Gazze'de yaşanan soykırıma katılan çifte vatandaşlar hakkında HÜDA PAR tarafından hazırlanan kanun teklifinin TBMM'de görüşülmesi yönündeki önergenin kabulünün ardından başlayan süreç devam ediyor.
HÜDA PAR'ın, soykırım suçuna iştirak eden çifte vatandaşlardan yargıdan kaçanların vatandaşlıktan çıkarılmaları ve mal varlıklarına el konulmasını öngören kanun teklifinin Meclis tatile girmeden Genel Kurul gündemine girmesi bekleniyor.
Teklif, çifte vatandaşların soykırıma karışması halinde; vatandaşlıktan çıkarılmaları, mal varlıklarının dondurularak yeni aile fonuna aktarılması ve ağırlaştırılmış müebbet almalarını öngörüyor. Kanun teklifi, yürütme ve yürürlük maddeleriyle toplamda 6 maddeden oluşuyor.
24. Dönem AK Parti Mardin Milletvekili, Yazar ve TV Programcısı Abdurrahim Akdağ, konuyla ilgili İLKHA muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Filistin meselesi 7 Ekim'de başlamadı"
7 Ekim 2023'ten bu yana işgal rejimi Filistin'de yaptığı vahşeti ve gelişen olayları özetleyen Akdağ, "Filistin meselesi 7 Ekim'de başlamadı. 1897'de Theodor Herzl siyonist kongreyi toplaması ve Kudüs merkezli bir Yahudi siyonist devlet kurulmasının arka planı teorik temelleri o gün atıldı. 1917'den Balfour Deklarasyonu ile o zamanın emperyalist gücü İngiltere, Filistin'de bir Yahudi devleti kurulmasını ön gördü. 1948'de maalesef Birleşmiş Milletler tarafından da tanınan 'israil' adlı bir devlet oluşumu meydana geldi. Tabi bu tamamıyla işgale, katliama, zulme, sürgüne, talana ve hırsızlığa (ekinleri çalma, hayvanları çalma, toprağı çalma) dayalı dünyanın dört bir yanından Yahudiler getirilerek adları yerleşimci ama asıl işlevleri hırsızlık olan ve sayıları şu anda 10 milyona varan bir kitle Filistin'in neredeyse çoğunu işgal etti Gazze hariç. Batı Şeria ve başta Kudüs-ü Şerif olmak üzere 1967'de Kudüs-ü Şerifi de işgal ettiler. O ara Golan Tepelerini de Sina'yı da işgal ettiler. Arap devletleri bir varlık gösteremediler. 2. Dünya Savaşından sonra (1945'ten sonra) israil'in himayesini çağın süper gücü ve emperyalist gücü devraldı." dedi.
"Türkiye'den de 4 bin Yahudi'nin gidip Filistin'de katliamlara katıldığına dair medyaya birçok haberler düştü"
Akdağ, "Tabi 7 Ekim'de başlayan savaş uzun erimli bir savaş oldu. 10 ayını doldurmak üzeredir. Bu arada bütün dünyada Yahudiler oluşturulan bilgi bankası muvacehesinde gidip orada Filistinlilere karşı savaşıyorlar. Filistin halkına karşı katliam yapıyorlar. Çocuk, kadın demeden öldürüyorlar. Evleri, hastaneleri, okulları, camileri ve kiliseleri yıkıyorlar. Bu arada Türkiye'den de 4 bin Yahudi'nin gidip Filistin'de savaştığı ve bu katliamlara katıldığına dair medyaya birçok haberler düştü. Tabi burada devletin vatandaşlarını takip etme ve dünyada yaptıkları suçlarla ilgili bir sorumlulukları vardır. Şu anda bu katliama katılanlar yarın aramıza dönecekler ellerini kollarını sallayacaklar. Çocukların, kadınların, mazlumların kanına bulaşmış ellerini sallaya sallaya aramızda dolaşacaklar." ifadelerine yer verdi.
"Çifte vatandaşlarla ilgili kanun teklifi bir an önce görüşülmeye getirilmesi lazım"
HÜDA PAR'ın kanun teklifinin çok değerli olduğunu belirten Akdağ, şunları aktardı:
"HÜDA PAR burada siyasi sorumluluk bilinciyle hareket ederek Meclis'e bir kanun teklifi verdi. Türkiye'den izin alınmadan Türkiye'nin bilgisi dışında gidip orada savaşanların önce geri çağrılması sonra yargılanmaları gelmemeleri halinde de mallarının hazineye devredilmesi şeklinde bir kanun teklifi verdi. Bunun ön görüşmeleri hususunda Meclis'te güzel bir gelişme oldu. Başta AK Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve tabi ki HÜDA PAR bu yasanın görüşülmesi hususunda görüş belirttiler. Fakat bir süredir yasa bir türlü görüşme ortamına getirilemedi. Bunun bir an önce görüşülmeye getirilmesi lazım. Türkiye bağımsız saygın ülke olarak kendi öz iradesine sahip bir ülke olarak, halkı Müslüman olan bir ülke olarak, Türkiye'de yaşayan ve aynı zamanda Türkiye'nin vatandaşları olan gidip Filistin'de mazlumları katletmelerini, şehirlerini, evlerini yıkmalarını ve sonrada bir şey yokmuş gibi gelip halkı arasına karışmaları kabul edecek bir ülke olmadığını bütün dünyaya göstermesi lazım."
"Sanmayalım HAMAS'ın askeri gücü El-Kasam 10 milyonluk israil'e savaşıyor dünyanın süper güçleriyle savaşıyor"
"Bugün halklar Filistin'in yanındadır." diyen Akdağ, "Yıkılan evlerin, yetim bırakılan çocukların, uzuvları kopan masum bebeklerin yanındadırlar. Fakat maalesef dünyadaki emperyalist güçler başta Amerika, İngiltere, Almanya, Kanada, Fransa gibi büyük devletler, israil'e sadece destek vermekle kalmıyorlar her çeşit silahı da sağlıyorlar. Bir ton ağırlığındaki bombaları sağlıyorlar. Uçaklar, tanklar ve füzeleri sağlıyorlar. Radar sistemlerini sağlıyorlar. Biz sanmayalım HAMAS'ın askeri gücü El-Kasam 10 milyonluk israil'e savaşıyor. 10 milyon israil'in arkasında olan 100 milyonları temsil eden o saydığımız devletler ve dünyanın sermayedarlarıyla savaşıyorlar. İzzet ve şeref savaşı veriyorlar. Adalet mücadelesi veriyorlar." şeklinde belirtti.
"Dünyada sınırları ve coğrafyası belli olmayan israil'dir"
Konuşmasının devamında Akdağ, şunları aktardı:
"Bugün dünyada sınırları ve coğrafyası belli olmayan israil'dir. 'Arzı Mevud' dedikleri ve siyon protokollerinde geçen içinde Türkiye'nin Kayseri'ye kadar Ürdün'ün hatta Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere ve Mısır Sina Çölünün içerisinde olduğu bir hayalle yaşıyorlar. 1948'e kadar israil bir hayaldi ama bugün bunu gerçekleştirdiler. Bir işgal rejimi var ve sınırları henüz uluslararası kuruluşlarla da belirlenmiş bir sınır yok. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun almış olduğu kararları hiçbirini uygulamıyorlar. Nitekim Birleşmiş Milletler Genel Kurulu yaklaşık bir ay önce ateşkes kararı alındı fakat buna da uymuyorlar. Çünkü Arkasında Amerikan, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın olduğunu biliyorlar. Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netenyahu'nun yargılanması için görüş belirttiler. Uluslararası Adalet Divanı israil bir işgalci güç olduğunu teyit etti. Ama kendilerini layüsel (hesap sorulamaz varlık) bir konumda görüyorlar. Bugün bu psikopat, çıldırmış ve kudurmuş yönetim kendi iktidarını devam ettirmek için Gazze'deki yıkıma, katliama ve zulme devam ediyor. İsraillilerin bir kısmı rehinelerini kurtarmak için arada bir göstermelik gösteriler yapıyorlarsa da nihai anlamda Gazze'nin tamamıyla HAMAS'tan arındırılması ve Batı Şeria gibi istedikleri zaman girip istedikleri zaman çıktıkları yer bir yer haline getirmeye çalışıyorlar. Ama unuttukları bir şey vardır. Haklı olan her zaman için güçlüdür. Evet bugün dünya sistemi 2. Dünya savaşından sonra (1945) kurulan ve 5 daimi üyenin oluşturduğu Amerika, Rusya, Çin, Birleşik Krallık ve Fransa'dan oluşan güvenlik konseyi biri reddederse, bütün ülkelerin bir tarafta olmasının anlamı yok. Bolivya ve İspanya gibi ülkeler çok yakında Filistin'i devlet olarak tanıdılar. 190 ülkenin 148'i şu anda Filistin'i devlet olarak tanıyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyinin evet demediği bir ortamda bunun geçerliliği maalesef mevcut adaletsiz, vicdansız ve hakkaniyete karşı olan sistemde sizin varlığınızın bir hükmü anlamı olmuyor."
"1187'de Şarkın Sultanı Sultan Selahaddin-i Eyyubi tarafından Filistin toprakları özgürlüğüne kavuşturulmuştur"
Son olarak Akdağ, "İnanıyorum şehitlerin kanı inşallah Filistin'in özgürlüğüne ve dünyanın siyonist vahşi anlayış ve iradeden yoksun bırakılacağı günlerin yakın olmasını umut ediyorum. Kudüs-ü Şerifin, Mescid-i Aksa'nın özgürlüğünün yakın olmasını Allah'tan diliyorum. 638 yılından bu yana (Hazreti Ömer dönemi) Kudüs-ü Şerif İslam'la şereflenmiş, tevhit inancının birçok önderinin Enbiyaullah'ın gelip geçtiği bir yerdir. Miraç mekanıdır. Oranın kutsiyeti Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'den sonra üçünü haremdir. Daha sonraki bir dönemde (1187'de) yine siyonistlerin hücumları sonucunda işgale uğramış ama Şarkın Sultanı Sultan Selahaddin-i Eyyubi tarafından özgürlüğüne kavuşturulmuştur. İnşallah günümüzde de bir Selahaddin-i Eyyubi çıkacaktır ve Kudüs Müslümanların özgürce ziyaret ettiği Mescid-i Aksa'da namaz kıldığı günlerin yakın olmasını Rabbimden temenni ediyorum." diye konuştu. (İLKHA)