Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Cumartesi günü Diyarbakır`da çok duygusal bir etkinlik vardı. Yolda otobüste, Şivan (Perver) ile yan yana oturuyordum. Onu ülkesinden uzak tutan tüm o yanlış politikalar nedeniyle kendisinden özür diledim" dedi.
Ahmet Davutoğlu, Washington temasları kapsamında düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü`nde konuştu. Davutoğlu, Şivan Perver`e, "Ne zaman istersen vatandaşlığını alabilirsin. Benimle aynı haklara sahipsin, ne az, ne fazla. Ben bakanım, sen de sanatçısın, benimle aynı haklara sahipsin" dediğini bildirdi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bir soru üzerine, Kürt meselesi gibi konularda daima doğrudan görüşmeleri tercih ettiğini söyledi.
Oslo süreci gibi süreçlere, bu süreçlere katkıda bulunan herkese saygılarının tam olduğunu ancak devlet olarak kendi vatandaşlarıyla doğrudan konuşmayı tercih ettiklerini belirten Davutoğlu, şimdi vatandaşlarla doğrudan konuşma yoluna gidildiği için bu süreç konusunda öncekilere göre çok daha umutlu olduğunu kaydetti. Davutoğlu, bunun üçüncü taraflara güvenmedikleri anlamına gelmediğini belirterek, "Kendi sorunlarımızı kendimiz çözmeliyiz" dedi. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumartesi günü Diyarbakır`da çok duygusal bir etkinlik vardı. Yolda otobüste, Şivan (Perver) ile yan yana oturuyordum. Birbirimizi tanıyoruz. Sadece bir bakan olarak değil, bir entelektüel ve Türkiye`nin eşit bir vatandaşı olarak, onu anlıyorum, empati yapıyorum ve onu ülkesinden uzak tutan tüm o yanlış politikalar nedeniyle kendisinden özür diledim. Şimdi bu ülkenin Başbakanı kendisini bizzat karşıladı, konuşmasında kendisinden, (aynı durum nedeniyle) Türkiye`nin dışında ölen Ahmet Kaya ve diğerlerinden bahsetti. O günler geride kaldı".
Davutoğlu, Şivan Perver`e "ne zaman isterse Türkiye vatandaşlığının kendisine verileceğini" söylediğini, çünkü Perver`in de kendisi kadar eşit vatandaşlık hakkı olduğunu belirtti. Davutoğlu, "Kendisine söyledim; `Ne zaman istersen vatandaşlığını alabilirsin. Benimle aynı haklara sahipsin, ne az, ne fazla. Ben bakanım, sen de sanatçısın, benimle aynı haklara sahipsin` dedim" ifadesini kullandı.
Problemleri ancak bu tür bir anlayışla çözübileceklerini dile getiren Davutoğlu, Kürt meselesinde sürecin kendilerinin istediği kadar hızlı olmasa da ilerlediğini ve geri döndürülemez olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, "Bu sürecin sonunda tam bir uzlaşı olacağını ve üçüncü taraflara ihtiyaç olmayacağını umuyoruz" diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Soğuk Savaşı`n üzerinden belirli bir süre geçmesine rağmen siyasal, ekonomi ve kültürel dönüşüm noktasında bazı zorluklar olduğunu anlattı. Yeni bir dengenin oluşturulmaya çalışıldığını belirten Davutoğlu, BM`nin mevcut sistemini eleştirdi.
Suriye krizinin BM sistemindeki sıkıntları açıkça ortaya koyduğunu belirten Davutoğlu, "Suriye`de son dönemdeki tecrübe, uluslararası sistemin ve özellikle BM`nin uluslararası sınırlarda barışın hakim olmasına, krizlere ve sorulara hızlı bir cevap veremediğini açıkça gösterdi. Suriye`de son 2,5 yılda 130 bin insan öldürüldü, yaklaşık 7 milyon insan yerlerinden edildi, yaklaşık 700 bini Türkiye`de olan 2 milyon insan sığınmacı konumunda. Kimyasal silahlar kullanıldı ve milyonlarca insan şu anda Suriye`nin şehirlerinde, kırsal bölgelerinde, köylerinde hastalık ve benzeri gibi birçok ciddi problemle karşı karşıya. Buna uluslararası sistemin cevabı neydi? Yaşanan insanlık kriziyle ilgili bugüne kadar tek bir BM Güvenlik Konseyi kararı bulunmuyor" diye konuştu.
Türkiye olarak Suriye`de insani yardım ihtiyacı bulunduğu mesajlarını BM Güvenlik Konseyi`nin daimi üyeleri ve diğer tüm aktörlere ilettiklerini vurgulayan Davutoğlu, komşu ülkelerin alarm veren birçok zorlukla karşı karşıya bulunduğunu kaydetti. Türkiye`nin 2 milyar dolar harcama yaptığına işaret eden Davutoğlu, eylülde BM`de, "Suriye`nin kimyasal silahlarıyla ilgili kararnameye insanlık dramıyla ilgili tek bir paragrafı ısrarlarına rağmen ekletemediklerini" anlattı.
"Uluslararası politik sistemin bugün etrafımızdaki güvenlik sorunlarına nasıl yanıt veremediğinin ne yazık ki sadece bir örneği" diyen Davutoğlu, BM sisteminin küresel güvenlik problemlerine daha duyarlı bir hale gelmesi gerektiğini vurguladı.
Srebrenitsa`ya geçen yıl giden BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun`un özür dilediğini hatırlatan Davutoğlu, "Eminim on yıllar sonra diğer bir BM Genel Sekreteri Humus`a veya Şam`a gidip kimyasal silah saldırılarını veya katliamlarını önleyemedikleri için özür dileyecektir" dedi.
Davutoğlu, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Afrika`daki kimlik, ekonomik, kültürel ve güvenlik problemlerinin de göz önünde bulundurulduğunda bölgeye yönelik yeni bir uluslararası, ileriyi gören yaklaşım benimsenmesi gerektiğini belirtti. Türkiye olarak da her zaman ileriyi gören bir yaklaşım benimsediklerini dile getiren Davutoğlu, sonrasında zorluklarla mücadele etmeye çalıştıklarını kaydetti.
"TÜRKİYE AB`YE ÜYE OLSAYDI, BUGÜN DAHA DİNAMİK BİR AVRUPA OLURDU"
Önlerinde Avrupa`daki ekonomik krizle Arap Baharı zorluklarının bulunduğuna dikkati çeken Davutoğlu, Türkiye`nin bu problemlerin ortasında bulunduğunu söyledi. Türkiye`nin son 10 yılda büyük bir değişim geçirdiğini vurgulayan Davutoğlu, Türkiye`nin, demokratikleşme, demokratik kurumların güçlendirilmesi ve vatandaşlık konseptinin restore edilmesi noktasında büyük başarılara imza attığını belirtti.
Türk ekonomisin son 10 yılda 4 kat büyüdüğüne işaret eden Davutoğlu, 2002`de göreve gelmeden önce bunun "hayal edilemeyecek bir mucize" olduğunu ifade etti. Göreve geldiklerinde AB ile en kısa sürede birleşme seçenekleri olduğunu ifade eden Davutoğlu, Türkiye`nin transatlantik ilişkilerini, bölgesel komşularıyla bağlantılarını güçlendirmek ve Türkiye`yi Afrika, Latin Amerika gibi yeni bölgelere açmak gibi bir politika belirlediklerini anlattı.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "Eğer Türkiye 2006, 2007`de AB`ye üye olmuş olsaydı bugün çok daha dinamik, yaratıcı bir Avrupa olurdu" ifadesini kullandı.