, biz de bunu işleme koymayız. Böylece bu tehlikeyi savuşturmuş oluruz. Hani insanın gönlünden keşke hiç bu imzalar atılmasaydı diye geçiyor ama, Eğri oturup doğru konuşmak lazım. O yıllarda Ankara`da sabahtan akşama kadar on tane darbe senaryosu konuşuluyordu. O yıllar, 2003 lü 2004 lü yıllar sabahtan akşama birkaç darbe senaryosunun konuşulduğu yıllar.

Şimdi bunu ben Taraf`ta görünce dersane meselesinin bir uzantısı gibi algılanmasından dolayı üzüldüm. Ben arkadaşlarıma da hep "kardeşim bu minderin dışına çıkmayalım, biz çıkmayalım başkaları çıkarsa çıksın" dedim. Bunu onunla karıştırmayalım.

Fakat o günkü şartlarda o zoraki şartlarda belki de o imzaları atanların, gönlü el vermeyenlerin, yapmışlarsa buradan başka başka anlamlar çıkararak olaya bambaşka bir bir yangın havası vermek de ülkeye bir fayda sağlamaz. Türkiye normalleşiyor.
 
Normalleşirken gerideki anormal şeyleri bugünün şartları içinde tekrar düşünmemeli."

Kişisel olarak dershane konusunda Hizmet grubunun endişelerinin bir kısmını paylaşıyorum.

Hükümet, bu konuda adım atarken bütün endişeleri dikkate almalı, bu hizmetlerin önünü kesecek uygulamalara gitmemeli diye düşünüyorum.

Ama dershane tartışmaları da Ekrem beyin dediği gibi kendi mecraında yürümeli.

Öbür türlü bu işin kimseye bir faydası olmaz.

Mehmet Acet - Haber 7