ADIYAMAN

Siyonist terör çetesinin Filistin'de işlediği soykırım suçlarına iştirak eden ve aynı zamanda Türkiye vatandaşlığı bulunan soykırım ortağı siyonistlerin yargılanmaları ve vatandaşlıktan çıkarılmaları ile ilgili HÜDA PAR Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yasa teklifi sunmuş ve Meclis tarafından görüşülmesi kabul edilmişti. Söz konusu yasa teklifi için STK’lardan destek açıklamaları gelmeye devam ediyor. STK temsilcileri 7 Ekim'den bu yana devam eden soykırımın son bulması ve işgalci soykırıma ortak olan siyonistlerin cezalandırılmaları adına hazırlanan yasa tasarının desteklenmesi gerektiğini kaydettiler.

“CİNAYET İŞLEYEN VE ÜLKEMİZDE YAŞAMINI

SÜRDÜREN BEŞ BİNE YAKIN SİYONİST VAR”

Adıyaman'ın Kahta ilçesindeki Kahta Gönülkuşağı Derneği Başkanı Ali Kaya, "7 Ekim'den bu yana Filistin’de, Gazze'de cinayet işleyen ve ülkemizde yaşamını sürdüren beş bine yakın siyonist var. Bu siyonistlerin ülkemizde barınmasını, ülkemizde kalmasını istemiyoruz. Bizler Müslümanız. Müslüman kardeşlerimizi katledenlerin aramızda dolaşmasını istemiyoruz. Bu bağlamda Meclis'e sunulan çifte vatandaşlığı bulunan siyonistlerle ilgili kanun teklifine bütün siyasilerin destek olmasını istiyoruz. Rabbim Gazze'deki kardeşlerimizi muzaffer kılsın, şehadete kavuşanların şehadetini kabul etsin. Dün olduğu gibi bugün de Filistin'in yanında olacağız. Dünyanın neresinde olursa olsun vahşete karşı olacağız." dedi.

"KANUNU TAMAMEN DESTEKLİYORUZ"

HÜDA PAR'ın sunduğu kanun teklifinin yerinde olduğuna değinen Kahta Yeni Dünya Vakfı Başkanı Sırrı Öztürk, "israil kurulduğundan beri zulüm devam ediyor. Özellikle son dokuz ayda Gazze'de başlattığı katliamlarla beraber iş tamamen çığırından çıkmış durumdadır. Savaştan öte bir katliama dönüşmüştür. Katliamla beraber insanlık suçları işlenmeye başladı. Bu konuda İnsan Hakları Mahkemesine açılan dava verilen teklif kabul edildi. Bu da bunun en iyi delilidir. Bizi ilgilendiren HÜDA PAR'ın Meclis'e sunduğu kanun teklifi ve bu kanun teklifinin kabul edilip edilmeyeceğidir. Türkiye'de çifte vatandaş olan israil asıllı insanlar var. Bu insanlar Türkiye'den gidip Gazze'de katliam yapmış ve insanlık suçu işlemişlerse  mutlak surette Türkiye'de de yargılanması gerektiğine inanıyorum. Eğer bu kanun çok kısa sürede Meclis'te yasalaşırsa ülkemizde insanlarımızın çoğunun beklediği kanun gerçekleşmiş olacaktır. Biz kanunu tamamen destekliyoruz. Meclis tatile girmeden bir an önce gündeme alınıp ve Meclis'ten geçmesini destekliyoruz. Ve insanlığa karşı suç işleyen bu insanların bir an önce yargılanmasını istiyoruz." ifadelerini kullandı.  (İLKHA)

STK'lar: 'Müminler kardeştir' ayetine inananlar

HÜDA PAR'IN ÖNERGESİNE DESTEK OLMALI

HÜDA PAR'ın israile giderek Gazze'deki soykırıma katılan Türkiye vatandaşlarının soykırım suçuyla yargılanmasını öngören yasa teklifine desteklerini sunan STK temsilcileri, bunun tereddütsüz bir şekilde kabul edilmesi gerektiğini belirtti.

DİYARBAKIR

Diyarbakır'daki STK temsilcileri, söz konusu yasa teklifinin her Müslüman için manevi bir sorumluluk olduğunu dile getirerek bir an önce yürürlüğe konulması gerektiğinin altını çizdi.

"GAZZE'DE KATLİAM YAPAN AŞAĞILIK İNSANLARIN

CEZALANDIRILMASINI BEKLİYORUZ"

Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Şehidler Kervanı Platformu Başkanı Ömer Çelik, "Çifte vatandaş ile ilgili geçtiğimiz günlerde HÜDA PAR meclise bir önerge sundu. Gazze'de kardeşlerimizi öldüren ve vahşice katliam yapan askerler tespit edilmelidir. Mesele sadece Gazze ile sınırlı olmayıp dünyanın neresinde olursa olsun bu vahşete katılanların vatandaşlıkları iptal edilmeli, mallarına el konulup gençlik merkezlerine verilmeleri ile ilgili bir önerge vermiştiler. Bizler bu önergeyi çok yerinde ve değerli buluyoruz. Özellikle siyasi parti yetkililerine sesleniyoruz. Bu önergeyi meclisten geçirin! Bu önerge eğer meclisten geçmezse hem Türkiye hem de israil vatandaşı olan o cani ve katiller, Gazzeli Müslümanları katletmeye devam edecektir." ifadelerini kullandı.

Başka bir ülkede veya coğrafyada soykırım suçu işleyenlerin Türkiye'de rahat gezmelerinin ülke açısından da sıkıntı olabileceğinin altını çizen Çelik, "Bu hem hükümet hem de yetkililer için olmaması gereken bir ardır. Özellikle Gazze'de katliamlara karışmış olanların tespit edilmesi, cezalandırılması ve vatandaşlıktan çıkarılıp mallarına el konulması gerekir. Bu, devletin üzerine bir vazifedir. Eğer devlet bunu yapmazsa ilerde bir kısım halk imanları, inançları ve insanlıkları gereği buna tahammül etmezse daha çok büyük bir kaosa ve sıkıntıya meydan verecek. Bunun kanun ve devlet eliyle yapılması çok daha güzel olacaktır. Dolayısıyla devlet yetkililerinden talebimiz, bir an önce bu kanunun çıkarılıp yürürlüğe girmesi ve Gazze'de katliam yapan aşağılık insanların cezalandırılmasıdır." dedi.

"YAPILAN SOYKIRIMI OTURUP İZLEMEMİZ

CAİZ DEĞİLDİR, HARAMDIR"

HÜDA PAR'a attığı bu adımdan dolayı teşekkürlerini ileten İTTİHADUL ULEMA Yönetim Kurulu Üyesi Molla Remzi Uçar ise konuyu ayet ve hadisler ışığında ele alarak şunları kaydetti:

"Rabbimiz ayeti kerimede 'Ancak müminler kardeştirler', Peygamber Aleyhisselatu Vesselam bir hadislerinde 'Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona ne zulmeder ne de düşmana teslim eder.' diye buyuruyor. Bu ayet ve hadislere binaen biz şunu görmekteyiz: Aylardır Gazze'de Müslüman kanı döken o zalimlerin cezalandırılması üzerimizdeki en önemli vecibelerden ve İslam kardeşliğinin gerektirdiği en önemli noktalardan biridir."

Molla Uçar, "Müslümanların kardeşliklerini yerine getirmesi lazım. Hadiste de belirtildiği gibi Müslüman kardeşini düşmana teslim etmez. Bu anlamda Lailahe İllallah Muhammedun Resulullah diyen her kişinin HÜDA PAR'ın verdiği bu önergeyi desteklemesi gerekmektedir. Çünkü üzerimize düşen büyük bir mükellefiyet var. Şu an Gazze işgal altında ve burası bir İslam şehridir. Bir İslam beldesi işgal altında ise ve orada Müslümanların kanı dökülüyorsa o kardeşlerini kurtarmaları bütün Müslümanların üzerine vacip olur. Mevcut şartlarda oraya gidemiyorsak yerimizde de oturmamalıyız. Bunu oturup izlememiz caiz değildir, haramdır." şeklinde konuştu.

Müslümanların adım atması gerektiğine vurgu yapan Molla Uçar, "Özellikle HÜDA PAR'ın bu adımını tüm Müslümanların desteklemesi lazım. Lailahe İllallah Muhammedun Resulullah deyip 'Müminler kardeştir' ayetine inananların HÜDA PAR'ın meclise verdiği önergeyi desteklemesi gerekir. Bu şekilde belki bir nebze de olsa üzerlerindeki bu mesuliyeti atmış olurlar." diye belirtti. (İLKHA)

İşgal rejiminin soykırım suçlarına karşı

ÇİFTE VATANDAŞLIK DÜZENLEMESİ MECLİSTEN GEÇMELİ

ÖĞ-DER Siirt Şube Başkanı Murat Kalkan, HÜDA PAR'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunduğu ve işgal çetesinin Filistin'de işlediği soykırım suçlarına karışan çifte vatandaşların yargılanmasını amaçlayan tasarının büyük bir önem taşıdığını belirtti.

SİİRT

HÜDA PAR'ın sunduğu tasarının kabul edilmesinin hem hukuki hem de insani açıdan büyük bir öneme sahip olduğunu ifade eden ÖĞ-DER Siirt Şube Başkanı Murat Kalkan, tasarının geçmemesi durumunda Türkiye'nin katliamlara sessiz kalmış ve suça ortak olmuş sayılacağını ifade etti. Kalkan, şöyle konuştu:

"HÜDA PAR'ın meclise taşımış olduğu tasarı çok önemli ve takdire şayan bir tasarıdır. Biliyorsunuz israil terör devleti Filistin'de soykırım suçu işlemektedir. Bu soykırım suçu, uluslararası hukuk açısından da tescil edilmiş vaziyette. Çifte vatandaş olan hem Türkiye hem de israil vatandaşı bir kişinin oraya gidip orada katliam suçu işlemesi soykırıma ortaklık etmesi demektir. Dolayısıyla bu tasarının meclisten geçmesi gerekmektedir ve bu çok büyük bir önem arz etmektedir."

"TASARIDA SOYKIRIM İŞLEYENLERİN MAL VARLIKLARINA EL KONULUP

FİLİSTİN'E YARDIM OLARAK GÖNDERİLMESİ DE VAR"

Tasarının meclisten geçmesi durumunda Türkiye ve israil çifte vatandaşı olup soykırım suçuna karışanların yargılanması gerektiğine dikkat çeken Kalkan, "Yanılmıyorsam tasarının içerisinde soykırım suçuna ortak olanların mal varlıklarına el konulması da yer alıyor. Soykırım suçunu işleyenlerin mal varlıklarına el konulup Filistin'e yardım olarak gönderilmesi gerekmektedir. israile savaşmaya gidenlerin sayısının 4 bine yakın olduğu söyleniyor. Bu sadece bizim bildiklerimiz, kamuya yansıyan yönüdür. Bu sayının çok daha fazla olduğuna inanıyorum," şeklinde konuştu.

"TASARI MECLİSTEN GEÇMEZSE KATLİAMA CEVAZ,

ORTAK OLMAK, SUÇU KABULLENMEK ANLAMINA GELİR"

Bu kişilerin oraya gidip işledikleri suçları ve yaptıkları katliamları sosyal medyada paylaşmaları ve bundan övünç duymalarının bir insanlık suçu olduğunu ifade eden Kalkan, "Bunun insanlıkla hiçbir ilgisi yok. Bu nedenle tasarının mutlaka meclisten geçmesi lazım. Şayet tasarı meclisten geçmezse katliama cevaz vermek, ortak olmak ve suçu kabullenmek anlamına gelir. Bu tasarının geçmemesi Türkiye'de büyük bir tepkiyle karşılaşılacağına inanıyorum. Burada hem muhalefete hem de iktidara büyük bir iş düşüyor. Madem Filistinli Müslümanlar bizim kardeşlerimiz, onlara vereceğimiz destek çok önemli. Türkiye olarak Filistin'e destek veriyoruz söylemini fiilen de ispat etmemiz gerekiyor. Bunun da yolu tasarının meclisten geçmesidir. Artık söylemin bittiği bir noktadayız. İsrail laftan anlamıyor. Kim ne derse desin takmıyorum diyor. israilin tek anlayacağı şey güçtür," diye konuştu. (İLKHA)

SAKARYA'DAN HÜDA PAR'IN YASA TASARISINA DESTEK

​​​​​​​Filistin davasına karşı duyarlı olan vatandaşlar tarafından düzenlenen basın açıklamasında, siyonist olup Türkiye vatandaşı olanların işlediği suçlar nedeniyle yargılanması talebiyle HÜDA PAR tarafından TBMM'ye sunulan yasa tasarısına destek mesajı verildi.

ADAPAZARI

Adapazarı Meydanı'nda bir araya gelen çok sayıda kişi, Filistin lehine, işgal rejimi aleyhine brandalar açtı.

Grup adına basın açıklamasını Mücahid Gecal, 10 Mart tarihinde başlattıkları eylemlerle sürekli işgal rejimi ile ticaretin son bulması, siyonist olup Türkiye vatandaşı oldukları halde Filistin'e karşı mücadele edenlerin yargılanması taleplerini yinelediklerini belirterek, HÜDA PAR'ın bu konuda meclise taşıdığı yasa tasarısını desteklediklerini ifade etti.

Gecal, "Türkiye halkı olarak gözümüz, kulağımız, kalbimiz 7 Ekim’den bugüne Filistin’de ve İsrail’e karşı fiilen savaşan Yemen’de, Lübnan’da, Irak’ta 10 aydır meydanlardayız. Önce israili lanetledik, 'kahrolsun İsrail yaşasın direnişimiz' dedik ama bununla yetinmedik. İsraile karşı fiilen savaşan kardeşlerimize daha gerçekçi destek verebilmek adına ülkemizin İsrail’le yürüttüğü ilişkilere yöneldik. 10 Mart tarihinden bu yana direniş çadırı olarak önce ülkemizin israil ile yürüttüğü ticaretin engellenmesi için sivil bir direniş ve inisiyatif ortaya koyduk. Meydanlara her çıktığımızda israil’le ticaretini sürdüren Zorlu, İÇDAŞ, Akçansa gibi firmaların yürüttüğü kanlı ticareti deşifre ettik. Ülkemiz yöneticilerinin halkın taleplerini görmesi için mücadele ettik. O günlerde slogan atmakla ne olacak, ticareti siz mi bitireceksiniz diyenler birkaç ay sonrasında ülkemiz yöneticilerinin halkın baskılarına dayanamayarak ticareti kesmek zorunda kaldıklarını gördüler." dedi.

"TALEBİMİZ HÜDA PAR TARAFINDAN MECLİSE SUNULDU"

Meydanlarda dile getirdiğimiz bir başka konunun ise hem işgal rejiminin hem de Türkiye'nin vatandaşı olup, 7 Ekim'den sonra soykırıma katılanların yargılanması talebi olduğunu aktaran Gecal, "Meydanlara her çıkışımızda ticaretin kesilmesi talebiyle birlikte bu talebimizi de ikincil bir talep olarak dile getirdik. Geçtiğimiz ay bu konu, Hür Dava Partisi tarafından meclis gündemine getirildi. 2 parti haricinde diğer siyasi partilerin bu talebi meclis gündemine alma iradesi göstermesi yürüttüğümüz sivil baskıların bir sonucu olarak görülmektedir. Aldığımız bu sonuçlarla birlikte mücadelemizi bu noktada bırakmayacağız. Çünkü biliyoruz ki, soykırımcı ölüm makinesi, Filistin topraklarında ölüm kusmaya devam ediyor. Filistin, Yemen, Lübnan ve Irak direnişçileri insanlık adına insanlığın düşmanlarıyla savaşıyor. Latin Amerika'dan, Avrupa'ya; Asya'dan Afrika'ya Avusturalya'dan Kuzey Amerika'ya tüm insanlık bu direnişi destekleyip siyonizme karşı mücadele ederken nasıl evlerimizde oturabilir, tatil köylerinde keyif yapabiliriz? Ülkemizin israil ile tüm askeri, siyasi ve diplomatik ilişkilerini isterken önemli bir dayanak noktamız da ülkemiz yöneticilerinin halka dönük söylemlerinde israil için terörist ve soykırımcı ifadelerini açıkça kullanmalarıdır. Biz ülkemizi yönetenlerden bu sözün gereğini yerine getirmelerini istiyoruz. Terörist ve soykırımcı dediğiniz bir yapıyla nasıl ilişkilerinizi sürdürebilirsiniz? Biz bu söylemin eylemlerinizde karşılık bulması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Ta ki, sizler sözlerinizin gereğini yerine getirinceye kadar bu meydanlarda hakkı haykıracağız." diye konuştu.

"İŞGAL REJİMİ İLE TÜM İLİŞKİLER KESİLMELİ"

Başını BP ve SOCAR'ın çektiği küresel emperyalist şirketlerin Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattıyla işgalcilere petrol akıttığını hatırlatan Gecal, "Bu petrolün taşıma işini de Türkiye Varlık Fonu'na bağlı BOTAŞ üstlenmiştir. Buradan akan petrol Siyonist soykırım araçları olan jetlerin ve tankların yakıtının yüzde kırkını karşılamaktadır. BOTAŞ, geçtiğimiz ay BOTAŞ önünde gerçekleştirdiğimiz eylem esnasında yaptığı açıklamasında israile petrol satmadığını açıklamak zorunda kalmıştır. Daha önce bazı devlet yetkilileri petrolün nereye gittiğini bilmediklerini açıklamışlardı. Bu açıklamalar tatmin edici açıklamalar değildir. BOTAŞ'ın petrolü satmadığını biliyoruz. Bizler bir devlet kurumu olan BOTAŞ'ın israile gittiği bilinen petrolü taşımasını istemiyoruz. Bu konuda halk olarak gayri ciddi açıklamalar yerine somut adımlar beklemekteyiz. BOTAŞ, Uluslararası Adalet Divanının israile yönelik soykırım suçlamasının ara kararını gerekçe göstererek israile giden petrolü soykırım gerekçesiyle kesebilir ve kesmelidir. Devletin en üst düzey resmi yetkililerinin soykırımcı ve terörist ilan ettiği israile petrol taşımak büyük bir çelişkidir ve kabul edilemez bir insanlık suçudur. Bir diğer açık çelişki de terörist dediğimiz ve soykırımcı kabul ettiğimiz israil ile halen diplomatik, askeri, ticari ve siyasi ilişkilerin devam etmesidir. Bu terör yapısıyla yapılan tüm anlaşmalar içerik ve niteliği ne olursa olsun derhal iptal edilmelidir. Ülkemizin geçmişte israili ilk tanıyan Müslüman ülke olmasının lekesini ancak böyle temizlemek mümkündür. İsrail zaten çok yakında tamamen ortadan kalkacak bir kanser tümörüdür. Onu tanımanın ve onunla yapılan anlaşmaları kalıcı olarak iptal etmemenin yükünü bu halka daha fazla taşımayın." şeklinde konuştu. (İLKHA)