Haber Merkezi

90’lı yıllarda PKK ve HDP çevrelerinin fütursuz iftiralarından canı yanan bir şair şöyle figan etmiş:

 

Müslümana dedin kontra

Allah’ın laneti sana

Delilin var ise getir

Yoksa otur yalan atma

 

 

 

 

Aradan 30 yıl geçmiş olsa da o şairin içinde bulunduğu hissiyatı ve ona bu satırları yazdıran konjonktürü hala çok net bir şekilde anlayabiliyoruz. Zira her şeyi değiştirmeye meyilli olan zaman, bu güruhun sefahetini katmerlemekten başka bir şey yapmamış gibi görünüyor.

Bize bu satırları yazdıran olay şöyle gelişiyor.

Siyonist işgal rejiminin Gazze ve Refah’ta sürdürdüğü soykırım girişimini lanetlemek isteyen bir grup dindar Müslüman, katliama desteğini açıkça deklare etmiş batı menşeli bir hamburger firmasını protesto etmeye karar veriyor.

Azıcık vicdani hassasiyeti olan tüm insanların zaten boykot ettiği bu firmaya yönelik gerçekleştirilen protesto eylemine halkın ilgisi yoğun oluyor. Tekbirler eşliğinde yapılan gösteri, bir kişinin dahi burnu kanamadan ve firmanın tek bir malına zarar gelmeden sona eriyor.

Böylesi bir protestoyla karşılaşmak, ticari bir firma için elbette ki acı vericidir. Zira bu tür eylem ve gösterilerin yaygınlaşması, on yıllar içinde kurulmuş karlı bir ticaret ağının çökmesiyle neticelenebilecek ciddi sonuçlar doğurabilir. Dindar protestocuların amacının da zaten bu olduğu anlaşılıyor.

Firma sahiplerinin, ya da bu firmanın koşulsuz desteklediği Siyonist çevrelerin bu protestoya karşı sert tepki vermesi beklenir ve doğal karşılanır. Çünkü kendilerine canlarını yakacak bir iğne batmıştır. Ne var ki, ses iğnenin battığı yerden değil, Kürtlerin hamisi olduğunu iddia eden Siyonistlerin kuklalarından gelince kafalar karışıyor haliyle.

Yapılan bu güzel ve zararsız protesto eylemini, elle tutulur bir gerekçe dahi gösteremeden lanetlemeye başlayan malum çevreler, alışageldikleri iftira ritüelini de en üst perdeden devreye sokmayı ihmal etmediler.

Neymiş; protestoyu yapanlar, belli çevrelerin kuklasıymış.

Neymiş; birileri düğmeye basmış da, bunlar da hareket geçmiş.

Neymiş; hamburger yemek isteyen vatandaşlar çok korkup kaçışmışlar.

Yahu insafsızlar! her gün yüzlerce çocuğun vahşice katledildiği bir dünyada, kanlı hamburgerini ağız tadıyla yiyemeyen birkaç insan için mi merhamet duygularınız bir anda kabarıverdi.

Sözde eleştiriler yapılırken öyle savlar öne sürülüyor ki, akıl tutulması dışında herhangi bir gerekçeyle açıklamak mümkün değil.

Örneğin “Hamburger yemek isteyen kadınlar saldırıya uğradı” deniyor. Hem büyük bir iftirada bulunuluyor, hem de kadın vurgusu yapılarak toplumu hassas olduğu bir noktadan yakalama çabasına giriliyor.

Yahu ikiyüzlü yüzsüzler! Madem kadın konusunda hassassınız, bu hassasiyetinizi Gazze’de her gün şehid edilen yüzlerce kadın için de göstersenize. Gazze’nin mazlum kadınları, açlıktan ölen çocukları için feryat figan ederken bu merhametiniz neredeydi?

Bir de protestoyu yapan dindar gençlere, işbirlikçi yaftası vurulmaya çalışılıyor. Ta Kobani olaylarına kadar gidilip, toplum nezdinde iğrenç bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.

Kobani’de meydana gelen olayları bahane edip, Diyarbakır’da Yasin Börü ve arkadaşlarını, tarihte eşine az rastlanır bir vahşetle şehid eden işbirlikçi hainler, Filistin davasına sahip çıkmaya çalışan dindar gençleri dillerine dolama cüreti gösteriyorlar.

Suriye’de ve Irak’ta ABD’nin jandarmalığını yapan işbirlikçiler, ABD şirketlerini protesto edenleri, ABD uşağı olmakla suçluyorlar. Ne ironi ama…

İşin ilginç tarafı ise şudur ki; bu gençler iğneyi, Siyonist uşağı şirketlere batırmışken, ses neden sizden çıkıyor. Bu şirketlerin karına mı ortaksınız? İstihdamını siz mi yapıyorsunuz? Bu şirketler olmayınca açlıktan mı öleceksiniz? Bu şirketlerin canı yandığında, feryadı basan neden siz oluyorsunuz? Gerçekten de çok garip ve açıklanması zor bir gizem değil mi?

Bizim aklımıza tek bir açıklama geliyor: Starbucks ve Burger King kime çalışıyorsa siz de oraya çalışıyorsunuz. Aksi halde, aynı vücudun azaları gibi, birinin aldığı darbeden diğerinin canı neden yansın ki…