Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 yılına ait İç Göç İstatistikleri raporunu kamuoyu ile paylaştı.
Buna göre Türkiye’de 2023 yılında 3 milyon 450 bin 953 kişinin iller arasında göç etti. 412 bin 707 kişinin geldiği İstanbul'dan 581 bin 330 kişi göç etti. İstanbul hem en çok göç veren hem de en çok göç alan şehir olurken mega kentten ayrılanların en büyük gerekçesi ekonomik nedenler olarak belirtiliyor.
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan, konuyla ilgili İLKHA muhabirine konuştu.
“İstanbul artık yaşanamaz bir kent durumunda”
İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerden Türkiye’nin küçük illerine doğru bir göç görüldüğünü belirten Erdoğan, “Pandemiden sonra aslında bu yavaş yavaş hareketlenmişti. Bu durumun birkaç tane nedeni var. Birincisi İstanbul gibi büyük kentlerde; yaşam maliyetleri, barınma, yemek, içme maliyetleri özellikle pandemiden sonra çok yükseldi ve beraberinde de ekonomik kriz geldi. Birçok insan için İstanbul artık yaşanamaz bir kent durumunda. Özellikle de EYT'nin de ortaya çıkmasıyla beraber emeklilerin sayısı artmaya başladı. Birçok insan İstanbul'u terk ederek daha küçük alanlara doğru ya da memleketlerine doğru taşındılar. Hatta İstanbul'da evi olan emekliler yazlık evlerine gittiler. Orada yaşayıp hem kira vermekten kurtuluyorlar hem de İstanbul'daki evlerinden gelir elde ediyorlar. Yaşam maliyetleri de daha düşük. Bir grup insan bu nedenle göç etti.” dedi.
“Türkiye'nin taşrası da bundan 40-50 yıl öncenin Türkiye'si gibi değil”
Ekonomik durumu az olan, asgari ücret seviyesinde yaşayan insanlar için İstanbul’da yaşamın zorlaştığını dile getiren Erdoğan, “Bu insanlar da hem belediyelerin hem hükümetin birtakım köye dönüş projeleri çerçevesinde memleketlerine dönmeyi daha uygun buldular. Aslında bakacak olursanız artık Türkiye'nin taşrası da bundan 40-50 yıl öncenin Türkiye'si gibi değil. Oralarda da artık devlet hastaneleri, kamu hizmetleri, hatta her kentte üniversite ya da ulaşım ve iletişim teknolojileri var. İnsanlar bu nedenle taşrada yaşamayı eskisi kadar bir zulüm ya da bir mahrumiyet olarak görmüyorlar.” şeklinde konuştu.
“İstanbul'un trafiği, hava kirliliği, yeşil alanlarının azlığı, nüfusun çok kalabalık olması yaşam kalitesini gerçekten bozucu vaziyette”
Erdoğan, “Özellikle pandemiyle beraber yine uzaktan çalışma imkanlarının gelişmesi ve birçok özel şirketin bunu desteklemesiyle beraber genç ve orta yaş profesyoneller İstanbul dışında doğaya daha yakın kentlere doğru göç ettiler. Bu grup ilkinden farklı olarak ekonomik saiklerden çok hayat şartlarını, konforlarını arttırmak için göç ettiler. Çünkü İstanbul'un trafiği, hava kirliliği, yeşil alanlarının azlığı nüfusun çok kalabalık olması yaşam kalitesini gerçekten bozucu vaziyette. Bu grupta uzaktan çalışarak Türkiye'nin Ege sahilleri, Akdeniz sahillerinde daha konforlu, iki katlı evlere gittiler. Yine bu kentlerde çocuklar için özel okul, kolej vesaire de bulunuyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“İstanbul’un taşı toprağı eskisi gibi altın değil”
Türkiye'de hala iç göçün önemli unsurlarından birisinin gençler olduğunu ifade eden Erdoğan, “Gençler özellikle eğitim ve iş olanakları için özellikle büyük kentlere geliyorlar, gelmeye de devam ediyorlar. Ancak orada da eski kadar hızın olduğunu düşünmüyorum. Çünkü artık Türkiye'nin her kentinde bir üniversite var ayrıca bölgesel istihdam olanakları geçmişe göre daha iyi vaziyette. Uzaktan çalışma imkanlarının olmasıyla beraber gençler hala en hareketli kesim ama eski hızının da olmadığını söyleyebiliriz. Yani büyük kentler hem yaşlılar için hem gençler için geçmiş zamanlardaki kadar cazibe unsuru değil. Çünkü yaşlılar daha çok sağlık imkanlarına, gençler ise eğitim ve iş istihdam olanaklarına bakarlar. Bu saydıklarımın her biri de artık Türkiye'nin taşrasında belirli ölçülerde mevcut. O yüzden İstanbul’un taşı toprağı eskisi gibi altın değil hatta şunu söyleyebiliriz; Anadolu'nun birçok kentinin de taşı toprağı altın.” diye konuştu.
“Geleceğin Türkiye'sinde büyük kentler gitgide tıpkı New York, Paris, Roma'da olduğu gibi artık orta üstü hatta üst sınıfların yaşayabileceği ya da yabancıların yaşayabileceği mekanlar haline geliyor”
Nüfusun İstanbul gibi büyük kentlerden taşraya doğru akışını olumlu gördüğünü belirten Erdoğan, “Türkiye'nin nüfusunun 1-2 kentte aşırı derecede yoğunlaşması hem o kentlerdeki yaşam kalitesini düşürüyor hem de bir takım güvenlik sorunlarını da artırıyor. Halbuki nüfusun Türkiye içinde dengeli olarak dağıtılması hem kamu hizmetlerinin daha uygun, daha kaliteli olarak halka ulaştırılmasına neden olur hem de insanlar daha rahat yaşarlar, daha temiz havayı, oksijeni solur. Özellikle köye dönüş projelerinin yaygınlaşması oldukça olumlu olabilir. Çünkü büyük kentlerdeki konuta olan talep doğal olarak azalacak. Bu azalmayla beraber büyük kentlerdeki fiyatlar hem bir dengeye ulaşabilir diğer taraftan da taşrada nüfus arttıkça hayvancılık ve tarım faaliyetlerinin arttırılması, Türkiye’nin besine olan ihtiyacını daha fazla karşılayacaktır. Bu durumda gıda fiyatlarının bir miktar aşağıya inmesine neden olabilir. Geleceğin Türkiye'sinde büyük kentler gitgide tıpkı New York, Paris, Roma'da olduğu gibi artık orta üstü hatta üst sınıfların yaşayabileceği ya da yabancıların yaşayabileceği çocuksuz ya da az çocuklu ailelerin yaşayabileceği mekanlar haline geliyor. Olumsuz yanı da kentlerin o ruhunun geleneksel her kentin kendine has değerlerinin bir erozyona uğrayacağını söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)