Batılı işgal güçlerinin Libya’ya yaptığı müdahale ve sonrasında olabilecek gelişmeleri gazetemize değerlendiren gazeteci yazar Ahmet Taşgetiren, müdahalenin Batının çıkar meselesi olduğunu ve Afganistan ile Irak örneği ortadayken Libya’ya bir işgalin kabul edilemeyeceğini ifade etti. Prof. Dr. Hasan Köni ise, bunun önceden belirlenmiş bir müdahale olduğunu dile getirdi
Mehmet Özcan / Doğruhaber
Batılı güçlerin Libya’da geçtiğimiz cumartesi 19 Mart günü başlattığı operasyonun komutasını kimin devralacağı konusunda fikir ayrılıkları yaşanırken, savaşın bir açmaza dönüşeceği endişeleri giderek artıyor. ABD, Fransa ve İngiltere’den oluşan koalisyon işgal güçlerinin, Muammer Kaddafi’nin hava savunma sistemlerini imha etmesine rağmen, cephede herhangi bir ilerleme sağlayamaması ‘Batı, Libya’da açmaza girdi’ iddialarını güçlendiriyor. Batılı ülkelerin işgal gücü göndermesi halinde Irak ve Afganistan’daki felaketlerin yeniden yaşanabileceği belirtiliyor. Bu konuda en ciddi uyarıyı Başbakan Erdoğan yaptı, “İkinci Irak olsun istemiyoruz. 8 yıl içerisinde bir medeniyet Irak’ta çöktü. Milyonu aşkın insan öldürüldü.” dedi. Uluslararası güvenlik uzmanları, Libya’nın Irak’a benzememesi için BM’nin tarafsız hareket etmesi gerektiğini belirtiyor.
NATO ise, Libya’da silah ambargosunu uygulamak üzere operasyona başladı. Ambargoyu denetleyecek NATO filosuna en büyük katkıyı Türkiye yapıyor. Ankara, 16 gemilik filoda beş savaş gemisi ve bir denizaltı ile görev alacak. NATO’nun Libya’da uçuşa yasak bölge uygulamasını üstlenmesi konusunda Ankara’nın itirazları ise devam ediyor. Bu arada ülkede muhalifler ile Kaddafi güçleri arasındaki çatışmalar yer yer devam ediyor. İlk günden bu yana ölü sayısının on bine yaklaştığı belirtiliyor.
Konu ile ilgili görüştüğümüz gazeteci yazar Ahmet Taşgetiren ile Prof. Dr. Hasan Köni, Libya’daki gelişmeleri gazetemize değerlendirdi. Birleşmiş Milletlerin aldığı kararla ABD, Fransa ve İngiltere’nin öncülüğünde Libya’ya yapılan müdahaleyi genel anlamda ele alarak görüş belirten Taşgetiren ile Köni, önemli açıklamalarda bulundu.
BATI, ÇIKARI İÇİN MÜDAHALE ETTİ
Fransa’nın bir ön alma girişimi çabası verdiğini ve bunu tasvip etmenin mümkün olmadığını belirten gazeteci yazar Ahmet Taşgetiren, bu coğrafyada batılı güçlerin askeri operasyonlarının hiç istenmeyen operasyonlar olduğunu dile getirdi. Taşgetiren, “Çok kötü hatıraları olan işte Afganistan ve Irak olaylarıyla çok kötü operasyonlar. Kaldı ki bir de Batının yine bu coğrafyaya yönelik sömürgeci bir geçmişi var. Bu coğrafyadaki mevcut çıkarları da biliniyor. Dolayısıyla askeri müdahale ile çıkar hesabı arasında hemen ilişki kurulması kadar tabii bir şey olamaz. Oysa bu coğrafyadaki şu andaki hareketlilik ta birinci dünya savaşından bu yana devam eden anormal yapıyı değiştirme iradesi istikametindedir. Bu içerden gelen, tabandan halktan gelen bir iradedir. Bunun bu tarz batılı güçlerin askeri operasyonlarıyla iç içe geçmesi sağlıklı bir durum değil. Tabii burada bir de zaaf söz konusu. Diyelim ki Kaddafi kendi ülkesindeki insani talepleri askeri operasyonlarla bombalayarak önlemeye çalıştığında keşke bu coğrafyanın içerisinden bunu durduracak bir hamle ortaya konabilse. Bu da ortaya konabilmiş değil maalesef” diye konuştu.
Türkiye’nin askeri müdahalelerden önce başka yaptırımların devreye sokulması tavrını sergilediğini belirten Taşgetiren, Türkiye’nin batılı güçlerle askeri anlamda ittifak içerisinde görünmek istemediğini bunun da sağlıklı olduğunu dile getirerek Fransa’nın bu girişimlerinin ters tepeceğini düşündüğünü ifade etti.
YENİ BİR SADDAM ROLÜNE TANIKLIK EDİYORUZ
İçeriden muhalifler ve dışarıdan yabancı müdahaleye rağmen Kaddafi pes etmiyor ve peş peşe direneceğini belirtir açıklamalar yapıyor. Kaddafi’nin ne yapmaya çalıştığı ve bunun ne anlama geldiği konusunda Taşgetiren, “Kaddafi direnmek isteyebilir. Yeni bir Saddam rolüne tanıklık ediyoruz. Yani isteyebilir ama bunu Libya’nın dramını artırmaktan başka bir sonuç vermez. Maalesef bu tür askeri operasyonları bu defa kabul edilebilir hale getirir dünya kamuoyunun gözünde. Yani Saddam’ın tavırları malum, Amerikan işgaliyle Irak’ın o kadar büyük bir acının içerisine sürüklenmesine gerekçe oldu. Şimdi de Kaddafi öyle bir gerekçe sunuyor. Yani bunun kendisini de kurtaracağını sanmıyorum. Başbakan Tayyip Erdoğan gerek kendisine gerek oğluna telefon ederek ‘çekil, hatta oğluna bırak bir rahatlama olsun’ diye. Zannediyorum şu sıra Türkiye böyle sancılı ülkelerle yani mümkün olduğu kadar sancısız bir geçişin sağlanması yolunda çaba sarfediyor. Bu manada görüşmeler yapıyor. Libya’nın uzun süreli bir iç çatışmanın, silahlı çatışmanın her taraf için kurbanlar verecek bir duruma girmemesi lazım. Bana göre miadı doldu, Kaddafi tarzı yönetimlerin” diyerek Kaddafi’nin bir an önce aklıselime dönüp çekilmesi ve Libya’da halkın iradesi ve beklentisiyle yeni yapıların oluşması gerektiği vurguladı.
MESELE BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINA DAYANIYOR
Sonuç olarak Libya’daki kaos ortamının daha ne kadar süreceğini ve nasıl bir Libya’yla karşılaşılabileceği konusunda kısa süreli öngörüş belirtmenin sağlıklı olamayacağını söyleyen Taşgetiren, “Bütün coğrafyada hareketlilik, var sancı var. Demin de söylediğimiz gibi ta birinci dünya savaşı sonrası anormal yapılanmanın dönüşümü tarzındadır. Uzun süre bastırılan bir olgudur bu. Siyasal İslam gibi tanımlamalarla bastırılan bir olgudur. Eninde sonunda bu değişecek, geç kalınmış bir hareketlenmedir bu. En belli başlı eksikliği yeterli örgütlenme ve öncülük eksikliğidir. Onun da tabii gerçekten bu muhalefetlerde nasıl bir örgüt yapısı olduğu ortaya çıkmış değil. Yani bir süre devam edecek. Dileğimiz isteğimiz bu sancıların, iç çatışmalar olmadan sona ermesi ve sağlıklı dönüşümler gerçekleşmesi. Mesela Mısır’da, Tunus’ta böyle bir yeni yapılanma sürecinin başladığı görülüyor. Yani Libya’nın da bir an önce önemli bir İslam ülkesi, Kuzey Afrika’da önemli zenginlikleri olan bir İslam ülkesi olarak bir an önce sağlığına kavuşmasını dilemek lazım” diye konuştu.
Libya’ya ne yapılacağı önceden belirlenmiş
Batılı güçlerin Libya’ya müdahalesi ve iç gelişmeleri genel anlamda kısaca gazetemize değerlendiren Prof. Dr. Hasan Köni ise şöyle konuştu; “Libya ve Afrika’nın Müslüman kısmının ne olacağı önceden belirlenmiş gibi. Neden 2011’de bu olaylar başladı direkt bir cevabı yok.
Birden neden Arap toplulukları ayaklandı. Tam olarak ne isterler bilinmiyor. Libya’da petrol var ama ambargo nedeniyle Amerika ve İngiltere burada yoktu. Türkiye var. O petrolleri çok kısa bir süre sonra yeni Amerikan yanlısı hükümetle birlikte Amerikan şirketleri işletecekler. Kaddafi direniyor, çünkü uluslararası ceza mahkemesine verildi. Ateşkes yapsa da gidecek, yapmasa da. Yani çıkış yok. Bizde çaresiz ambargoya katılıyoruz, ama askeri harekâta girmiyoruz hiç olmazsa. Asıl kendilerine ihanet eden Araplar, onlar buna izin verdi. Tabii Kaddafi’nin hırsı da bir rol oynadı denebilir.”