Doğu ve Güneydoğu’da son yıllarda hızla büyüyen İslami sivil toplum kuruluşları kimi karanlık çevreleri oldukça rahatsız etmişe benziyor. İslami kurumların büyümesini hazmedemeyen ve engel oluşturmak için her yola başvuran söz konusu karanlık çevreler, yapay gündemlerle saldırılarını arttırıyor.

Son olarak Batman’da bir düğüne düzenlenen silahlı saldırı sonucunda yaşamını yitiren Özcan Temel’in, İslami çizgide yol alan Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) üyeleri tarafından öldürüldüğü şeklinde iddialar gündemi meşgul ederken, bir yandan da İslami dernek ve vakıflar hedef gösterilerek saldırılara maruz bırakıldı.

2008 yılında Diyarbakır merkezli ulusal bazda yayın hayatına başlayan İlke Haber Ajansı`da (İLKHA), hedef gösterilen kurumlardan bir tanesi.

Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yoğun bir muhabir ağına sahip ajanslardan İlke Haber Ajansı Genel Müdürü Mahmut İrtem, bölgedeki son gelişmeleri ve İslami camialara karşı oynanan oyunları Hürseda Haber`e değerlendirdi.

İlkelerimizi İnancımızdan Alıyoruz

Ajansın 2008’de yayın hayatına başladığını belirten Mahmut İrtem, Diyarbakır merkezli ulusal yayın yapan bir kuruluş olduklarını söyledi. Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde ülkenin diğer bölgelerine nazaran muhabir ağlarının daha yoğun olduğunu aktaran İrtem, "Ajans olarak biz ilkelerimizi inancımızdan alıyoruz. Dolayısıyla haber yaparken olaya çok boyutlu bakmak durumunda kalıyoruz. Çünkü bir haberin doğru olması haberin yayınlanması için yeterli sebep değildir. Yaptığımız tüm haberlerde hakkın rızasını gözetmenin yanı sıra toplumsal huzura ve barışa katkı sağlamayı hedefliyoruz. Bununla birlikte tarafların kişilik haklarına saygılı olmak ve korumak durumundayız. Bütün bunlara yaşadığımız bölgenin hassas durumu da eklendiğinde, görevimizi ifa konusunda oldukça zorlanıyoruz." dedi.

Pkk/Bdp Kürdistani Tüm Parti ve Oluşumlarla Sürtüşme Halinde

Kürtlerin bir asırdır kirli hesapların kurbanı olduğunun altını çizen İrtem, "Bu gün de müşahede ettiğimiz olayları bu oyunların bir uzantısı olarak görüyoruz. Pkk/Bdp’nin sahip olduğu anlayış ve zihniyeti yakından bilip tanıdığımız için yaşananlar karşısında çok da hayret etmiyoruz. Zira Kürd Halkı kırk yıldır bu mantığı çok iyi tanıdı. Bu gün yaşanan olaylar 90’lı yılların başında yaşananlardan pek farklı değil. Bu anlayışın kendisinden başka hiçbir inanca ve yapıya tahammülü yoktur. Bundan dolayı da Pkk/Bdp Kürdistani tüm parti ve oluşumlarla sürtüşme halindedir. Onlarla barış ve dayanışma içinde değildir." ifadelerini sarf etti.

Basiretsiz Yöneticiler Halkımızı Bile Bile Ateşe Sürüklüyor

Batman’daki son olayları üzüntü ve kaygı verici bulduklarını söyleyen İrtem, "Pkk/Bdp’nin kendi emelleri için topyekûn insanımızı hiç tereddüt etmeden ateşe sürükleyebileceğini gördük. “Akılsız başın derdini ayaklar çeker” demişler. Bdp’nin liyakatsiz ve basiretsiz yöneticileri halkımızı bile bile ateşe sürüklüyor. Gerek Hüda Par’a gerekse de İslami STK’lara yönelik saldırıları birkaç gencin fevri hareketi olarak değerlendirmiyoruz. Bu olayların tamamı da tek merkezden bilinçli olarak organize edilmekte ve tedrici olarak gerginlik tırmandırılmaktadır." diye konuştu.

Bu Saldırıların Azmettiricisi ve Organizatörleri Bdp’li Vekil ve Yöneticilerdir

Özcan Temel`e düzenlenen saldırıların azmettiricisi ve organizatörlerinin Bdp’li vekil ve yöneticilerin olduğunu ileri süren İrtem, "İki yıl önce Mustazaf-Der Yüksekova Şubesi Başkan Yardımcısı Ubeydullah Durna’nın cinyetinde Selahattin Demirtaş’ın tahrik edici konuşmaları kendisini ele veren cinstendi. Yakın tarihte Dicle Üniversitesi’nde vuku bulan öğrenci olaylarını tüm basının gözleri önünde başta Aysel Tuğluk olmak üzere diğer Bdp’li vekil yöneticiler sevk ve idare ediyordu. Bunu ispatlayan görüntülerin bir kısmını ajansımızda yayınladık ve daha fazlası da arşivimizde durmaktadır.

Batman’da vuku bulan ve Özcan Temel adlı şahsın ölümü ile sonuçlanan olayın da bir Bdp organizesi olduğunu anlamak Bdp’yi iyi tanıyan biz Kürtler için müneccim olmaya gerek yok. Bu olayın da başında yine Bdp’li yöneticilerden Gültan Kışanak ve Ayla Akat vardır. Bu olay irticalen başlayıp biten bir olay değil. Önceden planlanmış bir oyunun sahnelenmesidir. Ajans olarak yapmış olduğumuz araştırmalar da bizi aynı kapıya çıkarmaktadır." dedi.

Seçim tarihinin yakınlaşmasıyla bu olayların tırmandırıldığına dikkat çeken İrtem, işin içinde on beş yıldır belediyeler üzerinden sömürülen imkânların kaptırılması korkusunun da olduğuna vurgu yaptı. İrtem, "Pkk/Bdp kendisinden başkasının varlığına tahammül göstermiyor. Ancak halka rağmen halka karşı durulamayacağı basiretinden de yoksundur." diye konuştu.

Barış Toplumsal Olmalı

Saldırılar konusunda Hükümetin tavrını ibret verici bulan İrtem, " Acaba hükümet PKK ile sadece asker ve polise saldırmama üzerine mi anlaşmış? Çünkü çözüm süreci adı verilen sürecin başlamasından bu yana PKK halka ve özellikle Müslüman Kürt halkına yönelik saldırılarına ara vermiş değildir. Çeteci bir yapıya ve anlayışa sahip YDG-H adında oluşturmuş olduğu bir birim ile aralıksız saldırılarına devam etmektedir. Eğer gerçekten bir barış söz konusu ise bu sadece PKK-asker-polis arasında değil, bu toplumsal bir barış olmalı. Toplumu bir bütün olarak kapsamalı. Hükümet halka yönelik saldırıları kabul etmemelidir. Devletin askeri güçlerine yönelik saldırıların failleri anında bulunup olay aydınlanırken maalesef mazlum ve savunmasız halka yönelik saldırılara karşı sessiz kalmak suretiyle saldırılar adeta teşvik edilmektedir.

Saldırıyı Gerçekleştirenlerin Görüntüleri Elimizde Var

Batman’daki olayda da aynı örnek yaşandı. Çünkü gözaltına alınan her on iki kişi de olay ile ilgisi olmayan veya saldırıya uğrayan kişilerden oluşmaktadır. Hatta olay yerine giden muhabirlerimiz bile suçlu muamelesi ile alınıp mağdur edilirken saldırganlardan ise kimse gözaltına alınmadı. Saldırıyı gerçekleştirenlerin ve saldırı anının çoğu muhabirimizin kamerasında görüntüleri olmasına ve tanınmalarına rağmen şuana kadar bu şahıslardan herhangi birinin gözaltına alındığına dair bilgi almadık. Batman valiliğinden de bu doğrultuda bir açıklama kamuoyuna yansımadı." dedi.

İLKHA Kendi Halkının Ajansıdır

Aydınlık ve Cumhuriyet Gazetesi gibi basın kuruluşlarında yer alan "İLKHA`nın Hizbullah`ın olduğu" yönündeki soruyu yanıtlayan İrtem, " İLKHA kendi halkının ajansıdır. İLKHA kendi halkının inanç, değer ve kültürüne bağlı bir ajanstır. Bu da İLKHA’nın yapmış olduğu yayınlardan net olarak anlaşılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri basın kendisini halkın inancına karşı konumlandırdı. Aralıksız olarak halkın inancına, kültür ve değerlerine saldırdı. Hakaret ve iftiralarda asla sınır tanımadı. Zaman zaman bu saldırılar başta 28 Şubat olmak üzere tüm darbe dönemlerinde zirve yaptı. Buna karşın halk kendi inanç ve değerlerini bu saldırılardan koruyacak mekanizmalara da sahip değildi. Bu zulme karşı direnen gazeteler de uygulanan baskı, hukuki ve maddi yaptırım ve engellerle susturuluyor veya sesi kıstırılıyordu. Ancak ajans bazında ise inançlı halkımızın sesi olabilecek bir kurum yoktu. Yüzyıl boyunca ezilip hakarete uğrayan mazlum halkımızın sesi olunca kendilerini söz sahibi olarak görenler ve teksesliliğe alışan çevreler bundan rahatsız oldu. Hakkımızda farklı yorumlarda bulunuyorlar.

Basının rengi ‘GRİ’dir. Ancak işin temelinde tarafsızlık diye bir şey söz konusu değildir. Hak-Batıl, doğru-yanlış, zalim-mazlum vs. Bu anlamda biz de ajans olarak tarafsız değiliz. Biz daima hakkın, doğrunun ve mazlumun yanındayız. Ancak hak dairesinin içerisinde kişi ve kurumlara karşı ‘GRİ’ renkteyiz. Bizim basın olarak konumumuz bu. Biz halkımızın inanç ve değerlerine bağlıyız." diye konuştu.

Hizbullah ile isimlendirmelerinden rahatsız olmadıklarını ifade eden İrtem, "Buna rağmen kendilerini yayın çizgimize muhalif görenlerin bizi Hizbullah ile isimlendirmelerinden de rahatsız değiliz. Çünkü bu Kur’an-ı Kerimde övülen bir tabirdir. Allah’ın övgüsüne mazhar olmaktan daha fazla mutluluk verici ne olabilir?" diye sordu.

Batman Emniyet Müdürlüğü Eşsiz Bir Skandala İmzasını Atmıştır

Batman`da gerçekleşen saldırının muhabirleri tarafından görüntülendiğini ve akabinde Batman emniyeti tarafından muhabirlere terörist muamelesi yapılarak görüntülerin zorla alındığını anlatan İrtem, şöyle devam etti; "Nerde haber değeri olan bir durum varsa muhabir orada olur. Dolayısıyla muhabir her yere gider ve haberini yapar. Sanırım basının özgürlüğü de bu anlamda önemlidir. Muhabir halkın doğal elçileri ve denetleyicileridir. Şayet muhabir gittiği her olaydan sonra bir ordu polis ile evi basılıp yatağından alınmak suretiyle tanık veya sanık olarak gözaltına alınıp sorgulanacaksa, hakkında suç dosyası açılacaksa ve her seferinde elbiselerine kadar tüm cihazlarına el konulacaksa acaba basın özgürlüğünden nasıl söz edilebilir? Bu cesareti kim kendisinde bulup da muhabirlik yapabilir? Muhabirlerimizin bu şekilde gözaltına alınması bir skandaldır ve türünün tek örneğidir. Batman Emniyet Müdürlüğü bu anlamda eşsiz bir skandala imzasını atmıştır.

Muhabirlerimize Terörist Muamelesi Yapıldı

Muhabirlerimiz terör kampı basılırcasına sabahın erken saatlerinde kalabalık bir polis grubuyla yataklarından alınarak emniyet müdürlüğüne alındılar. Gözaltında açıktan kendilerine yöneltilen bir suçlama yok. Olay esnasında çektikleri kamera görüntüleri açılmış ve kendilerine görüntüde olan şahısları teşhis etmeleri istenmiş. Tabiri caizse video çözümü yaptırılmak istenmiş. Kendilerine yöneltilen sorular da bu minvalde olmuş. Yani polis “pire için yorganı yakmış”. Muhabirin kamerasındaki videoyu alabilmek için bu yolu seçmiş. Tabi bu olay polisin kendisini hukukun üstünde görmesinin en açık göstergesidir. İlkha yasal yayın yapan saygın bir kurumdur. Polis kendisine lazım olan bir görüntüyü ancak mahkeme kararıyla ve resmi yazıyla istenmek suretiyle alabilir. Fakat polis baskın yapma yoluyla almayı tercih etmiştir. Bu da hukukun polisten ne kadar üstün olabileceğini gösteriyor.

Muhabirlerimiz yaklaşık 45 saat gözaltında tutuldular. Gözaltında gerçek bir suçluya yapılabilecek tüm muamelelere tabi tutuldular. Savcılığa çıkarılmaksızın salıverildiler. Fakat henüz haklarında bir takipsizlik kararı verilmiş değil. Cihazlarına ve üst elbiselerine, kriminale gönderilmek gerekçesi ile el konuldu.

Gözaltı sürecinde ve sonrasında da muhabirlerimizi ve ailelerini yalnız bırakmadık. Yasal yolların kullanılması ile birlikte birçok yetkili makam ile görüşüp bu yanlışı izah etmeye çalıştık. Yapılan hukuksuzluğa karşı tepkimizi dile getirdik.

Batman’ın duyarlı basını da desteklerini esirgemedi. Bu konuda Mezopotamya Havzası Gazeteciler Cemiyeti de basın açıklaması yolu ile yaşanan hukuksuzluğu dile getirerek tepkisini gösterdi. Desteklerini esirgemeyen basınımıza teşekkür ediyoruz. Ancak genel anlamda olması gereken destek ve tepkiyi görmedik.

Karşılıklı Diyalog ve Birbirini Kabullenme ile Sorunlar Çözülür

Bölgede yaşanan olaylar doğru okunmalı ve doğru teşhis konulmalı. Yaşanan olaylar ve sorunlar yeni değil. Bilinen gerçeklerdir. Hiçbir örgüt ve oluşum tek başına Kürd Halkının temsilcisi değildir. Kendilerini dev aynasında görenler bu saplantı ve hezeyanlarından kurtulmalılar. Her şeye rağmen gidişatı hayırlı buluyorum. Halk olarak gelmiş olduğumuz nokta itibariyle bu günümüzün dünümüzden daha iyi olduğuna ve yarınımızın da bu günümüzden daha iyi olacağına inancımız tamdır. Karşılıklı diyalog ve birbirini kabullenme ile sorunlar çözülür. Buna karşı duranlar ise sadece kendilerini tecrit etmiş olurlar."

İrtem, son olarak Allah’tan halkımıza daha özgür bir ortam, barış, huzur ve kardeşlik bağışlamasını dileyerek değerlendirmelerini sonlandırdı. (Hürseda Haber)