Âlimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) tarafından gerçekleştirilen "9'uncu Âlimler Buluşması" yayımlanan sonuç bildirgesiyle son buldu.
20 maddelik sonuç bildirgesi İTTİHADUL ULEMA üyesi Ramazan İnan tarafından Türkçe, Fatih Varol tarafından Arapça ve Yusuf Yalçınkaya tarafından Kürtçe dillerinde okundu.
Sonuç bildirgesinin tamamı şöyle:
"Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd, Hazreti Muhammed Mustafa'ya salat, Ehl-i Beyt'ine, Ashabına ve onların yolunu sürdüren tüm müminlere selam olsun.
Allah'ın fazl-u keremiyle 9. Âlimler Buluşması'nı, 'Aksa Tufanı, Ümmet ve Ulemanın Mesuliyeti (Ümmetin Onuru Gazze)' temasıyla, 2-3 Rebiülevvel 1446 / 5-6 Ekim 2024 tarihlerinde, Diyarbakır Yenişehir Selahaddin Eyyubi Camii Külliyesi Konferans Salonu'nda, pek çok ülke ve şehirden âlimlerin katılımlarıyla gerçekleştirdik.
Bu bereketli buluşmada takdim ve müzakerelerle ortaya çıkan sonuç maddelerini İslam âlimlerine ve ümmete takdim ediyoruz.
1- Kudüs, ilk kıblemiz; tüm Peygamberlerin yurdu ve Hatemü'l-Enbiya Hazreti Muhammed Mustafa salallahu aleyhi vesellem'in, Peygamberlerin önünde namaz kılıp Mirac'a çıktığı Arz-ı Mutahhara'dır. Hazreti Ömer tarafından bizzat teslim alınmış tek şehirdir.
Kudüs davası; fırka, meşrep, mezhep farkı söz konusu olmaksızın bütün Müslümanların davasıdır. Kudüs'ümüzün Peygamberlerin katilleri ve insanlığı fısk u fücura boğan, yeryüzünün melun topluluğunun ayakları altında olmasını sineye çekemeyiz, buna göz yumamayız.
2- Aksa Tufanının başladığı 7 Ekim günü aynı zamanda Kudüs'ün Salahaddin-i Eyyubi tarafından fethedildiği gündür. Aksa Tufanı, İslam tarihi boyunca devam eden mukaddes cihad silsilesinin bugün icra edilen hâlidir. Aksa Tufanı mücahitlerinin yanında yer almayı bu ölçü üzere Hazreti Muhammed Mustafa salallahü aleyhi vesellem'e inanmanın gereği addediyoruz.
3- Yahudiler tarihte Allah'ın Peygamberlerini katlettiler; bugün ise insanlığı fısk u fücurla, fuhuşatla manen katlediyorlar, insanlığı kula kul ediyorlar. Aksâ mücahidleri, insanlığı kula kul olmaktan kurtarmak üzere gönderilen son Peygambere iman etmiş gençler olarak sadece Filistin, Gazze, Kudüs ve Müslümanlar için değil, aynı zamanda bütün insanlığın kurtuluşu için canlarını feda eden mukaddes ordudurlar. Bu dava, insanlığın tamamı için yüce bir davadır. İnsan olmak, bu davanın yanında yer almayı gerektirir.
4- Mukaddes topraklarda, Peygamberler yurdundan Mescid-i Aksâ'nın yanı başında akan her çocuğun, kadının, hastanın, yaşlının kanı, insanlığa hak, hukuk vadeden Yahudilerin lanetli kezzab bir topluluk olduğunu seslenmektedir. İnsanlık, hassaten Müslümanlar ve Müslümanların âlimleri bu çağrıya bigâne kalamazlar. Mukaddes topraklarda yaşananları yok sayarak günlerini geçiremezler. Buna bigâne kalan, oradaki felaketi eninde sonunda bizzat yaşayacaktır.
5- Siyonistlerin Lübnan'a yönelik savaşları ve zaman zaman Lübnan'ı da aşan saldırıları, bu Müslüman ve insanlık düşmanı vahşi topluluğun, yegâne hedefinin Filistin olmadığının bir kez daha ispatıdır. Bu mahiyette diyoruz ki ey bölge ülkeleri, halkları, halkların âlimleri, sıra sizin çoluk çocuğunuzun bombalanmasına gelmeden ayağa kalkın ve bugün siyoniste karşı canla başla cihad eden mücahidlerin yanında yer alın!
6- Ardımızda bıraktığımız bir asır, beşerî ideolojilerin Müslümanlar için kurtarıcı olmadığını gösterdiği gibi, düşmanın vicdanına sığınmanın da Müslümanlar için bir çözüm getirmeyeceğini gözler önüne sermiştir. Aksâ Tufanı, yeryüzünün zenginliklerini gasp eden ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu gibi kurumları ellerinde tutan zalimlere karşı, dünyanın her yerinde vicdan sahibi insanların bulunduğunu da bize bir kez daha göstermiştir.
7- Âlimler; peygamberlerin varisleridir. Peygamberin katillerine karşı Ümmeti ve insanlığı uyandırmak ve hazırlamakla mükelleftirler. Her bir insanımızın Kudüs davası uğruna seferber olması için gayret göstermek de ulemanın görevidir.
Aksâ Tufanı'nı Ümmetin uyanışı ve İslam'ın diğer insanlara ulaşması için imkân bilmeliyiz. Mücahidlerin cehdleri ve şehidlerin kanları ile uyanan vicdan sahiplerinin imana kavuşmalarına vesile olmak bizlere düşen bir vazifedir. Onlar vicdanlarının ödülü olarak imana kavuşmalı, biz de buna vesile olmalıyız.
8- Sultan Abdülhamit Han, Filistin topraklarını siyonistlerin istilasından kurtarmak için kendi adına tapulamıştır. Bize göre bu, Ümmet adına yapılan bir tapudur. Her Müslüman Filistin'i âdeta kendi tapusunda imiş gibi sahiplenmelidir. Her fert önce kendisi sorumluluk üstlenmeli, sonra kardeşlerini Kudüs davası için harekete geçirmek için gayret göstermelidir. Zira Kudüs davası, birbirimize bırakmayacağımız kadar mukaddes bir davadır.
9- Müslüman Kürt halkı, Mescid-i Aksâ'nın Haçlılar karşısında fethinde ve Moğollar tarafından istilasını engellemekte en ön safta yer almıştır. Bugün de halkımız aynı kararlılıktadır. Bir yıldır kardeşlerini desteklemek için her tür fedakârlıkta bulunmaktadır. Onu bu kararlılık ve fedakârlıktan vazgeçirmeye çalışan propagandalara karşı hep birlikte mücadele edeceğiz.
10- Filistin'de mücahidlerin bir yıldır mücadeleleri bize, insanlıktan gasp ettikleri bütün imkânları ellerinde bulundurmalarına rağmen vahşi siyonistlerle mücadele etmenin mümkün olduğunu bir kez daha göstermiştir. Allah'ın izniyle Müslümanlar olarak birbirimizin kusurlarına değil faziletlerine bakıp buluştuğumuzda ve hak üzere birleştiğimizde karşımızda durabilecek hiçbir beşeri güç yoktur.
11- Bugün Filistin, Lübnan ve Doğu Türkistan başta olmak üzere birçok coğrafyada akan kanın sebebi Ümmetin güçsüz olmasından dolayıdır. Zira 'başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür.' Ümmetin güçsüzlüğünün nedenlerini ortaya çıkarılmalı ve ona göre tedavi yöntemleri geliştirilmelidir.
12- Müslümanların asıl sorunu savaş meydanlarında mağlup olmaları değil, fikri ve ameli sahada içine düştükleri bozulmadır. Onların başına gelen olayların tümü buna bağlı olarak ortaya çıkan neticelerdir. O halde ancak ana sorunun çözülmesi ile diğer sorunlar da çözülecektir.
13- Herkes ümitsizliğe düşse de âlimler asla ümitsiz olmayacak, devlet adamlarına ve içinde yaşadıkları topluma cesaret aşılayacak, zaferin parlak ışıklarının müjdelerini verecektir. Peygamberlerin varisleri olan İslam ümmetinin âlimleri, ümmetin başsız ve lidersiz kaldığı bu asırda İslam'ın izzetini ve şerefini korumak için öne çıkarak sorumluluk almalı.
14- Siyonist israil vahşetini durdurmak için yapılan çağrıların işe yaramadığı, yetersiz kaldığı görüldü. Artık somut adımlar atılmasının, siyonist israile karşı güç kullanılmasının zamanı gelmiştir.
15- Ülkelerinin yöneticilerini zulme seyirci kalmaktan, siyonistlerle işbirliği yapmaktan ve ihanetten vazgeçirmek için uyarmalı. Türkiye başta olmak üzere tüm İslam ülkelerini siyonist rejimle olan siyasi askeri ve ekonomik tüm ilişkileri keserek ambargo uygulamalıdırlar.
16- İslâmî ihyanın bu asırda Kudüs davasına endeksli olması, toplumlarımızın uyanışının, Kudüs'ün istiladan kurtulmasına ve insanlığın siyonizme karşı uyanıp kula kulluktan kurtulmasına vesile olacağını göstermektedir. Kudüs ve Mescid-i Aksa meselesini, Gazze ve Filistin kahramanlarının destanlarını ve siyonist sömürgeciliğe karşı direniş ateşini nesillerin ruhlarında canlı tutmak gerekir.
17- Aksa Tufanı, sindirilen ve ihlal edilen hakların, cihat ve onurlu direniş dışında başka yollarla kurtarılamayacağı ve korunamayacağını ispatlamıştır. Zira 'İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır!' (Necm Sûresi, 39) Allah Teâla hiçbir emeği zayi etmez. Toprağa atılan tohum yeşerir ve yeşeren tohum büyür.
18- Gazze'nin sokak ve caddelerinde akan temiz kan, büyük fedakârlıkların ve Filistin topraklarının kıymetini santim santim bilen saf nesiller yetiştirecektir. Ne bir damla kan ne bir karış toprak ne de bir zeytin dalı boşa gidecektir. Haklarını hak sahiplerine iade edecek olan da bu nesiller olacaktır.
19- Aksa Tufanı geçici bir olay değil, Müslümanların gönlünde hala hissedilen İslam iradesinin ve direniş ruhunun vücut bulmuş halidir. Siyonist işgali sona erene kadar ve Mescid-i Aksa, Kuds-ü Şerif ve tüm Filistin özgürleştirilene kadar, bugün İslam adına çalışanların en büyük önceliği buna destek vermek ve Gazze halkının yanında durmak olmalıdır.
20- Siyonistler ile destekçisi devletlerin ve şirketlerin malları boykot edilmeli. Bunların mallarını tüketerek elimizi kardeşlerimizin kanına bulaştırmayalım. Boykotu delerek siyonistlere cephane taşımayalım. Siyonist vahşete karşı mücadele eden kardeşlerimize tüm imkânlarımızı kullanarak yardım edelim, destek olalım." (İLKHA)