İLKHA’ya konuşan Araştırmacı Zekeriya Gezer, Gazze direnişinin temelinde Allah'ı tanımanın yattığını vurgulayarak, Allah'ı tanıyan insanların cesaretle sergilediği bir mücadele olduğunu ifade etti.
Ümmetin ölüm korkusuyla yaşamasının, aslında reddedilmesi gereken bir durum olduğunu dile getiren Gezer, Gazze direnişinin ardındaki ruhun cihat ruhu ve secde ile bağlantılı olduğunu belirtti.
Gazze’deki insanların kime secde ettiklerini çok iyi bildiklerini vurgulayan Gezer, bu direnişin hayatın her anında Allah’a olan bağlılıklarının bir tezahürü olduğunu ifade etti.
“Ümmetin ölüm korkusuyla yaşaması, aslında reddedilmesi gereken bir durumdur”
Gezer, "Bu direnişin temelinde yatan tek saik, Allah'ı tanımış olmalarıdır. Allah'ı tanıyanın namaz sorunu olmaz. Biz namazı tanımaya çalışıyoruz; oysa Allah'ı tanımamız lazım. 'Allah kimdir?' sorusunu herkes kendine sormalı. Kul, haddini bilip kul olduğunu bilirse, âlemlerin Rabbini tanırsa, kime secde ettiğini bilirse, ölüm onun için bir hiç mesabesine düşer. Yani, ümmetin ölüm korkusuyla yaşaması, aslında reddedilmesi gereken bir durumdur. Allah'ın ayetleri o kadar çok ki; yerin dibindeki hayat da Allah'ın ayetidir, yeryüzündeki hayat da Allah'ın ayetidir. Hayat ne kadar Allah'ın ayetiyse, ölüm de Allah'ın ayetidir. Onlar, ölümü öldürmüşlerdir; ölüm diye bir kavram yok onların nazarında. Bu da Allah'ı tanımaktan geçer. Allah'ı tanıyan bir insan için ölmüş, kalmış, ayakta ya da yerde olmanın hiçbir önemi yoktur. İşte Gazze'deki direniş, bize bunu gösterdi. Bu müthiş mücadelenin arkasında yatan tek ruh, cihat ruhudur; secde ile bağlantılıdır. Onlar, kime secde ettiklerini çok iyi biliyorlar.” dedi.
“Allah ile buluşmak için hiçbir coğrafyaya ihtiyaç yoktur”
Camilerin yıkılması, enkaz altında olmasının namaza engel olamayacağına dikkat çeken Gezer, “Camiyi ben dört duvar olarak görmüyorum; cami, bir ruhtur, cami Allah ile buluşmadır. 'Hani müminin miracıdır' cümlesine yola çıkacak olursak, her yer mescittir bu bilinçte olan bir Müslüman için. Coğrafyanın çok bir önemi yoktur; yani enkaz da olsa, onlar içinde de olsa. Dedim ya, önemli olan kime secde etmeyi bilmektir. Allah ile buluşmak için hiçbir coğrafyaya ihtiyaç yoktur. Onlar, dağlarda akşam namazı kılarlar; eğer imkânları olsa, yerin altında da namaz kılarlar. Çünkü namaz, bir aşktır; Allah’a olan teveccüh, tevekküldür. Direnişin kalbi bir bilinçtir; şekilsel değildir. O açıdan, oraların yıkılması, camilerin yıkılması, demirlerin altında kalmış olmaları hiçbir şeyi değiştirmez. İnsan, elsiz ve ayaksız da olur ama namazı kalbiyle kılar. Aslında, namaz kalple yapılan secde anlamına gelir. Onun için oralar açısından çok önemi yoktur.” diye konuştu.
Gezer son olarak şunları söyledi:
“Namaz, Allah'ın ikram ettiği en büyük nimetlerden birisidir. Dilerim ki bu nimetin farkına herkes varsın. Namazı olmayan bir insanın Allah ile bağlantısı yoktur. Kulluk noktasında her şeyini kaybetmiştir. Allah, bir kuluna nimet ikram etmek isterse, onu o şekilde makama nail eder, huzuruna kabul eder. Onun için üzülmeleri lazım. 'Ne suç işledim de Allah beni huzuruna kabul etmiyor?' Bu soruyu herkes kendine sorarsa, cevabını bulacaktır diye ümit ediyorum." (İLKHA)