Hz Muhammed dünyaya gelmeden önceki müşrik ve putperestlerin yaşadığı Arap yarımadası, komşuları olan Roma ve Fars Krallıklarında kadına hiç değer verilmemenin yanı sıra bir köle muamelesine bile aç bırakılan kadın; toplumun yüz karası, istenilmeyen varlık olarak görüldü. Bu sebeple insanlar kızlarını diri diri toprağa gömmeye başladı. Çünkü o dönemde faiz ve riba, şimdi de olduğu gibi, had safhalardaydı. İnsanlar bu melanetlere müptela olmuşlardı. İyilik ve yardımseverlik unutulmuş erdemlerdendi. Bu yüzden borç edinmeler faiz şeklinde oluyor; insanlar borçlarını ödeyemeyince kızları ellerinden alınıyor ve bu kızlar adına, tabiri caizse, özel/genelevler açılıyor ve bu kızlar buralarda babalarının borcu bitinceye kadar para karşılığında fuhşa zorlanıyor daha sonra bir paçavra gibi babalarının yüzlerine fırlatılıyordu. Bu şekilde kızının hayatının mahvına sebep olan baba insanlar arasına çıkmaya yüz bulamıyor psikolojik buhranlar yaşıyordu… Bu ve benzeri nice durumlara düşmemek için arayışlar o günün insanını, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeye sevk ediyordu. Neticede İslami kaynaktan uzaklaşmış insanlar kızlarını diri diri toprağa, kız çocuklarına olan sevgilerini de kalplerine gömüyordu…
 

Tevrat’ın bildirdiği, İncil’in müjdelediği Kutlu Peygamber( sas) kadını kâinatın en şereflisi yaptı ve en değerli konumuna getirdi… Onu kardeş, hala, teyze ve en önemlisi de anne yaptı… Dahası cennetleri ayaklarının altına sererek onu toplumun öğretmeni, muallimi yaptı… Kutlu Peygamber’in(sas) gelmesiyle birlikte kendisini aile yapısının temel direği olarak gören/ kabul eden kadın bu İslami şuurla bilinçlendi ve Selahaddin-i Eyyubileri, Fatihleri ve isimlerini burada zikredemeyeceğimiz daha nice nicelerini yetiştirdi… Elhasıl topluma yön verdi, aileyi ayakta sapasağlam ve dimdik bıraktı…
 

Kutlu Peygamber’in (sas) aramızdan ayrılmasının üzerinden yıllar, asırlar geçti. O’nun(sas) bıraktığı mesaj elden ele, dilden dile, gönülden gönüle dolaşarak, ruh, hayat ve toplumları aydınlatarak, kendisine sarılanları toplumların, devletlerin, şereflileri, izzetlileri ve önderleri yaparak günümüze kadar geldi… Bakıyoruz… Saydığımız şekilde asırlardır insanlara hayat kaynağı olan Kutlu Peygamber’in (sas) mesajı bugün bize ulaşmasına rağmen bizler, bilim ve teknikte ilerleyemiyor, mutlu olamıyoruz. Eşler boşanıyor, yuvalar yıkılıyor aileler dağılıyor, fuhşiyat artıyor ve bencillik bizi o kadar yakıp kavuruyor ki; yanı başımızdaki fakirleri, yetimleri, ezilmişleri ve hakları ellerinden alınmışları göremiyor, haklarını iade etme, onlara yardım ellerimizi uzatma ve hakkı savunma noktalarında yetersiz hatta sıfır(0) mesafesinde z etkisiz kalıyoruz…. Peki, neden acaba? Neden bu kutlu mesajın muhattapları olan bizler bugün bu durumdayız?.... Sorduk mu hiç kendi kendimize!....
 

Bizler bugün: “Kadın hiç kimsenin namusu değil, kadının namusunu dilidir.” diye kadınları aldatan, bir milletin erkeklerini güya hak, hukuk, özgürlük, dil ve vatan için öldürtüp kadınlarını belediyelerde halkın ortak ve genel çöpçüsü yapan, bunu yaparken de kadın ekonomik yönden özgür olmalı diyen ve evliliği olmaması gereken bir ilişki olarak gören, din bizi geri bıraktı, din afyondur diyen sapık düşünceli kendilerine bile hayırları olmayan sapık ruhlu insanları takip ediyoruz. Ayrıca bizler bugün Avrupa’yı da elli(50) ve hatta yüz(100) yıl geriden takip ediyoruz ki Avrupa’nın uygularken yanlış olduğunu gördüğü ve vazgeçtiği uygulamaları alıyor ve kendi insanlarımız üzerinde deniyoruz bu yanlış yöntemleri. Ki Avrupa halkları İslam’la tanıştıktan sonra karanlık çağdan çıkabilmişlerdi…
 

Bizler bugün Kutlu Peygamber’in(sas) bıraktığı mesajı kitapların sayfaları arasında hapis tutmuş onu bir nebze olsun dinleme zahmetine katlanmıyor, derdine düşmüyoruz. Kutlu mesajın kendisini bizlere anlatmasına müsaade etmiyor, onu tanımak için de uğraşmıyoruz… Hatta onu araştırmaktan, tanımaktan, onunla vakit geçirmekten o kadar çekiniyoruz ki bize nüfuz etmesinden, hayatımıza girmesinden ölümden korkar gibi korkuyoruz.
 

Peki, nereye kadar gidecek bu korkumuz ve bizi nereye götürecek?
Kutlu mesajdan korkumuzun bizi nereye götüreceği; bizi nereye getirdiğinden anlaşılmıyor mu?... Şimdi ondan ayrı yaşamanın hayatımıza yüklediği sıkıntılar, kadınların, kızların anne babalarının, kocalarının eliyle diri diri ateşe atılması diri diri toprağa gömülmesinden daha içler acısı değil mi?
 

Kutlu mesajın takipçileriyken dünyanın şereflileri ve izzetlileri oluşumuza rağmen şimdi ondan kopukluğumuzun sonucu olarak dünyanın fakirleri, yetimleri, ezilmişleri ve hakları ellerinden alınmışları oluşumuz; zengin yeraltı kaynaklarına sahipken, bunları Avrupa devletlerine aylık 50-100 dolar karşılığında kendi ellerimizle sunarak sefil bir hayat yaşamamız düşündürücü değil mi?...
Şimdi soruyorum: “Hangi durum daha güzel acaba, şeref ve izzet mi yoksa fakirlik, sefalet ve hor görülmek mi?”
Hidayet Allah’tandır. Bize İslam ve Kuran nuruyla hidayet versin inşallah.
 

Osman Selam / Mardin (Kızıltepe) – Yaş: 27

 

Sevgili Genç Kardeşlerimiz!
Bir ay boyunca gelen tüm yazılar içerisinde en güzel yazıyı gönderen kardeşimize bir kitap seti veya kaset vb. bir set hediye edeceğiz. Posta ile yazı gönderecek kardeşlerimiz yazılarının “Ayın Yazısı” seçilmesi durumunda, bizimle iletişime geçebilirler. Fakat özellikle dikkat etmenizi istediğimiz iki nokta var. Birincisi; gönderdiğiniz yazıların tamamen size ait olması gerektiği, yazınızda alıntı cümleler varsa bunları belirterek göndermeniz. İkincisi ise adınızı, soyadınızı, yazıyı gönderdiğiniz memleketi ve yaşınızı mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Bu hayırlı çalışmaya (yarışmaya) tüm genç kardeşlerimizin katkıda bulunmasını bekliyoruz.

Doğrugenç sayfasında sizden gelecek karikatür ve mini bulmacalara da yer veriyoruz. İlginizi bekliyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı dogrugenc@dogruhaber.com.tr e-posta adresine mail olarak veya posta yolu ile gönderebilirsiniz.
Yazılarınızı eğer bilgisayarda yazıyorsanız bir sayfayı geçmesin. El yazınızla gönderecekseniz bir beyaz kâğıdı aşmasın. Gönderdiğiniz mektuplara “Doğru Genç” için diye not düşürmeyi unutmayın.