Bismihiteala

Her şeyin yaratıcısı, âlemlerin Rabbi, bizleri yoktan var edip türlü türlü nimetlerle nimetlendiren Allah’a hamd olsun. Kahhar sıfatıyla kendisine itaat etmeyen, asileri ve zalimleri kahreden, Tevvab ve Settar sıfatıyla, hataları örtüp, tövbe ve istiğfarla kendisine yönelen Salih kullarına merhamet eden, rahman ve rahim sıfatının muhatabı olan Allah’a hamd olsun. Cennetiyle müminleri mükâfatlandıran, cehennemiyle kâfirlere ve kendisine itaat etmeyenlere azap eden, ceza ve mükâfat sahibi olan, hesaba çekecek olan Allah’a hamd olsun.

Salât ve selam Allah’tan aldığı vahyi insanlığın kurtuluşu için aktaran, tebliğ önderi, güzel ahlak örneği olan, hidayet rehberimiz olup, yaşantısıyla müminlere örnek olan, canımız cananımız HZ: Muhammed(sav)’in üzerine olsun.

Selam kıyamete kadar bu kutlu ve hak davanın takipçilerine ve Allah’ın taraftarlarının üzerine olsun. Selam olsun Allah için yaşayan, Allah için gayret eden, Allah için konuşan, Allah için yazan, Allah için okuyan ve vaktini Allah’ın dinine yardım etmekte cömert olan doğru sözlü müslümanlara. Selam olsun Hidayete tabi olanlara.

Öncelikle medyaya dürüst ve ilkeli bir yayın ile taze bir soluk olarak yayın hayatına başlayan Bingöl Basın camiasına selam ve tebriklerimi iletiyorum. Ayrıca incelik gösterip mürekkebimle temiz sayfalarına dokunmama müsaade ettiklerinden dolayı Bingöl Basın’a teşekkür ediyorum, Rabbim kendilerini hayır yolunda muvaffak eylesin.

Başta belirtelim ki tüm medya mensuplarının aşağıdaki ayeti kerimeyi kendisine şiar edinmesi gerekiyor.

Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirsen onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz. (Hucurat 6)

Direk konuya girmeden önce birkaç hususu hatırlatmak istiyoruz. Yaşadığımız şu asırda insanlık asıl kulluk vazifesinden uzaklaşmış, nefis ve şeytanın telkinleriyle hayatını yaşama fonksiyonuna geçmiştir. Amaçlar ve endişeler tamamen dünyevi olmuş, ne yazık ki duyarlı Müslüman kardeşlerimizde bu dalgaya kapılmış ve bir gaflet havası hâkim olmuştur. Şeytan ve avaneleri tüm hızıyla faaliyet göstermekte, insanlığı delalete sürüklemekte azami bir gayret sarf etmektedir. Hal bu iken, insanlık uyumakta kendini beşeri ideoloji ve akımlara kaptırmakta, adeta şeytanın ve dostlarının çalışmalarını alkışlamaktadırlar. Kulluk bilinci unutulmakta, Allah’ın nimetleri hafife alınmakta, tefekkürler rafa kaldırılıp yerine tesadüfî bir zihniyet yerleşmektedir. Resulullah(SAV) ‘e olan sevgi duyguları, yerini kine bırakmaktadır. Çoğu çevrelerce İslam gericilik, Peygamber kavramı sadece bir terim veya bir kısım insanların Rehberi olarak algılanmakta… Toplumun hayâ duyguları medeniyet ve özgürlük maskesi altında olabildiğince yok edilmekte ve tek dişli medeni canavarlar tarafından yerine oryantal ve seküler bir toplum inşa edilmektedir. Müslümanların dertleri ve sorunları sadece basında bir haber olarak geçmekte, hatta kimi zaman haber bile yapılmamaktadır. Müslümanlara yapılan zulümler güvenlik tedbirleri olarak görülmekte ve Müslümanlara dünyanın birçok yerinde terörist muamelesi yapılmaktadır. Bu ve bunun gibi daha birçok sorunun var olduğunu sizlerde pekâlâ bilmektesiniz. Bütün bu olumsuzlukların baş aktörü sesli, yazılı ve görsel basındır. Bütün bu oyunlar zalimler ve İslam düşmanları tarafından senaryo edilip vizyona koyulmakta ve zihinler bulandırılmaktadır. Söz konusu şer odakların nihai hedefleri aile kurumu olmakla beraber, özellikle gençliği hedef alan bu akımlar ne yazık ki gayretli çalışmalar sonucu amaçlarında mesafe kat etmişlerdir.

Hemen hemen her işyerinde veya birçok evde TV, internet, radyo gazete vs. sanal basın gibi… basın yayın araçları mevcuttur. Madem bu yol insanlara ulaşmanın kısa ve etkili yoludur. Madem hatip bu yolla muhatabı etkiliyor, bir Müslüman’ın da kendi davasını anlatmak için tüm imkânları sarf etmeli ve her olanda mücadelesini vermeli ve davasını (hak davasını) Allah’ın rızası için anlatmalı ve hidayete susayan insanlara aktarmalıdır.

Müslümanlar yıllardır hayra çağıran bir yayın aracını hasretini çekmektedir. Günümüzde faal olan, sözüm ona sözde “İslami basın yayın” organları Müslümanların omuzlarına basarak yükselmiş fakat onlarda kendini kirlilik ve çirkeflikten muhafaza edememişlerdir. Müslümanların bu hayalleri hep kursaklarında kalmış ve kötünün iyisi seçimini yapmış ve neticede de kendilerini “islamafobi” düşüncesine karşılık“ılımlı İslam” denilen bir cenderenin içinde bulmuşlardır. Müslümanlar olarak elimizdeki bu nimetin kıymetini bilmemiz gerektiği gibi, nimete şükürsüzlüğün nimetin yok olması demek olduğunu da bilmemiz gerekir. Elde olan basın yayın nimeti amacının dışında kullanıldığında, bu nimet musibete dönüşecektir.

İslam tarihinde sözün ve davetin önemini tartışılmaz. Bir söz vardır:” gerçek çizmelerini giyerken batıl dünyayı dolaşıyor” diye. Hakkın sesi ve doğru sözü olmaya aday olmalıyız ve konuda kendimizi harekete geçirmeliyiz. Bu anlamda geç de olsa geç kaldığımızın farkına varmalıyız. İnanınız ki insanlık eminliğe, dürüstlüğe, adalete ve hakikate gerçekten muhtaçtırlar. Bu güne kadar söz konusu iletişim araçlarında sadece ekranlarda iki yüzlülük ve menfaat boy göstermiş ve tatlı seslerin ardından nice karanlık yüzler gizlenmiş, kalemlerden yalan ve ihanet damlamış yalan yanlış haberlerle nice provakatif olaylar olmuş, nice canlar yanıp, nice analar ağlamıştır. Ve bu yollarla nice Müslüman delalete sürüklenmiştir. Bunun müsebbibi birinci dereceden failleri olduğu gibi ikinci derece de ne yazık ki bilen yaşayan ama bildiği güzellikleri insanlığa aktarmayan Müslümanlardır, bu konuda söz sahibi olan, etki ve tepki sahibi olup da sesini kısan dilsiz şeytan rolündeki medya olmuştur. Herkes bu konuda ne yapabilirim endişesi taşımalı, Allah için elini taşın altına sokmalı ve her türlü fedakârlığı göstermelidir. Bu bir sorumluluk ve kulluk bilincinin gereğidir diye düşünmelidir. Allah(cc)nun “onların silahlarıyla silahlanın” ayetini kendimize şiar edip küfrün girdiği alanlardaki zaaflarımızı gidermede elimizden gelen gayreti sarf etmeli ve bu yolda maddi ve manevi sorumluluklarımızdan taviz vermemeliyiz. Söz konusu basın yayın olunca konunun uzamaması için bu bölüme bir nokta koyup ikinci bir hususu da dile getirmeye çalışacağız inşallah.

Bu iş bazen zor, bazen tehlikeli, bazen keyif verici, bazen ürkütücü, bazen de sabır gerektiren bir iştir. Zorluğu istikrar, bilgi birikim, muhataplara seslenme tarzı ve acziyet gibi bir takım sorumluluklardır. Tabi bazı sorumlulukları da yok değil. Örneğin konuşurken, yazarken ne konuştuğunu ve ne yazdığını bilmedir. “Söz ağızdayken köle ağızdan çıkışıyla söyleyenin kendisine köle olma durumudur” ki burası çok önemli. Sivri sözler pamuğa sarılıp sarf edilmesi gerekirken yumuşak sözler kişileri gevşetmeyecek türden olması gerekiyor.. Toplumu okuyan ancak toplumu anlar. Toplumdan bir fert olmayanlar, toplumun sorunlarına eğilemez.

Ömer Aşkın/doğruhaber

Rabbim şimdiden gayretinizi ihlâslı kılsın bu yolda sizi ve tüm kardeşlerimizi mahcup etmesin. Son olarak şunu unutmayalım ki: “talip olunan değer ne kadar büyükse, tabi tutulan imtihan da o kadar büyüktür. Rabbim elimizden tutup ayaklarımızı hak yolda sabit tutsun. Bizleri kazananlardan eylesin. Unutmayalım zemin kaygan. Azığımızı kuşanalım. Azığımız ise Allah korkusu, İhlâs, ihlâs ve yine İhlâstır. Rabbul âlemin müslümanlardan razı olsun. Allah bizi dünyada da ahrette de kalbimizi pak, yüzümüzü ak eylesin. Bizi doğru sözlü, güvenilir kullarından eylesin. Son olarak ilahi Kelama kulak verecek olursak: “ sizden iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun işte kurtuluşa erecek olanlarda onlardır.”

“Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti). (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.
Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer.”
(İbrahim: 14/ 24-26)

Dualarımızın sonu Allah’a hamdır. Selametle…

Ömer Aşkın