Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren halk birileri tarafından düşman görülerek inanç ve değerleri, baskı ve katliamlarla dizayn edilmeye çalışıldı. Halka, Batılı yaşam tarzını zorla dayatma, bu ülkede yapılan darbelerin ilkiydi. Devrim ve inkılap adı altında Müslüman halka darbe üstüne darbe vuruldu. Türkiye'deki darbeler Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze değişik isimler altında geldi. 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat Post-Modern darbesi ile e-muhtıralar bunlardan bazılarıydı.
"Bizim çocuklar başardı"
Türkiye tarihinde kara bir leke olarak yer alan kanlı 12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 40 yıl geçti. Emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen bu darbe, 27 Mayıs 1960 Darbesi ve 12 Mart 1971 Muhtırası'nın ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi olarak tarihteki yerini aldı.
12 Eylül, bazı kesimleri sindirme ve yok etme projesi olarak devletin içinde illegal organizasyonlar tarafından gerçekleştirildi. 2011 yılında Bilgi Edinme Yasası kapsamında yapılan bir başvuru üzerine gizliliği kaldırılan 12 Eylül askeri darbesine ilişkin ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerine göre, CIA’nin Türkiye Şefi olan Paul Henze, 12 Eylül darbesini, ABD Başkanı Jimmy Carter'a "Bizim çocuklar başardı" sözleriyle rapor etmişti. Provakatif eylemler ve faili meçhul cinayetlerle 12 Eylül darbesine zemin hazırlanmıştı.
Milyonların hayatı etkilendi
12 Eylül darbesi ile birlikte TBMM lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası rafa kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı askeri bir dönem başladı. Darbeden sonraki süreçte askeri yönetim, milyonlarca kişinin hayatını etkileyen kararların altına imza attı ve yıllar sürecek travmalara neden oldu.
Darbe sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam cezası istendi. Bunlardan 517 kişi için idam kararı verilirken kararların 50'si infaz edildi. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılırken yaklaşık 100 bin kişi, örgüt üyesi olma suçundan yargılandı, 30 bin kişi ise "sakıncalı" olduğu iddiasıyla işten çıkarıldı.
İşkence ve faili meçhullerin çokça yaşandığı bu dönemde 4 bine yakın öğretmen ile yüzlerce öğretim görevlisinin işine son verildi. Yüzlerce gazeteci için binlerce yıla varan hapis cezaları istendi, bine yakın film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
Türkiye’nin hâlâ cunta anayasasıyla yönetiliyor olması büyük bir çelişki olarak duruyor
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yürürlüğe giren, "Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağına dair Anayasa'nın geçici 15. maddesi, 12 Eylül 2010'daki referandumun ardından kaldırıldı.
Darbenin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkındaki suç duyurularının ardından, darbe döneminin genelkurmay başkanı olan 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkında dava açıldı.
Evren ve Şahinkaya, "21 Aralık 1979'da dönemin başbakanına verdikleri muhtırayla Anayasayı ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan, 12 Eylül 1980'de de cebren Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM'yi ıskat ve cebren men suçundan eylemlerine uyan 765 sayılı TCK'nın 146/1. maddesi gereğince" ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Takdiri indirimle bu cezalar, "müebbet hapis cezası"na çevrildi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin temyiz incelemesi sürerken Evren, 10 Mayıs 2015'te tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisinde 98 yaşında, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Şahinkaya da 9 Temmuz 2015'te 90 yaşında öldü. Yargıtay, temyiz incelemesinde sanıkların vefatı nedeniyle davanın düşürülmesi kararını verdi.
Halkı adeta silindir gibi ezen 12 Eylül darbesinin üzerinden 40 yıl geçti. Darbenin üzerinden 30 yıl geçtikten sonra darbecilerden hesap sormaya çalışılmışsa da Türkiye’nin hâlâ o cunta anayasasıyla yönetiliyor olması büyük bir çelişki olarak durmaya devam ediyor. (İLKHA)