Birkaç gün önce Kayseri'de taciz iddiasıyla Suriyelilere yönelik başlayan saldırılar sonucunda çok sayıda işyeri ve araç yakma olayları gerçekleşirken ırkçı dalga farklı illere de sıçradı.
Son olarak dün Antalya'da 3 kişinin henüz çocuk yaşta sayılabilecek bir genci bıçaklayarak katletmesi, kamuoyunda ciddi tepkiyle karşılandı.
Yaşanan saldırıların sona ermesi için bir araya gelen çok sayıda STK temsilcisi, yöneticilerin olaylara karışanlara gerekli cezayı vermesi, toplumsal olayların yaşanmaması adına gerekli önlemlerin alınması talebinde bulundu.
Sağduyu Platformu Türkiye-Suriye STK Birliği adıyla Taksim Camii Kültür ve Sanat Merkezi'nde bir araya gelen STK'lar, yaşanan saldırıların sona ermesi, sebep olan ırkçıların da siyasilerin de cezalandırılmasını talep ettiler.
Suriyeli birçok STK'nın yanı sıra, aralarından MAZLUMDER, Özgür-Der ve Peygamber Sevdalıları gibi kuruluşların temsilcileri de yaşanan ırkçı saldırılara karşı durmak adına salonda hazır bulundu.
"Cezasızlık suçundan kurtulduğumuz vakit herkes huzur ve güven içerisinde yaşama hakkı bulacaktır"
Okunan basın bildirisinin ardından konuşan Avukat Gülden Sönmez, "Her insan özgür, onurlu ve hayatını koruyarak yaşamak ister. Unutmayalım ki, ülkemize sığınan başta Suriyeliler olmak üzere, savaştan dolayı mecburiyetten gelip Türkiye sığınmışlardır. Son olarak nelerin yaşandığını hem uluslararası hem de Türkiye kamuoyunun malumudur. Hal böyleyken Türkiye'de ırkçılık suçu git gide yaygınlaşarak yer bulmaya devam ediyor. Bir suç bir toplumda nasıl sosyal medyayı kullanarak yaygınlaşabilir? Bunun tek bir sebebi var o da cezasızlık. O yüzden ben bugünkü basın toplantısında savcılara seslenmek istiyorum. Başta Ümit Özdağ olmak üzere aynı çizgiden ırkçılığı ve nefreti bu ülkede yaymaya çalışarak insanların canlarına ve mallarına mal olan bu suçların yaygınlaşmasını, hatta ulusal medyaları kullanarak yapanlara ancak hukuk dur diyebilir. O yüzden cezasızlık suçundan kurtulduğumuz vakit herkes huzur ve güven içerisinde yaşama hakkı bulacaktır." dedi.
"Düzensiz göç ile mücadele adı altında yürütülen operasyonlar sorunu büyütüyor"
Sönmez, "Bir taraftan cezasızlık ile kendisine imkân, söz hakkı bulan ve menfaat içerikli politikalarını Türkiye'de pratik eden ırkçılar, öte yandan devletin kurumlarının memurlarının göç politikasından beslenerek yer buluyorlar. Şöyle ki, bugün Türkiye'nin birçok şehrinde hassaten bulunduğumuz İstanbul'da birçok yerde polisler yabancıları durdurarak kimlik sorunu operasyonları gerçekleştiriyor. İkameti, çalışma izni ve mahkeme izni olanlar dahi bu polis noktalarından kaçarak geçiyorlar. Neden? Aslında düzensiz göç ile mücadele adı altında yürütülen bu operasyonda polis noktalarında maalesef kimlikleri ve belgeleri olanlar da düzensiz göçe sürüklenerek bu şekilde problem büyütülüyor. Son dönemde şehirlerde gördüğümüz saldırılara karşı hangi milletten veya kimlik ve pasaportuna bakmaksızın polis ve savcılara şikayetini korkmadan söylemesi Türkiye'nin hukuk devleti olduğunu göstergesi olacaktır. Bunun için hem Adalet Bakanlığına hem de İçişleri Bakanlığına uygulama için çağrıda bulunmak istiyorum." diye konuştu.
Kayseri'de yaşanan olayların ilk olmadığını hatırlatan MAZLUMDER Genel Başkanı Kaya Kartal, "Daha önce Ankara'da da benzer şeyler yaşandı. Belli ki Türkiye'de böyle bir zemin var. Bu siyasi odaklar tarafından köpürtülmeye çalışıyor. Umuyoruz ki buna pirim verilmez ama temelde bunların önünde durulması gereken en önemli organ tabiki devlet ve doğal olarak İçişleri Bakanlığı. Bu süreci gerek kışkırtma ve tahriklerle gerekse de azmettirmelerle körükleyen, meselenin bu hale gelmesine sebep olan bütün siyasi kurumların soruşturma konusu edilmesi ve suçları tespit edenleri mutlaka cezalandırması gerekiyor ki bunlar tekrar etmesin. Çünkü özellikle göç sorununda, sığınmacılara yönelik suçlarda cezasızlığın bu sorunları sürekli daha da büyüttüğünü gözlemliyoruz." şeklinde konuştu.
"Devlet buna sebep olan kişi ve guruplarla hesaplaşmalı"
Kartal, "Türkiye coğrafyası, özellikle Anadolu, aslından bir mülteci yurdu. Muhakkak hepimiz geçmişte bir yerlerden gelerek buraya sığınmış topluluklarız. İnanıyoruz ki bu toprakların bereketi de bu anlamda kucak açması sebebiyledir. Mültecileri, sığınmacıları, hele ki Suriyeli kardeşlerimizi bir yük olarak değil bu topraklara değer katan, rızkımıza rızık katan insanlar olarak görüyoruz. Bunun aksi tabiki bu toplumda olacak. Biz bunlara prim vermiyoruz, sizin de pirim vermemenizi arzu ediyoruz. Bizler gücümüz oranında yanındayız. Temel beklentimiz, devletin elindeki güçle bu sorunu büyüten kişiler ve gruplarla hesaplaşma sürecini hızlıca yürütmesidir. İkinci olarak da özellikle Kayseri'deki eylemlerde ciddi anlamda mal varlıklarına yönelik saldırılar gerçekleşti. Araçlar, evler yakıldı. İşyerleri tahrip edildi. Zarar tespit komisyonları oluşturularak bu insanların zararlarını giderilmesini bekliyoruz." dedi.
Son bir haftadır sokak çetelerinin masum insanlara yönelik saldırıları konuşmaya başladıklarını söyleyen Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, "Bu çok acı bir şey. Türkiyeli biri olarak bunun utancını duyarak burada bulunuyorum. Özellikle burada muhacir olarak bulunan Suriyeli kardeşlerimiz şunu bilmeliler. Bu saldırıları yapanlar asla bu toplumu temsil etmiyorlar." diye konuştu.
Geçtiğimiz sene yapılan seçimde 'Suriyeliler gitsin' diyen zihniyet yenildiğini, dolayısıyla birilerinin 'halk Suriyelileri istemiyor' demesinin bir manası olmadığını vurgulayan Kaya, söz konusu politikanın siyaset arenasında boy gösterdiğini ama yenildiğini ifade etti.
"Bu ortamı oluşturan siyasileri cezalandırılmalı"
Kayseri'de acı olaylara şahit olunduğunu belirten Kaya, "Yatalak bir yaşlı kadının evini yakmaya çalıştılar. Kahramanmaraş'ta bir çadıra sığınan 3 çocuklu Suriyeli bir ailenin çadıra molotof kokteyli atıldı. Maalesef dün Antalya'da 3 serseri Suriyeli bir genci katlettiler. İçişleri Bakanlığı'nın aldığı önlemleri önemsiyoruz. Antalya'daki serseriler cezalandırmak önemli ama bu çok bir şey ifade etmez. Öncelikle bu ortamı doğuran ortam değiştirmek lazım. Bu ortamı oluşturan siyasileri cezalandırmak lazım. Maalesef Ümit Özdağ gibileri ortalıkta serbestçe dolaşabiliyor, ana akım medyada ağırlanıp normal bir siyasetçi gibi propaganda yapabiliyorlar. Bu çok ayıp bir şey. Buradan bir kez daha Suriyeli muhacirlerle hiçbir sorunumuzun olmadığını belirtmek isterim. Asıl sorunumuz, ülkede sığınmacı istemediklerini belirten ırkçılarladır. Biz de bu ülkede ırkçıları istemiyoruz. Birileri birilerini gönderecekse önce onların gitmesini isteriz. Bugün Suriyelilere dişlerini geçirenler dün İslami kimliğimizden dolayı bize aynısını yapıyorlardı. Yarın fırsat bulsalar bizleri de bu ülkeden göndermek için her şeyi yaparlar." şeklinde konuştu.
"Etnik meselelerle kardeşliğimizi bozmaya çalışıyorlar"
Peygamber Sevdalıları adına toplantıda hazır bulunan Molla Cemal Çınar, "Allah'u Teâlâ bu menfur hadiselerde hayatını kaybedenlere rahmet eylesin. Allah, bu işe sebep olanlardan da hem dünyada hem de ahirette hakkımızı onlardan alsın. Suriye'deki kardeşlerimiz Türkiye gelmesi ile aslında hem akide hem tarihi hem de fıkhi açıdan Müslümanlara ensar-muhacir konularının zikredilme kapılarının açıldığını fakat gerek Batı'da gerek Batı namına içimizde çalışan bazı hain insanlar bunu etnik ve mezhep meselleri üzerinden dile getirerek, Kur'an'ın pekiştirdiği kardeşliğimizin, sesimizin çıkmasına mâni oldular. Bu meselenin sadece Suriyelileri istememe meselesi olmadığını, bunun Gazze'deki bir avuç Müslümanın Batı'nın ve emperyalist ülkelerin bütün modern silahlarına rağmen izzetle, şerefle memleketlerini savunan Gazze'deki kardeşlerimiz mücadelesine halel getirmek suretiyle dünya çapında küresel güçler tarafından gerçekten körüklendiğini, sadece Suriyeli kardeşlerimizin bir sebep olarak göstererek bu sebep üzerinden emellerini ulaşmaya çalıştıklarını görüyoruz. Çünkü Gazze'de Müslümanların yapmış olduğu mücadelenin aynı zamanda Müslümanların tarihte nasıl bir savaş ahlakıyla savaştıklarını, esirlere yaptıkları muameleler, orduyu hedef alarak sadece ordu ile çarpışması, sivil insanlara zarar vermemek için kendi canlarını bile feda edecek kadar Müslümanların tevhit inancı içerisinde ehli küfre verdikleri maslahat ve savaş müminlerin ahlakı değil mecbur kaldıklarında başvurdukları bir kapı olduğunu göstermesi açısından İslam aleminin ciddi manada ders alıp uyanması gerektiğini beklerdim." dedi.
"Müslümanlar pansuman tedavi değil kalıcı çözümler üretmeli"
Müslümanların meselelerini daha üst perdeden dile getirmeleri gerektiğini vurgulayan Çınar, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Küresel güçlerim ümmet içerisinde neler yapmak istediklerini anlamak için umumi bir kapıdan bakılması gerektiğini düşünüyorum. Ümmet ve İslam kardeşliği, bunun da ötesinde daha büyük bir çatı olan insanlık kardeşliğini dillendirerek hem dilimizi hem de söylememizi evrensel İslam'ın ilkeleri doğrultusunda, Müslümanların toplumsal ve zihin dünyasında Kur'an'ın öğrettiği ahlak ve ilkeler doğrultusunda meseleleri derinlemesine düşünerek, Müslümanların günlük pansumanlarla değil kalıcı, tedbirli adımlarla giderek gerektiği yerde düşman olarak bildiğimiz insanla bile toplumsal barış için Kabe'de tavafı terk eden bir peygamberin ahlakını iyi irdelemeliyiz. İnşallah bu olaylar İslam aleminin uyanmasına vesile olacaktır." (İLKHA)