Daha önce farklı illerde özellikle Suriyeli mültecilere yönelik saldırılar, işyerlerinin kundaklanması gibi olayların ardından geçtiğimiz günlerde Gaziosmanpaşa'da tekstil işçisi olan ve annesi ile birlikte kardeşlerini 6 Şubat depremlerinde kaybeden Abdullatif Davvara, uğradığı silahlı saldırı neticesinde hayatını kaybetti.

Mültecilere yönelik yapılan ırkçı saldırılarla ilgili İLKHA muhabirine konuşan hukukçular ve STK temsilcileri, devletin hem suçu işleyenlere hem de azmettirenlere caydırıcı cezalar verilmesi gerektiğini söyledi.

"Bugün Abdüllatif’i konuşuyoruz ama aslında bu bugüne kadar yaşanan şiddetin boyutunun artık çocuklara kadar indirildiğini görüyoruz" diyen İHH Mütevelli Heyeti Üyesi Av. Uğur Yıldırım, "Toplumda yaşanan tüm hadiselerin aslında 'buz dağının görünen yüzü' olduğunu gördük. Altında çok daha fazla vakıanın yaşandığını biliyoruz. Maalesef cezaların caydırıcılığının gerçekleşmemesi ve yapanın yanına kar kaldığı bir sistem oluşmuş. Buradaki vandalların da hedefine artık toplumun en zayıf, en güçsüz, en hakkını savunamayacak veyahut da haksızlığa uğradığında hakkını aramayan, karakola gidemeyen mağdur durumdaki mültecilere özellikle yöneldiğini görüyoruz." diye konuştu.

"Yaşanan suçlar cezasız kalmamalı, herkes için adalet istiyoruz"

Sucu işleyenler kadar azmettirenlerin de suçlu olduğunu söyleyen Yıldırım, "Burada genel olarak dikkat çekmek istediğimiz konu suça azmettirenlerdir. Çünkü siyasilerden, gazetecilerden, sosyal medya kullanıcılarından ırkçı, ayrımcı, kin ve tahrik edici söylemleri çok rahat duyabiliyoruz. Bunlar, ne caza alıyorlar ne de soruşturmaya tabi tutulıuyorlar. Halbuki bununla ilgili sözleşmeler ve kanunlar açık. Özellikle siyasi partilerden mesela Ümit Özdağ başta olmak üzere bazı belediye başkanlarının mültecilere yönelik ayrımcı söylemleri var. Onun haricinde kin ve nefreti körükleyen açıklamalar, maalesef toplumda suça meyilli olan, suç sabıkası kabarık olan ve maalesef mevcut sistem içerisinde ceza almayan bu insanlar, mağdur insanlara karşı suç işlemeye, hatta çocuklara karşı suç işlemeye azmettiriyor. O yüzden bu suçlardan her ne kadar bu insanlar sorumlu olsa da bu suçu azmettiren, suçu sanki normal bir şeymiş gibi yabancılara veyahut göçmenlere karşı şiddet göstermenin cezasızlığı haykırır gibi davranmak isteyenlere karşı durmak istiyoruz. Bununla ilgili de tüm yetkilileri, kamuoyunu dikkatli olmaya davet ediyor, yaşanan suçların cezasız kalmamasını istiyoruz. Kısacası adalet istiyoruz. Mülteciler için de adalet istiyoruz. Bu, bizim çocuklarımız için de adalet demek. Çünkü bu şiddet yaygınlaşırsa mutlaka bu ateş bize de dokunacak. Biz artık beraber bir toplumuz." şeklinde konuştu.

"Zayıf toplumu kullanarak mülteciler karşısında infial yaratmaya çalışıyorlar"

Kimi siyasilerin mültecilere yönelik nefret söylemlerinin olumsuz sonuçlar doğurduğunu kaydeden Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Av. Abdullah Resul Demir, "Türkiye'de konuşulacak onca husus varken sürekli mülteciler üzerinden algı oluşturulmaya çalışılması, acizlerin yürüttüğü bir politikadır. Bugün topluma baktığımızda ufak tefek problemler var. Bazı siyasiler de daha önce suça karışmış kesimlerini kullanarak bir infial yaratmaya çalışmaktadır. Kayseri'de bunu gördük. Abdüllatif Öldürenlerde bunu gördük.  Zayıf toplumu kullanarak mülteciler karşısında infial yaratmaya çalışıyorlar." dedi.

"Cezalar caydırıcı olmalı ki benzer şeyler yaşanmasın"

TCK'nın 'halkı kin ve düşmanlığa sevk etme' gibi bir maddesinin olduğunu, yaşanan sorunun çözüme kavuşması için yıllardır bu kanunu gündem ettiklerini belirten Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Av. Abdullah Resul Demir, "Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili birçok kez şikâyetlerde bulunduk. Savcılarımızı, hâkimlerimizi, bu hususta aksiyon almaya, İçişleri Bakanlığımızı bu konuda yapılan şikâyetleri dikkate almaya, kolluk kuvvetlerimizle birlikte olayı savcılıklara taşımaya davet ediyoruz. Özellikle sosyal medyadaki internet kanunuyla ilgili de ciddi düzenlemeler yapıldı. Siyaseten de olsa sürekli olarak birilerini tahrik etmeye çalışan kişilerin de cezalandırılması gerektiğini ifade ediyoruz ki benzer şeyler yaşanmasın. Tabi ki Türkiye Cumhuriyeti'nin göç politikası eleştirilebilir. Bizler eleştiriyoruz. Belki hükümetin kendi tarafları da eleştiriyor. Siyaseti eleştirel bazda yapalım ama bunları bireylere, Suriyelilere veya diğer mültecilere indirgemek siyasete yakışmaz. Siyaset, toplum içerisinde, sosyal medyada yapılmaz mecliste yapılır." diye konuştu.

"Sokak ortasında çocukları katledebildiğini gördük"

Türkiye'de çocuk cinayetlerinin arttığını söyleyen Yeryüzü Çocukları Derneği Başkanı Sümeyye Altun, " Daha yeni Narin kızımızın durumuyla ilgileniyorduk ve hepimiz, tüm ülke buna çok ciddi anlamda üzüldük. Özellikle aile içi şiddetlerinin de arttığını görürüz. Bununla birlikte sokak ortasında, insanların cesurca çocukları katledebildiğini gördük. Bu çok ciddi bir mevzu ve bununla alakalı gerekli adımların atılması gerekiyor. Abdüllatif, Gaziosmanpaşa'da bir parktayken 12 el atış ile öldürüldü. O 12 atış ile 10 çocuk da ölebilirdi ve bugün bir katliamı konuşuyor olabilirdik. Onun için sokakların daha güvenli hale getirilmesi için yetkililer gerekli adımları atmalı. Burada da en çok karşımıza çıkan belli sorunlar var. Bunlardan bir tanesi halihazırda suçları olan kişilerin yeteri kadar caydırıcı cezalara çarptırılmaması ve hala sokaklarda bizler ile beraber yaşıyor olmaları. Bu da güvenliğimizi büyük bir anlamda sıkıntıya sokuyor." şeklinde konuştu.

"Irkçı söylemlere çocukları hedef haline getirenler cezalandırılmalı"

En büyük sorunlardan birisinin de nefret söylemleri, ayrımcılık söylemlerinin dillendirilmesi olduğunu, bu söylemleri yayanların da cinayete ortak olduğunu aktaran Altun, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"Bu söylemlerle beraber o çocukları hedef haline getiriyorlar ve 'bir çocuk ırkından dolayı öldürülebilir, onu öldürmek suç değildir' algısı oluşuyor. Ya da 'ona şiddet uygulayabilir, tecavüz edebilirsin' algısı oluşuyor. Bunlar konuşulmayan, duyulmayan meseleler. Biz sadece cinayetleri bir şekilde konuşuyoruz ama sahada olmamız nedeniyle arka planda bir sürü çocuğun, birçok genç kızın tecavüze uğradığını biliyoruz. Bunun da en büyük sebebi ırkçı söylemlerle bu çocukların hedef haline getirilmesidir. Bu ırkçı söylemleri üretenler, yalan bilgileri yayanlar her ne konumda olurlarsa olsunlar gerekli cezalara çarptırılmalıdırlar." (İLKHA)