Organ bağışının hem dini hem de tıbbi boyutlarıyla ilgili yanlış algıları gidermenin önemine değinen Siirt Sağlık Hizmetleri Başkan Yardımcısı Doğan Danış, Batı ülkeleri ile Türkiye arasındaki büyük farklara dikkat çekti.

Organ bağışında dikkat çekici farklılıklar

Organ naklinin iki temel türü olduğunu belirten Danış, bunların beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden yapılan bağışlar ve canlı donörlerden gerçekleştirilen nakiller olarak ikiye ayrıldığını ifade etti.

Batı'da, beyin ölümü gerçekleşen hastalardan organ nakli oranının yüzde 90 seviyesinde olduğunu, ancak Türkiye'de bu oranın sadece yüzde 10 civarında kaldığını vurguladı.

Öte yandan, canlı donörlerden yapılan organ nakillerinin Türkiye'de yüzde 90 gibi yüksek bir oranda gerçekleştiğini belirtti.

Bu durumun altında yatan sebeplerin toplumsal bilinç ve dini hassasiyetler olduğunu dile getiren Danış, halkın organ bağışı konusundaki tereddütlerini anlamaya çalıştıklarını ve bu tereddütleri gidermek için çeşitli çalışmalar yürüttüklerini söyledi.

"Dini açıdan organ bağışının herhangi bir sakıncası yok"

Organ bağışına karşı çıkan bazı vatandaşların dini endişeler taşıdığına değinen Doğan Danış, bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yayımladığı fetvayı hatırlattı.

Danış, "Diyanet İşleri Başkanlığı, organ bağışının dini açıdan bir sakıncası olmadığını belirten bir fetva yayımlamıştır. Kutsal kitabımızda geçen 'Bir insanı kurtaran, tüm insanlığı kurtarmış gibidir' ayeti doğrultusunda organ bağışının caiz olduğunu ifade etmiştir," dedi.

Danış, organ bağışının dini açıdan caiz olduğunu belirttikten sonra, 18 yaşını doldurmuş her bireyin organ bağışında bulunabileceğini de sözlerine ekledi.

"Organ bağışında ailenin onayı şart"

Organ bağışında bireysel kararın yeterli olmadığını hatırlatan Danış, beyin ölümü gerçekleşen bir kişinin organlarının nakledilebilmesi için ailenin onayının da alınması gerektiğini belirtti. "Bir kişi organ bağışçısı olduğunu beyan etse bile, beyin ölümü gerçekleştiğinde organlarının nakledilebilmesi için ailesinin de onayı gerekmektedir. Ailenin onayı olmadan organ nakli yapılması yasal olarak mümkün değildir." diye konuştu.

Beyin ölümü ve bitkisel hayat arasındaki fark

Danış, toplumda organ bağışı ile ilgili doğru bilinen yanlışlara da değindi. Özellikle beyin ölümü ile bitkisel hayat kavramlarının sık sık karıştırıldığını söyleyen Danış, bu iki durumun tamamen farklı olduğunu vurguladı.

Danış, "Bitkisel hayatta olan bir kişinin 5-10 yıl boyunca bu durumda kalıp hayata dönme şansı olabilir. Ancak beyin ölümü kesin gerçekleşmiş bir kişinin hayata dönme şansı yoktur," dedi. Danış, beyin ölümünün bilimsel olarak geri döndürülemez bir durum olduğunu ve bu konuda halkın bilinçlendirilmesi gerektiğini belirtti.

"Beyin ölümünün tespiti bilimsel bir sürece dayanıyor"

Organ bağışı ile ilgili bir diğer önemli noktanın beyin ölümünün tespiti olduğunu belirten Danış, bu sürecin titiz bir bilimsel çalışma gerektirdiğini söyledi. "Beyin ölümünü tespit etmek için üç uzman doktordan oluşan bir heyet gereklidir." diyen Danış, "Beyin cerrahı, anestezi uzmanı ve nöroloji uzmanı tarafından yapılan detaylı MR ve BT tetkikleri sonucunda beynin tamamen işlevini yitirdiği kanıtlanmadan beyin ölümü gerçekleştiği kabul edilmez." diye konuştu.

Danış, bu sürecin yanlış anlaşılmasının organ bağışına karşı bir güvensizlik oluşturduğunu ifade ederek, beyin ölümünün bilimsel olarak geri dönüşü olmayan bir durum olduğunun altını çizdi.

Organ bağışının önemi

Doğan Danış, Türkiye’de organ bağışı oranlarının çok düşük olduğunu ve bu konuda daha fazla çalışılması gerektiğini vurguladı. Sağlık Bakanlığı olarak organ bağışının önemini anlatan kampanyalar düzenlediklerini belirten Danış, "Organ bağışı, hayat kurtaran bir adımdır. Ülkemizde ne yazık ki yeterince organ bağışı yapılmıyor. Bu oranları artırmak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Halkımızı bu konuda daha fazla bilinçlendirmemiz şart." diye konuştu. (İLKHA)