Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA), Türkiye başta olmak üzere birçok İslam ülkesinden seçkin ulemanın katılımıyla 9'uncu Alimler Buluşması'nı Diyarbakır'da düzenliyor.

Düzenlenen programın bu yılki teması "Aksa Tufanı, Ümmet ve Ulemanın Mesuliyeti (Ümmetin Onuru Gazze)" olarak belirlendi.

Programa İslam ülkesinin birçok yerinden gelen ulemanın konuşmalarıyla devam ederken, bir konuşmada ırak Kürdistan'ından gelen Prof. Dr. Selahaddin Bakekir'i yaptı.

Aksa Tufanı'nın başlamasının gerekçelerine değinen Bakekir'i, "HAMAS hareketinin Aksa Tufan operasyonunu yapması gerekliydi. Bu da ya şehadet ya zafer savaşıdır." dedi.

"Mescid-i Aksa, Filistin'in atan kalbidir"

"Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor." ayetiyle başlayan Bakekir, "Filistin toprağı vahyin beşiğidir. Orada 12 Peygamber yaşamıştır. Nasıl ki Peygamberlerin imamı, Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam, oradan İsra'ya gitmiş ve oradan da semaya yükselmiştir. Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir. Takribi 10 ay kadar sürmüştür. Mecid üçüncü harami şeriftir. Orada 300 civarı sahabe Filistin toprağında şehit olmuştur. Kudüs, Mescid-i Aksa, Filistin'in atan kalbidir, Filistin ise Ortadoğu'nun kalbidir, Ortadoğu ise dünyanın kalbi, merkezidir. Nasıl ki Filistin üç bölgenin, üç kıtanın birleşim noktasıdır." ifadesini kullandı.

"Filistinliler, ülkelerini özgürleştirmek için mücadele etmektedirler"

Filistin davasının kökleri, işgal rejiminin Mescid-i Aksa ve Kudüs işgali, tarih boyunca uzanan bir zincirdir. Bunun en sonu ise İngiltere'nin Filistin'e gerçekleştirdiği işgaldir. Bu işgal 30 sene boyunca sürmüştür. Aynısını İngiltere hükümetinin o vakitte Yahudi devletini kurmak için atmış olduğu bir adımdı. Ondan sonra siyonistler, İngiltere'nin yardımıyla Filistin'in büyük bir toprağını işgal ettiler. Bu da 1948 tarihinde yaşanmıştır. O zamandan beri Filistinli vatandaşlarını oradan sürmüşler. Var olan evlerine el koymuşlar. Yahudi yerleşimcilerini o bölgeye bırakmışlardır. İşte burada ortaya çıkıyor ki bizler büyük bir davanın, büyük bir çilenin önündeyiz. Bu çilenin ömrü asırlar boyunca devam etmektedir. Bazılarının belirttiği gibi bu çekilen çile Aksa Tufanı operasyonun bir neticesi değildir. Aksa Tufanı'nın sebepleri işgal rejiminin Filistin'i işgal etmesi şer'i bir müberirdir. Filistin'e yönelik, Filistinlilerin direniş için bu yeterli bir sebeptir. Ülkelerini özgürleştirmek için bunlar israil rejimine karşı bir güç oluşturmuşlar. Bu yüce hedefi gerçekleştirmek için mücadele etmektedirler." dedi.

"İsrail, Gazze'yi kendisine karşı çıkan bir oluşum olarak adlandırmıştır"

"Nasıl ki uluslararası kanunlar, halklara savunma yapmaya, kendi topraklarını özgürleştirmek için fırsatı tanımaktadır. Bu sebepten dolayı, bu sebep yeterlidir İslami direniş için, HAMAS için. israile karşı saldırmak için bu yeteri sebeplerdir." diyen Bakekir, "Kendi ülkelerini özgürleştirmek için, herhangi bir vakitte saldırma hakları vardır. Aynı şekilde ulusal bir sebepleri de vardır bunun. Bunu da İzzeddin el-Kassam yerine getirmiştir. israil rejimine karşı 7 Ekim'de öz savunma hakkını kullanarak, bunu yerine getirmiştir. O sebeplerden birincisi Gazze'nin muhasara altında olmasıdır. Gazze, Filistin sahilinin güney kısmını oluşturmaktadır. İşte bundan dolayı son derece sosyolojik bir öneme sahiptir. Gazze şehri 40 bin seneden fazla büyük bir tarihi vardır. Dünyada en fazla nüfus yoğunluğunun bulunduğu yerdir. 2,5 milyondan fazla Filistinli orada yaşamaktadır. İsrail rejimi 2005'te kendi güçlerini oradan çekmişti. Orada var olan yerleşim yerine Yahudiler yerleştirmişler. Oradan çekildikten sonra İsrail, Gazze'yi kendisine karşı çıkan bir oluşum olarak adlandırmıştır. 17 seneden beridir Gazze muhasara altında. Dünyanın en büyük hava zindanıydı. 5 büyük savaşa şahitlik etti. Bu 5 büyük savaşın her birinde savaşa başlayan israil'dir. Bu savaşta şehit olan binlerce Müslüman, yaralanan binlerce Müslüman oldu."

"Filistinli esirler işgal zindanlarında işkencelere maruz kalmaktaydılar"

Aksa Tıufanı'nın gerekçelerine değinen Bakekir, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İkinci sebebi ise Mescid-i Aksa'nın yıkımına ve Yahudileştirmesine yönelik çalışmalarıydı. Kudüs 1960'da israilin işgal ettiği bir şehir. Onlar Filistin davasının, Aksa davasının genel eksenidir. Dolayısıyla israil orayı işgal etmeye çalışmakta ve iddia etmiş olduğu Hazreti Süleyman heykelini aramaktadır. İşgal rejimi seneler boyunca sürekli Mescid-i Aksa'nın kolonları altında kazılar yapmaktadır. Şu ana kadar herhangi bir şeye rastlamadılar. Onların iddialarını doğrulayan bir şeye rastlamadılar. Buna ek olarak Mescid-i Aksa ve Kudüs'ü Yahudileştirmeye çalışıyorlar. Hem zamansal hem mekansal olarak Yahudileştirmeye çalışıyorlar. Bunu da sürekli Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'ya yönelik baskınlarla yapıyorlar. Üçüncü sebebi ise, var olan Filistinli esirlerdir. 1967'den beri İsrail rejimi sürekli tutuklama politikasını yürütmekte, binlerce Filistinli aktivisti esir almaktadır. 1979'dan beri çok kısa bir süre aralığında 900'den fazla Filistinliyi tutuklamış ve cezaevlerinde esir tutmaktadır. Bunların arasında çocuklar ve kadınlar bulunmaktadır. Yahudi anayasasının 111. Maddesinde, Yahudi komutanların ve askerlerin, herhangi bir Filistinliyi, herhangi bir sebep olmaksızın tutuklama yetkisi vermektedir. Tutukla süresini herhangi bir şeye sebep olmaksızın diledikleri kadar uzatabilirler. Bu da birçok Filistinlilerin tutuklanmasına sebep olmuştur. Filistinli esirler işgal zindanlarında birçok çeşit işkencelere maruz kalmaktadırlar ve tutuklananların hakları hakkında riayet etmeksizin onları aşağılayarak, onlara küfürler ederek, onları işkencelere maruz bırakmaktadırlar. Bazen ise bu haddi aşamalar cinsel saldırılara kadar gitmektedir. İşte bütün bunlar Yahudi komutan ve görevlilerinin gözleri önünde gerçekleştirmektedir. Bunlar da bu fiilleri takdir etmektedir. Nasıl ki Gazze'de bunlar meydana gelmiştir."

"Filistin direnişini tavsiye etmek ve onu ortadan kaldırmak istediler"

İşgal rejimiyle normalleşmenin Aksa Tufanı'nın gerekçelerinden bir olduğunu hatırlatan Bakekir, "Aksa Tufanı'nın dördüncü sebebi, bazı İslam ülkeleri ile israil arasında meydana gelen normalleşme adımları ve Filistin davasını tasfiye edilmeye çalışılmasıdır. israil geçmiş yıllardan beri Filistin davasında küçültmeye ve onu İslami kimliğinde soyutlamaya çalışmaktadır ve Filistin davasını sadece fidesin-Arap davası olarak göstermeye çalışmaktadır. israil rejimi bu hedeflerini yerine getirmek için çalışmaktadır. Bunun için bazı projeler yapmaktadır. Bu projeler Amerika ve bazı Batı ülkeleri desteklemektedir. Filistin davasının bölgesel bir dava yapmaktadır ve geride kalan bazı ülkeler normalleşme adımları atmaktadır. Bununla şunu hedeflemektedir. Filistin davasını unutturma ve tavsiye etmeye çalışmaktadır. İşte bundan dolayı 2019'da Donald Trump, 'Asrın antlaşması' diye bir anlaşmayı revaca çıkarmak istedi. Bunu da Filistin ve israil ve diğer İslam ülkeleri arasında var olan normalleşme adamlarıyla yapmak istiyorlar. Bunu arkasındaki gizli sistem şudur. Filistin direnişini tavsiye etmek ve onu ortadan kaldırmaktı. Bundan dolayı İslami direniş hareketleri bunu kökünden reddettiler."

"Mescid-i Aksa'da namaz kılanlar engellemekteydiler"

Mescid-i Aksa'da namaz kılan Müslümanlara aşırı baskı yapıldığını belirten Bakekiri, bu baskıyı kırmak ve ortadan kaldırmak için Aksa Tufanı başlatmanın bir gerekçesi olduğunu söyledi.

Bakekir, "Beşinci sebep ise, israilin Mescid-i Aksa'da namaz kılanlara karşı aşırı baskıcı ve redikal adım atmasıydı. israil bütün barbarlığıyla Mescid-i Aksa'da namaz kılanları engellemektedir. Özellikle bayanlara saldırılar yapmakta. Bunu hiçbir dinin, insani örfte bulunmayan şekilde saldırı gerçekleşmekteydi. Nitekim Filistinlilerin Mescid-i Aksa'ya ulaşıp orada namaz kılmayı engelliyordu. Namaz kılanlara saldırıyorlar ve insan haklarını çiğniyorlar. Buna karşılık olarak da HAMAS, işgalci israili sürekli bu konuda uyarmıştı. Ama israil rejimi sürekli insan haklarını çiğnemeye devam etmektedir. Altıncı sebebi ise, israilin yerleştirmek istediği Yahudi yerleştirmişlerdi. Yahudi yerleşimciler derken, Filistin'in bütün bölgelerinde yerleştirmiş oldukları Yahudileri kastediyoruz. Burada silahlı Yahudi yerleşimciler kalıyor. Filistin'e ait olan topraklar bunlara verilmektedir. Filistinliler zorunlu hicrete zorlanmaktaydı. Filistin'in hareket alanını kısıtlamak ve müstakil Filistin devletinin var olmasına karşı çıkmaktaydı. İsrailin işgal etmiş olduğu topraklar üzerinde kuruluydu bu. Uluslararası kanun, Yahudi yerleşimcileri resmi olarak istemektedir ama israil halen bu yerleşim yerlerini genişlemekte ve yeni yerler buraya katmaktadır. Kendi ülkesine dönmek, bütün Filistin'nin zorla çıkarmış olan, 1948'den beri çıkarılmış olan Filistinlinin dönüş hakkı olmalıdır. Bu Filistin'in zürriyetine kendisinden sonra da ki evlatlarını kapsayan bir haktır. N doğsunlar, kendi ülkelerine dönme hakları vardır."

"israil, barış adımlarıyla zaman kazanmak istiyordu"

"Son sebebimiz ise, barışçıl olarak atılan adımların hepsi başarısız olması" diyen Bakekiri, tüm bu sebeplerden dolayı Aksa Tufan'ının başlaması gerektiğini belirtti.

Bakekir, "Oslo'da atılan adımlar. Yapılan ilk anlaşmayı da Filistin ile Filistin'i özgürleştirme komitesi arasında gerçekleştirilen ilk adımdır. Burada şu var sayılıyordu. Ama yapılan bu anlaşmaya HAMAS ve diğer İslami hareketler karşı çıktılar. Çünkü bu hareketler, Filistin'de İsrail devletinin olmasını reddediyorlardı. Batıl bir anlaşma olarak değerlendirdiler bunu. Oslo anlaşması Filistin tarihi topraklarında yüzde 78'ini işgal ediyordu ve dolayısıyla bunun neticesinde israil rejimi hiçbir zaman Filistinlilerle bir anlaşma yapabileceklerine inanmadılar. Filistinlilerin bir devleti olacağına inanmadılar ve bütün bunlar vakit kazanmak içindir. israil tarafından vakit kazanmak için atılan adımlardır. Nasıl ki son dönem bu açıkça ortaya çıktı. İslami direniş hareketleri birçok kere şunu söylediler. Filistin halkının iyiliğine yönelik yapılan birçok anlaşma, çıkarılan birçok kanun israil tarafından engellendi. israil tarafından engellendi, yerine getirilmedi. israil'den bu kararı yerine getirmesi sürekli kendisine uyarılarda bulunuldu. Nasıl bugün israil kendini kanun üstü, devletlerin aldığı kararlar üstünde görmektedir ve uluslararası toplumla bu gururuyla bu kibriyle muamele etmektedir. Gazze ve Batı Şeri'a arasında bir ayrım yapmamaktadır." diye konuştu.

"HAMAS hareketinin Aksa Tufanı operasyonunu yapması gerekliydi"

Son olarak Bakekir, şunalrı kaydetti:

"Son olarak şunu söylüyoruz. Cihad vacibi görevimizi yerine getirmek, Filistin'i özgürleştirmek, bu muhasarayı son kılmak, Kudüs'ü kurtarmak için ve binlerce Filistinli esirin işgalci zindanlarında kurtulması için, bu normalleşme adımlarından arınmak için ki bunların hepsini Filistin davasını tavsiye etmek için yapıyorlar. Mescid-i Aksa'da namaz kılanların korunması ve himaye edilmesi için, aynı şekilde milyonlarca mültecinin kendi topraklarına dönmesi için HAMAS hareketinin Aksa Tufanı operasyonunu yapması gerekliydi. Bu da ya şehadet ya zafer savaşıdır." şeklinde konuştu. (İLKHA)