İbadet, Yüce Allah’a saygı ve itaatin en yüksek derecesidir. Böyle bir saygı, yalnız Allah’a yapılır, bütün varlığını kendisine borçlu olduğu Allah’ın, kulları üzerindeki hakkı, kulların ise Allah’a karşı bir görevidir.

Müslümanı Müslüman yapan durumun, ibadetlerinde devamlılık olduğunu belirten Emekli İmam-Hatip Hasan Akgün, ergenlik çağından itibaren başlayıp, ölüm anına kadar devam etmesi gereken bu görevin, sadece belirli gün, saat ve dakikalara bağlı olmadığını, bütün hayatı kapsaması gerektiğini vurguladı.

“İman, ibadetlerin temelidir”

Bir kişide iman olmadığı takdirde yapılan ibadetlerin ölü olduğuna dikkat çeken Akgün, “Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, ‘ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım’ buyurmaktadır. Dolayısıyla yaratılış amacımız, Allah’a kulluk yapmaktır. İbadetler, belli bir zaman için değil, ölünceye kadar Allah’a ibadet etmek gerekiyor. Sadece Ramazan ayına veya üç aylara mahsus ibadetler söz konusu değildir. Allah’u Teâlâ’nın buyurduğu gibi ‘sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet etmeye devam et' buyurmaktadır. Kurtuluş ehli olabilmek için dikkat etmemiz gereken bazı noktalar vardır. Dört hususa dikkat etmemiz lazım. Birincisi sahih bir imana sahip olmak gerekiyor. Bilgiye dayanılır, bilinçli, temelinde tevhid inancı olan bir imana sahip olmak gerekiyor. Çünkü iman, ibadetlerin de temelidir. Eğer iman olmazsa ibadetler ölüdür. Sahih bir imandan sonra ehli kurtuluş olabilmek için dikkat etmemiz gereken diğer önemli nokta ise haramlardan sakınmak, Allah’ın yasaklarına karşı dikkatli olmaktır. Çünkü haramlar, ibadetlerden önce gelir. Bir haramdan kaçmak, yüzlerce nafile ibadetten evladır. Haram, çok geniş bir kavram olduğu gibi haram yemek, harama bakmak, haram içmek, haram yere gitmek gibi çok geniş bir alanı kapsamaktadır.” şeklinde konuştu.

“Farzları terk eden insanın içinde, küfre bir kapı açılır”

Akgün ifadelerini şöyle sürdürdü: “Üçüncüsü ise kat’ı bir delille Allah’ın yapmamızı istediği ibadetler yani farz ibadetlerdir. Bu farzları da mutlaka zamanında, geciktirmeden yapmak esastır. Çünkü farz ibadeti terk etmek, büyük günahtır. Beş vakit farz namazı kılmayan bir Müslüman, beş büyük günah işlemiş oluyor. İşlenen her bir günah eğer insan tövbe ve istiğfar etmediği takdirde küfre bir pencere açılır. Dolayısıyla gün gelir o işlediği günahı savunabilir ve onu küfre kadar götürebilir. Farzları terk eden bir insanın içinde, yine küfre bir kapı açılır. Farzları terk etmek küfür değil ama küfre bir kapı açılır. Dolayısıyla mutlaka farzlara da dikkat etmek ve bunları zamanında yerine getirmek gerekiyor. Dördüncü nokta da kul hakkı ve kamu hakkı konusunda dikkatli olmaktır. Peygamber Efendimiz Aleyhisselam’ın ifadesiyle, kul hakkıyla Allah’ın huzuruna çıkmayın. Dolayısıyla hem kul hakkı hem kamu hakkına dikkat etmek gerekiyor. Bu dört hususa riayet edildiği zaman, inşallah kurtuluş ehlinden olabiliriz.”

Sünnetlerin asla ihmal edilmemesi gerektiğini belirten Akgün, “İbadetlerde önemli olan, Peygamber’in sünnetine tabi olmak ve bunu devamlı yapmaktır. Sadece farzlarla iktifa etmemek lazım. Çünkü fazlalarda bir eksiklik olursa, kıyamet gününde o kıldığımız namazda bir eksiklik varsa kılınan sünnetlerle tamamlanır. Bu konuda Kur’an’ı, sünneti ve mezhep imamların içtihadını ölçü alarak hareket etmekte büyük yarar vardır.” (İLKHA)