TRABZON- Resmi temaslar kapsamında Trabzon'da bulunan Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezinde din görevlileriyle buluşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslam tarihinde yaşanmış iki büyük hadiseyi içinde barındıran önemli bir zaman diliminde olduğunu belirterek, Hicret ve Muharrem hakkında açıklamalarda bulundu. Görmez, Kerbela'nın İmam Hüseyn gibi hakkın, hakikatin, adaletin yanında yer alma olduğunu söyleyerek Kerbela'nın bir kıyım tarihi olmadığını, bir kıyam tarihi olduğunu belirti.


'Hicret zorluk ve sıkıntılardan kaçmak değildir'
"Daveti ümmete dönüştüren hicretin yıldönümünü yaşamaktayız. Hicretiniz kutlu olsun. İlk hicret Yesrib köyünü nasıl Medine'ye dönüştürdüyse, hicretin yıldönümünün de hakkın, hakikatin, adaletin yeryüzünde egemen kılmasını niyaz ediyorum." diyen Başkan Görmez, hicretin zorluklardan ve sıkıntılardan kaçmak olmadığına vurgu yaparak, Hicret, Mekke'deki zorluklardan ve sıkıntılardan kolaylığa ve rahatlığa kaçmak değildir. Hicret bir Medine arayışıdır. İslam tarihinde birkaç hicret vardır. İki tane Habeşistan hicreti vardır. Habeşistan hicretlerinde Mekke'de zor durumda olanlardan birini görmezsiniz. Bilakis Mekke'nin ileri gelen Müslümanlarını görürsünüz. Mekke'nin zorluklarından kaçmak olsaydı hicret, o zaman sadece fakirler, köleler, işkence görenler, aç kalanlar hicret ederlerdi. Onlar Mekke'de kaldılar, ilk Müslümanların ileri gelenleri hicret ettiler. Çünkü Habeşistan hicretleri birer Medine arayışıydı. Resul-i Ekrem ashabıyla çıkmaza giren davayı taşıyacak dünyada bir yer arıyordu. Müminler Habeşistan'a Medine aramaya gittiler. Üçüncü büyük hicret Taif'e olmuştur. Taif, tesadüfü bir yolculuk değil, bir Medine arayışıydı." dedi.

'Hicretle bütün insanlığı aydınlatan bir medeniyet doğdu'

Hicrette en önemli unsurun şehir bulma değil, ensar bulma olduğunun altını çizen Görmez, daha sonra konuşmasını şöyle sürdürdü: "Resul-i Ekrem muhacir olacaktı ve o muhacire bir ensar gerekiyordu. Daha sonra iki akabe biatından sonra, Resul-i Ekrem Medine'ye hicret etmiştir. O hicret, daveti ümmete dönüştürmüştür. Resul-ü Ekrem'in hicret ettiği yer neresiydi, gittiği yer neresiydi? Kendisinden hicret ettiği şehir, bütün şehirlerin anası, kıblegahımız olan Kâbe'nin olduğu, Âdem ile Havva'nın buluştuğu, İbrahim'in makamının olduğu mukaddes yerdi. Gittiği yer küçük bir köydü. Hurma ticaretinden başka özelliği olmayan, Yahudi ve Hıristiyanların da yaşadığı bir yerdi. Ama onlardan bazı insanlar kalplerini, gönüllerini açmıştı. Peygamberimiz Yesrib köyünü Medine'ye dönüştürdü. Oradan bütün insanlığı aydınlatan bir medeniyet doğdu. Sonra orası açık bir üniversite oldu. Yeryüzünün en bedevi toplumundan en medeni toplumu inşa edildi. Sahabeler yeryüzüne dağıldılar ve İslam'ın rahmet mesajını götürdüler. Hicretin üzerinde çokça düşünmek gerekir."

Muharrem ayının ibretlerle dolu bir ay olduğunu sözlerine ekleyen Görmez, "Tevhit tarihinin en önemli hadiseleri muharrem ayının ilk on gününde meydana gelmiştir. Muharrem ayının onuncu günü aynı zamanda 'aşura'dır. Bütün müminleri hüzne boğan Peygamberin ciğerparesi olarak tavsif ettiği Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehadet edilmesinin yıldönümüdür. Nasıl ki, hicreti değerlendirmekten uzaklaştık, Kerbelayı da değerlendirmesini bilmiyoruz. Kerbela, sadece ağıtlarla, hüzünlerle değerlendirilmez. Kerbela, Hz. Hüseyin gibi hakkın, hakikatin, adaletin yanında yer almaktır. Kerbela bir kıyım tarihi değil, bir kıyam tarihidir" ifadelerine yer verdi.


Görmez sözlerinin devamında Kerbela'yı, yeryüzünde başka Kerbelaların olmaması için çabanın sarf edilmesi olarak nitelendirdi. (İLKHA)