Vicdan Gemisi’ne Ulaştırma Bakanlığı tarafından liman çıkış izni verilmemesinin ardından Özgürlük Filosu aktivistleri tarafından Haydarpaşa limanı önünde 4 Eylül’de başlattığı Özgürlük Nöbeti sürüyor. Liman çıkış izni almadan limanı terk etmeyeceğini söyleyen aktivistler 12 gündür oturma eylemlerini devam ettiriyorlar.
Bunun üzerine dünyanın dört bir yanından uluslararası hukukçular ve avukatlar Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu bir mektup yazarak Vicdan Gemisine çıkış izni verilmesi çağrısı yaptı.
Mektupta Türkiye, İngiltere, Amerika, Tunus, Filistin, Şili, İtalya, Hindistan, Malezya, Güney Afrika, Avustralya, Brezilya ve Meksika’dan hukukçuların imzası bulunuyor. Mektuba imza atanlar arasında uluslararası hukuk profesörleri ve Filistin Barosundan 19 avukat bulunuyor.
Mektupta Vicdan Gemisi’nin hukuki ve uluslararası düzenlemelere tümüyle uygun olduğu ve bu bağlamda herhangi bir engellemenin hukuka aykırılık teşkil edeceği vurgulandı. Avukatlar, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar, özellikle Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) ve Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (ICCPR) gereği, geminin seyrüsefer özgürlüğünü kısıtlamanın Türkiye’nin uluslararası sorumluluklarını ve sivil insani insiyatiflerin haklarını ihlal anlamına geleceğini belirtti.
Mektupta ayrıca, geminin alıkonulmasının insani bir misyonu sabote etme anlamına geleceği ifade edilerek, bunun Türkiye’nin uluslararası alandaki itibarına zarar vereceği ve hukuki sorumluluk doğurabileceği uyarısında bulunuldu.
Uluslararası hukukçular, Türkiye’nin Gazze’deki insan hakları ihlallerine dikkat çekmekteki önemli rolüne vurgu yaparak, bu durumun Türkiye’nin uluslararası hukuk ve insan hakları savunusuna verdiği desteğin sorgulanmasına yol açabileceği üzerinde durdu.
Vicdan Gemisi’nin Gazze’ye olan misyonunun barışçıl bir amacı olduğunu belirten hukukçular, bu tür bir engellemeye devam edilmesinin Türkiye’yi işgalci rejimin Gazze’ye yönelik hukuka aykırı abluka ve kuşatmasını, Uluslararası Adalet Divanı’nın Güney Afrika-israil davasındaki tedbir kararlarının ve 19 Temmuz tarihli UAD danışma görüşünün uygulanmasını sabote eden devletlerle aynı hizaya geldiği gibi bir mesajı vermesi riskine dikkat çekti. Uluslararası Adalet Divanı’nın Güney Afrika-İsrail davasındaki bulgularına atıf yapılarak, tüm devletlerin Gazze’ye uygulanan ablukanın sonlandırılması ve insani yardıma engelsiz erişim konusunda harekete geçme sorumluluğuna sahip olduğu ifade edildi.
Türkiye'nin bu taleplere olumlu yanıt vermesi durumunda, uluslararası hukukta önemli bir örnek teşkil edeceği ve Türkiye'nin adalet ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını teyit edeceği vurgulandı. Mektubun sonunda, Vicdan Gemisi’nin yola çıkış izninin derhal verilmesi için ilgili Türk makamlarının harekete geçmesi gerektiği çağrısı yapıldı.
Avukat Dişli: "Limandan çıkışına engel olunan gemiye üzerine bir de park ücreti işletilmesi ayrı bir garabet"
Konu ile ilgili İLKHA’ya konuşan Özgürlük Filosu Koalisyonu Hukuk Danışmanı ve Yeryüzü Avukatları Derneği Başkan Yardımcısı Av. Hüseyin Dişli şunları söyledi:
"Uluslararası Adalet Divanı Kararları ve Danışma görüşü hiç şüphesiz tüm devletlere soykırımın cezalandırılması, önlenmesi, insani yardımın kesintisiz ve engelsiz şekilde Gazze halkına ulaştırılması konusunda sorumluluk yüklüyor. Hatta Uluslararası Silahlı Çatışmaların Mağdurlarının Korunmasına ilişkin 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerine Ek 8 Haziran 1977 tarihli Protokol I 'hızlı' ifadesini kullanıyor. Sözleşmeye taraf devletlere şu mesuliyeti yüklüyor: 'tüm yardım sevkiyatlarının, teçhizatın ve personelin, hızlı ve engelsiz geçişine izin verecek ve kolaylaştıracaktır."
Bu durumun, devletlerin "pozitif yükümlülüğü" anlamına geldiğini söyleyen Dişli, bir de devletlerin bu konuda "negatif yükümlülüklerinin" olduğunu anlatarak, bunu şöyle anlattı:
"Devletlerin bu konuda harekete geçip insani yardım götürme misyonu üstlenen sivil insiyatiflere karşı da müdahele etmeme, engel olmama, hatta kolaylaştırma mesuliyeti var. Negatif sorumluluk bu demek. Devletlerin insani yardımı kendi ulaştırmak konusunda pozitif, sivil toplumun ulaştırması noktasında da negatif sorumluluğu var. Hızlı ve engelsiz ulaştırılması noktasında."
Dişli, "Vicdan Gemisi insani yardım yükünü alıp 31 Temmuz 2024 tarihinde Haydarpaşa Limanından çıkmak üzere Liman Yönetimi Bilgi Sistemi üzerinden Liman Çıkış İzni Belgesi müracaatında bulunmasına rağmen hala limanda bekletilmektedir. Hatta limandan çıkışına engel olunan bu gemiye üzerine bir de park ücreti işletilmesi ayrı bir garabet olsa gerek. Buradaki uygulama az önce izah ettiğim gibi uluslararası hukuka aykırı. Gerek uluslararası deniz hukukunun seyrüsefer serbestisi gereği, gerek uluslararası sözleşmeler gereği, gerek de Filistin özelinde UAD kararları gereği. Bunun yanında geminin bekletilmesi Türk hukukumuza da aykırı. Özel yat statüsündeki bir geminin bu şekilde bekletilmesi için hukuki hiçbir engel yok." diye konuştu.
Özgürlük Filosu misyonu ile ilgili bi kısım yanlış anlaşılmalara da değinen Dişli, "Özgürlük Filosu ve Vicdan gemisi ile ilgili yanlış ve eksik bilinen çok fazla husus var. Birincisi Vicdan Gemisi ve Filonun diğer gemilerinin hiçbirinde Türk bayrağı yok. Dolayısıyla açık denizde İsrail tarafından herhangi bir müdaheleyle karşılaşması durumunda egemenlik hakkı ihlal edilen, İsrail ile karşı karşıya gelecek ülke bayrak ülkeleri olacaktır, Türkiye değil." dedi ve şunları ekledi:
"Yine Türkiye’de sosyal medyada gördüğüm kadarıyla Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun 2024 Gazze misyonunu Mavi Marmara ile karşılaştırma hatasına düşenler var. Mavi Marmara’da 10 şehit verdik, hepsinin makamları âli olsun. Şunun bilinmesi lazım ki 2024 misyonunda yaklaşık 52 ülkeden yabancı yolcu bulunacak. Yolcuların yabancı olması dolayısıyla olası bir müdahelede aynı siyasi krizin tekrar çıkması zaten imkansız. Allah korusun, Kanada’dan, İspanya’dan ya da Malezya’dan bir yolcu israilin müdahelesi sonucu ölür ya da yaralanırsa bu durum Türkiye’yi değil bu insanların vatandaşı olduğu ülkeleri israille karşı karşıya getirir. Kısacası ne bayrak ülke, ne de yolcu-vatandaşlık gibi hukuki zaviyelerden olası bir saldırının Türkiye Cumhuriyeti’ni egemenlik hakları veya vatandaşlık itibariyle ilgilendiren bir mesele yok ortada. Elbette soykırım şartlarında siyasi kriz ve maslahat gibi hususları dikkate almak mide bulandırıcı. Fakat bunlar dikkate alınsa bile böyle bir endişeye gerek yok. 52 ülkeden aktivist, sağlık personeli, doktor, arama kurtarma görevlisi, gazeteci, doktor, avukat, akademisyen vs kendi hayat risklerini Gazze'de soykırıma uğrayan Filistinliler için almış durumdalar."
"Geminin İzmir’e gitmesine bile izin verilmiyor"
31 Temmuz 2024 tarihinde yapılan "Liman Çıkış" talebine henüz bir cevap verilmediğini hatırlatan Dişli, "İşin garip tarafı şu ki cevap verilmeyen bu talepte geminin Gazze’ye gideceği filan yazmıyor. Gemi liman çıkış talebinde de belirtildiği üzere İzmir Aliağa Limanına gitme talebine cevap verilmiyor. Gemi İzmir’de yakıt dolumu yapacağı için talep İzmir için yapıldı fakat geminin İzmir’e gitmesine bile izin verilmiyor. Planlamalar Vicdan Gemisi’nin İzmir’de yakıt alıp Avrupa limanlarına uğrayıp Gazze'deki soykırım ve abluka hususlarında bilinçlendirme kampanyası yapması ve yabancı yolcularını Avrupa limanlarından alarak Gazze’ye yelken açmasıydı." değerlendirmesinde bulundu.
Özgürlük Filosu’nun "2024 Break the Siege-Ablukayı Kır" misyonunun yalnızca Türkiye'deki STK’lar tarafından tertip edilen bir insiyatif olmadığını aktaran Dişli, "Bilakis şu insiyatifler Özgürlük Filosu’nun 2 Türk STK ile beraber paydaşları konumunda: Kanada’dan Canadian Boat To Gaza, Malezya’dan My Care Malaysia, Norveçten Ship To Gaza Norway, Güney Afrika’dan Palestine Solidarity Alliance, İsveç’ten Ship to Gaza, ABD’den US Boat to Gaza, Avustralya’dan Free Gaza Australia, Yeni Zellanda’dan Kia Ora Gaza, İngiltere’den Palestine Solidarity Campaign ve Breaking the Siege of Gaza. Yani bu misyonun müstakil bir Türk misyonu olarak görülmesi külliyen hatalı." dedi. (İLKHA)