HÜSEYİN SAĞLAM / ANALİZ-DOĞRUHABER
Son aylarda HÜDA PAR ve İslami STK’lara karşı yürütülen polis destekli PKK saldırıları nihayet Batman’da bir kişinin hayatına mal olacak şekilde bariz bir komploya dönüştürülmüş, komplo üzerinden PKK/BDP çevresi provokasyonu genişletmek için elinden geleni yapmıştı. Özünde büyük bir tehlikeyi barındıran komplo ve provokasyona BDP çevresi “Cadaloz kültürüyle” yaklaşmış, “mahalle karılarının dedikodularını anımsatan” bir üslupla provokasyona öncülük etmişti.
Derin provokasyonun pis kokuları etrafa yayılmaya başlamışken KCK denen yapı adına bildiri namına bir açıklama yapılmış, KCK’nın kullandığı provokatif dil “Cadaloz kültürünün” de gerisinde kalmıştı. Perinçek geleneğinden miras alınan ucuz kavramlarla provokasyona katkı sağlanmış, Türk Sol aristokrasisine ait “Cihangir Şivesi” KCK bildirisindeki hakim şive olarak öne çıkmıştı.

Belki de o bildirinin en bariz özelliklerinden bir tanesi de silahlı bir örgütün siyasi bir parti olan Hüda Par’ı hedefe koymak gibi bir tarafının olması idi. Bu da BDP’ye seçim desteğinin namlu ucuyla süslenmesi gibi bir durum ortaya çıkarmıştı.
Alışılageldiği şekliyle KCK’nın seviyesiz bildirisinden sonra Hizbullah adına da bildiri yayınlanacağı beklentisi bu kez gerçekleşmemişti. Çünkü bu kez durum farklıydı. KCK, çatışmasızlık ortamıyla oksijen krizine girmiş, bu krizin sonucu olarak da kirli komplolara tenezzül edecek kadar küçük düşmüştü.

Nitekim Hizbullah yöneticilerinden İsa BAGASİ’nin internet sitesinde yayınlanan röportajı, son zamanlarda KCK/BDP cenahının can simidi olarak görmeye başladığı kirli provokasyonlara dikkatleri çekerken, kullanılan dil ve takınılan üslubun niteliği, KCK’nınkiyle karşılaştırıldığında geleceğe dönük iki kesimin siyasi ve toplumsal öngörüsüne de ışık tutacak farklılıkların boyutunu da ortaya koymuştur.

Mesela çokça konuşulan Batman provokasyonuyla ilgili BDP’nin ve KCK’nin seviyesiz bildirisini göz önünde bulundurarak İsa BAGASİ’nin şu açıklamasıyla kıyaslayınız:

“Batman’da yaşanan olayda Hizbullah yoktur. Olayın başka taraflara çekilmemesi ve gerginliğin daha fazla artmaması için bugüne kadar olayla ilgili konuşmaktan da imtina etmiştir. Hüda Par da şiddetle tepki göstermekte ve kendi aleyhine kirli bir oyun tezgâhlandığını ifade edip olayın aydınlığa kavuşturulmasını istemektedir.

Buna rağmen BDP ve PKK’nin, olay anından itibaren Hüda Par ve Hizbullah’ı hedef tahtasına oturtması, suçlayıcı, kışkırtıcı ve karalayıcı bir dil kullanması düşündürücüdür. Üstelik KCK’nın sorumsuz açıklaması ve hedef göstermesi adeta çatışmaya davetiye çıkarmaktır. Bütün bunlar halkın gözleri önünde cereyan etmektedir. Suçlu tarafın kim olduğunu halkımızın takdirine bırakıyoruz.”

Ve bir başka mesele. Hep soruldu, halen de soruluyor: PKK ile Hizbullah tekrar çatışır mı?

Aslına bakılırsa çatışmasızlığı harakiri olarak telakki eden bir PKK/BDP gerçekliği karşısında hedefe konulan Hizbullah’ın elinde mucizevi bir seçeneğin olmadığını belirtmek gerekir. Çatışmanın tarafı olmayız açıklamaları mütemadiyen yapılsa da, çatışmayı tahmil eden kontrolsüz bir silahlı güç karşısında çok fazla seçeneğin olduğu da söylenemez. Bu konuda da İsa BAGASİ’nin sözleri dikkate alınmalı. Şöyle diyor:

Zaman 90’lı yılların zamanı değildir. Her şey çok açık ve şeffaf bir şekilde gelişmektedir. Yaşanan ve yaşanacak tüm olayların mahiyetini halkımızla paylaşırız. Arzulamadığımız ve imkanlarımız dahilinde yaşanmasına müsaade etmeyeceğimiz bir çatışma bize tahmil edilirse bunu da açık bir şekilde halkımızla paylaşacağımızın bilinmesini isteriz. “Cadaloz kültürüyle” provokasyonlarda yer alanlar veya bu şekilde yaklaşanlar için herhalde bu sözlerin bir anlamı olmalı diye düşünüyorum. Nasıl olsa Hizbullah çatışmaya girmeyeceğini söylüyor ya, bu durumu halkın yararına değerlendirmek yerine bir zafiyet nişanesi olarak algılayıp tek taraflı saldırılarda ısrar etmek akıl karı olmasa gerek. Hüda Par’ın, her şeye rağmen sağduyu ve itidal çağrısının “Cadaloz kültüründeki” karşılığının acziyet olarak okunduğu ortada. Ancak şartlar Hizbullah’a davetiye çıkarırsa bu durumda sadece siyasi bir aktör olarak bölgede var olmak isteyen Hüda Par’ın yapacağı fazla bir şey kalmaz. Bu anlamda Hüda Par’ın sağduyu mesajlarının acziyet olarak değil toplumsal maslahat olarak okunması her iki tarafın da yararına olacaktır.

Aslına bakılırsa iki farklı taraftan yükselen mesajlar, toplumsal maslahat ile namlu siyasetine adanan grup taassubu arasındaki farkı da ortaya koymaktadır. Bu fark, provokatif saldırılara yaslanan provakatif söylem sahiplerinin gelecekteki toplusal inşa portresinde kendi geleceklerini görememe endişelerini mi taşıyorlar?

Yine KCK/BDP söylemlerini hatırınızda tutarak İsa BAGASİ’nin şu cümlelerine dikkat ediniz:

“Biz çatışmanın hiçbir tarafın faydasına olmayacağını, aksine hem çatışan tarafların ve hem de halkımızın zararına olacağını düşünmekteyiz. Meseleye böyle baktığımız için; meydana gelen her olaya ve çatışmalara kapı aralayacak her saldırıya provokasyon olabileceği gözüyle bakmaktayız. Hatta aksi ispatlanmadıkça böyle değerlendirmekteyiz. Ancak bakıyoruz ki PKK’nin yan kuruluşlarından birisi olayı üstlenmekte ve PKK/BDP de olayı kınamamaktadır. Hatta tam aksine bunlar zaman zaman zımnen destekler mahiyette tavırlar sergilemekte veya bu çatışmaları alevlendirebilecek doğrultuda açıklamalar yapmaktadır.


Bütün bunlar ve iki kesim arasındaki bu bariz tavır ve davranış farklılığı, Kürdistan halkı ve tüm kesimler tarafından görülüp bilinmektedir. Hizbullah ve saldırıya uğrayan İslami kuruluşlar bu kadar net bir tavır sergilerken ve bir yanlışlığın yapılmaması için elinden gelen her çabayı gösterirken PKK ve BDP ise en üst düzeyde olayları körükleyecek ve çatışmalara davetiye çıkaracak açıklamalar yapmaktadırlar.”

Maalesef durum tam da bu şekilde cereyan ediyor. Bir taraf saldırıları teşvik edip provokasyon zemini oluşturuyor. Diğer taraf ise maslahatı ön plana çıkarıyor.

İyi de neden? Saldırı ve provokasyona hizmetle şimdiye kadar kim, hangi odak hedefine ulaşmıştır?

Aslında nedeni basit. Tek parti modeline duyulan özlem… Geçmişin rövanşını alma duygusu… İslam düşmanlığı… Bu tür kindar eğilimlerle sözüm ona hangi “halkçı” hareket bir netice elde edebilmiş ki?!

İşte “denenmişi denemek” bu olsa gerek. Nitekim İsa BAGASİ bu noktaya işaret ederek şöyle diyor:

“PKK’in geçmişte yaşanan olaylardan ders ve ibret alması gerekir. Denenmişi denemek akıl kârı değildir. PKK geçmişteki imha amaçlı savaş dayatmasında başarısız oldu ve hedefine ulaşamadı. Genel anlamda ise bu çatışmaların yaşandığı alanların tümünde halkın zararıyla neticelendi.

Eğer birileri tekrar kafasının bir köşesinde böyle habis düşünceler taşıyorsa, kendilerine tavsiyemiz; bu düşünceden vazgeçsinler. Zorla, baskıyla ve savaş dayatmalarıyla Allah’ın izniyle bunu yapmaya muktedir olamayacaklardır.”
Ve İsa BAGASİ, çokça aşina olduğumuz bir ifadenin altını kalın çizgilerle bir daha çizerek şöyle diyor:

“Herkes bu gücü görmeli ve kabul etmelidir. Kürdistan’da, siyasi ve toplumsal denklemde bu güç hesaba katılmadan ve görülmeden uygulamaya konulacak hiçbir planın başarı şansı yoktur.”

Çizilen perspektifi provokasyona ayarlı kesimler anlar mı bilinmez ama yine de buraya almış olalım:

“Kürdistan her kesime yetecek kadar geniş, bereketli ve renkli bir coğrafyadır. Eğer birileri bu topraklarda tek parti diktatörlüğü hayalini kuruyor veya rüyasını görüyorsa uyanmalı ve kendisine gelmelidir.”

Aslında bir coğrafyanın genişliği, bereketliliği tarafların yürek genişliği kadardır. Kalbi dar, yüreği kıt olanlar nezdinde bunun bir anlamı olur mu bilinmez. Her siyasi/toplumsal hareketliliği kendi aleyhlerinde işleyen komplo olarak okuyanların bunu ne oranda idrak edebilecekleri de oldukça şüpheli.