Ömer Evsen, yazıda şunları kaydetti:

"90`lı yıllar Türkiye için özellikle Güneydoğu için zor zamanlardı. Bir yandan devlet ve PKK çatışırken bir yandan da Hizbullah ve PKK çatışması bölgeyi kıskaç altına almıştı.

Zamanla bu çatışmalar yerini sükûnete bıraktı, devlet ve PKK İmralı üzerinden müzakere ediyorlarken, Hizbullah da bir şekilde legal alana girip, dernekler, cemiyetler ve partileşme sürecine girerek ortama entegre olmaya başladı.

2011 yılı genel seçimleri öncesi başlayan bir gerginlik neticesinde o dönemde henüz partileşmemiş olan Mustazaf-Der derneğine yakın bir derneğin Yüksekova şube başkan yardımcısı Ubeydullah Durna`nın öldürülmesiyle gerginlik had safhaya çıktı. Daha sonra aralarında Mazlum-der, Özgür-der gibi kurumların da olduğu bir yapıyla içinde benimde olduğum bir görüşme süreci sonucunda olay daha fazla büyümeden durduruldu.

Seçimler bittikten sonra nispeten sakinleşen ortam Hüda-Par`ın kurulmasıyla tekrar alevlenmeye başladı. Önce Dicle Üniversitesi olaylarıyla iki gurup karşı karşıya geldi, sonra PKK`nin gençlik yapılanması olan YDG-H`ın bu çevreye yakın dernekleri ses ve molotof bombalarıyla bombalaması gerginliği arttırdıkça arttırdı. Birçok kurum bu saldırılar nedeniyle sağduyu çağrısı yapsalar da YDG-H`ın bu çevreye 80`in üzerinde çeşitli saldırı düzenlediği biliniyor.

Gerginlik sadece doğuda değil batıda, önce Adana`da Mustazaf-Der derneğine saldırı şeklinde sürdü, özellikle Mersinde de kötü bir çatışma yaşandı, iki gurup arasında kurban derisi toplama bahanesiyle çıkan kavgada 7 kişi yaralandı.

Hizbullah ve PKK`nin çatıştırılmak istendiği açık açık ben geliyorum diyordu, aslında. Bölge STK`ları cılız bir sesle de olsa bunu dillendirmelerine rağmen iki tarafında üst düzeyleri konuya çok dikkat etmediler. Oysaki Hatip Dicle cezaevinden olayları görmüş ve bu camiaya saldırının iyi sonuçlar doğurmayacağını ve buna son verilmesinin istemişti.

Batmanda geçtiğimiz gün BDP yöneticisi olan Özcan Temel, bir düğüne yönelik silahlı saldırıda hayatını kaybetti, olayı Hüdapar ve çevresi şiddetle kınamalarına rağmen BDP eş genel başkanı Gültan Kışanak ısrarla olayın Hüdapar çevresinden gelen bir saldırı olduğunu ileri sürdü, ardından Diyarbakır ve Van`da Hüdapar`a yakınlığıyla bilinen 2 derneğe tekrar saldırı oldu, Hüdapar bu saldırıların sorumluluğunun Gültan Kışanak`ta olduğunu belirterek kendilerini hedef gösterdiklerini ifade ettiler.

Önümüzde toz duman içinde, zor bir süreç bizi bekliyor, iki tarafın sükûnete çağrısı olmazsa, ki Hüdapar tek taraflı olarak bu çağrısını yaptı, puslu havayı sevenlere gün doğmuş olacaktır. 90`lı yılları geri getirme hevesinde olan nice karanlık odak olduğunu unutmak iki camiaya da zarar verecektir. Ölümlerin üzerine yenilerini eklemek bu ülkede kime yarar sağlayacaktır?

İHD, Mazlum-Der, Özgür-Der ve sorumluluk makamında olan tüm yapılara acil bir görev düşmektedir, bu ülkeyi tekrar acılara bulayacak, başlanmış olan, ağır aksak ta olsa süren açılım sürecini bitirecek böylesi bir çatışma ortamını sona erdirmek görevi başta bu yapıların sonrada hepimizin görevidir.

Hepimiz görev bilinciyle konuya yaklaşmalı, bu toprakların tekrar kardeş kanıyla sulanmasını engellemeliyiz.

Bir an önce." (Hürseda Haber)