İSTANBUL- Mazlum-Der`in düzenlediği Cezaevi Söyleşilerinin 14.sü İstanbul Şubesi`nde yapıldı. Söyleşiye Fatih Akıncılar Derneği Başkanı Mehmet Şahin katıldı. Konuşmasına yanlış bir algıyı düzelterek başlamak istediğini belirten Şahin, 12 Eylül`ün sanki sadece solculara ve ülkücülere yapıldığı yönünde yanlış bir algı olduğunu hatırlattıktan sonra, "12 Eylül, öncesi ve sonrasıyla İslami faaliyet yapan kesimleri de olumsuz etkilemiştir. Gerek sıkıyönetim döneminde, gerek zindanlarda ve işkence tezgâhlarında bizler çok acı bedeller ödedik" dedi.
`Annelerimiz işkence merkezlerinin önünde akşama kadar beklerdi`
12 Eylül öncesi falaka, kaba dayak, tazyikli su sıkma, yaralı ayağı neşterle kestikten sonra tuzlu zeminde yürütme gibi işkence türlerinin olduğunu anlatan Şahin, 12 Eylül sonrası işkencelerinin Gayrettepe Siyasi Şube`de daha profesyonelce yapılmaya başlandığını ifade etti.
Şahin konuşmasının devamında, "Mesela `tabutluk` diye bir şey vardı. Bizi onların içinde koyarlardı. Sürekli dik durmak zorundaydınız onun içinde. Sağa sola dönmeniz mümkün değildi ve tamamen kapalıydı. Ölseniz umurlarında olmazdı. Sizi ıssız bir yere atar sonra da fail-i meçhul olurdunuz. Orada tutulduğumuza dair kayıt da tutulmazdı. Bırakın aileniz, avukatınız gelse dahi kolaylıkla burada kaydı yok diye görüştürmeden geri çevirirlerdi. Analarımız işkence merkezlerinin önünde bizden bir haber alma umuduyla her gün oraya gelir, akşama kadar bekler, sonra ertesi gün yine gelirlerdi aynı umutla bekler, boş halde geri dönerlerdi." diyerek yaşananların insanlık dışı şeyler olduğunu vurguladı.
`İnancımız gereği her ne olursa olsun dik durmalıydık`
12 Eylül 1980`de cezaevinde olduğunu ve darbeyi burada karşıladığını belirten Şahin, o günün mahpuslar için sonun başlangıcı gibi geliştiğini vurgulayan Şahin, "12 Eylül`ü Kartal Maltepe 2 No`lu Cezaevinde karşıladım. O cezaevinde 15 arkadaş vardık ve ayrı koğuşa yerleştirilebilmiştik sonunda. Ama bizim koğuşumuz berbattı. Darbenin olduğu gün saat 11`de silahlı askerler hapishanenin her tarafını kuşatmaya aldı. Akıncı tutsakların yaşça en büyüğüydüm. Beni ve kayınbiraderimi havalandırmaya çağırdılar. Helalleşerek çıktık. Çünkü geri dönemeyebilirdik. Orda bir subay bize nutuk çekti, `Sakallarınızı keseceksiniz, kitap ve pankartlarınızı teslim edeceksiniz, toplu namaz kılmayacak ve yüksek sesli ezan okumayacaksınız` türünden bir sürü yasaktan bahsetti. Ben de cevaben sakalımızı kesmeyeceğimizi ve Kur`an`ı hiçbir şekilde vermeyeceğimizi söyledim. Bizi nasıl olsa öldürecekler düşüncesi vardı. O yüzden inancımız gereği her ne olursa olsun dik durmalıydık diye düşündük." diye konuştu.
Şahin konuşmasının son bölümünde, 12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerinde İslami camianın hapishanelerde işkence gören Müslümanları görmezden geldiğini, Umut operasyonu davasında haksız yere cezaya çarptırılan Müslümanlar için de bir adım atılmadığını, cezaevinden çıktıktan sonra 2005 yılında İslami camiadan bu konunun basın ve medya yolu ile gündem yapılmasını istemelerine rağmen hiçbir medya kuruluşunun bu konuyu gündem yapmaya yanaşmadığını sözlerine ekledi. (Erkan Yavuz-İLKHA)