İşgal rejiminin Gazze'de 7 Ekim 2023'ten bugüne çocuk, kadın, sivil demeden gerçekleştirdiği soykırım; tam bir yılını doldurdu. Van’da Filistin'e Destek Platformu öncülüğünde bir araya gelen vatandaşlar "Soykırıma İsyan Filistin’e Destek" için yürüdü.

Beşyol Meydanı'nda bir araya gelen binlerce kişi, ellerinde Filistin direnişine destek mesajları içeren pankart ve dövizlerle Kent Meydanı'na kadar yürüdü.

Yürüyüş boyunca direnişin lehine, işgal rejiminin aleyhine sloganlar atan Vanlılar, Gazze’nin yanında olduklarını bir kez daha haykırdı.

Yürüyüşün ardından Kent Meydanı'nda toplanan kalabalık, yapılan basın açıklamasını dinledi.

Kur'an-ı Kerim tilavetinin ardından yapılan basın açıklamasını Van Filistin’e Destek Platformu dönem sözcüsü Mehmet Garip Cesur okudu.

Siyonist işgalin uzun yıllardır devam ettiğini hatırlatan Cesur, "Bugün, soykırımcı israil rejimini yaptıklarını anlamak için sapkın bir anlayışın ürünü olan siyonist ideolojinin tarihini bilmek gerekir. 1897 yılında temeli atılan siyonist işgal devletinin uzun vadeli hedefi Arz-ı Mevud olarak ifade edilen tüm coğrafyayı işgal etmektir. 1917 Balfour Deklerasyonu ile resmen başlayan işgal ve katliam, 1948 yılında kurulan siyonist terör rejimi ile sistematik bir hale dönüşmüştür. Yahudiler, israilin kuruluş sürecinde Filistin topraklarının yüzde 5,6’sına sahipken BM tarafından 1948 yılında Filistin topraklarının yüzde 56'sı gasp edilerek siyonist çeteye verilmiştir. Bugün israil, İslam dünyasının kalbine saplanmış gayrimeşru bir işgal yönetimidir. Siyonist apartheid ırkçı rejim adeta mutlak kötülüğün merkezi olarak insanlığın başına gelmiş en büyük felaketlerden birisidir. Yüz yıldır belirli aralıklarla devam eden vahşi katliam ve işgal eylemleri nedeniyle sabıkası soykırımlarla dolu olan İsrail, özellikle bir yıldan beri Filistin’de soykırım suçunu en vahşi şekilde işlemektedir. 365 gündür kesintisiz devam eden saldırılar sonucu on binlerce çocuk, kadın, yaşlı, hasta ve engelli ve yüzlerce gazeteci, sağlık çalışanı, insani yardım çalışanı katledildi.” dedi.

7 Ekim Aksa Tufanı operasyonun toprakları işgal edilmiş, soykırıma maruz kalırken yalnız bırakılmış Filistin halkının insani çırpınışını temsil ettiğini söyleyen Cesur, "Şehit Ahmet Yasin’in şahsında 'Dirensek de öldürüyorlar, direnmesek de; biz direnmeyi seçtik' diyen Filistin halkının meşru temsilcisi HAMAS, işgal, soykırım ve katliamlara karşı direnişe öncülük etmektedir. Arz-ı mevud safsatasıyla, saldırgan tutumunu Gazze, Batı Şeria ve tüm Filistin’den sonra Lübnan’a da taşımıştır. Son iki haftada Lübnan’da 2 binden fazla insan katletti. Siyonist rejimin bu azgın tutumu bölge halkları için açık bir tehdittir. Kıbrıs’a ve Türkiye’ye doğru sıçrayacağı açık olan bu cüretkâr tehdidin tüm dünyayı kaosa sürükleyebileceği görülmelidir. ABD VE Avrupa merkezli emperyalist güçler zalim israil’in yanında yer alarak her türlü teknolojik imkanlarını sunarken 57 İslam ülkesi bu konuda maalesef tam bir hayal kırıklığı yaşatmıştır. Filistin yalnızlığa terkedilmiş yetmezmiş gibi bir de Lübnan işgal edilmiştir. Azgınlıkta sınır tanımayan bu sapkın zihniyet ve destekçileri dünyayı ve insanlığı sürüklediği yer düşünüldüğünde uluslararası örgütlerin, devletlerin, kurumların ve fert fert her birimizin insani ve hayati sorumluluklarının olduğu unutulmamalıdır. Vicdanlı halkların gördüğü bu durum karşısında yönetimlerin de aklını başını toplayarak harekete geçmeleri gerekmektedir. Birleşmiş Milletlerde veto yetkisini kullanarak İsrail’i koruma altına alan güvenlik konseyi üyelerinin daha önce de örneği yaşanan şekilde genel kurul tarafından baypas edilerek duruma müdahale edilmesi vicdanlı halkların çağrısıdır." ifadelerini kullandı. (İLKHA)