“Kim İslam’dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahrette zarara uğrayanlardan olacaktır” Ali İmran 85

“Allah’tan başka dost edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceğin durumu gibidir.Halbuki evlerin en çürüğü şüphesiz örümceğin yuvasıdır.Keşke bilselerdi!” Ankebut 41

Her fırsatta dini değerleri aşağılamaktan, dini sembolleri ve camileri yıkmaktan ve mitinglerinde “Peygamberimiz Apo” ibarelerini kullanmaktan(Diyarbakır), Zerdüşt tapınakları açmaktan (İsveç), Kur’an-ı Kerim’i yakmaktan ve üzerine bira şişeleri koymaktan (Yüksekova) dindar kişilere ve Tarikat liderlerine saldırmaktan (Cizre) geri durmayan PKK’nin, yayın organı ANF bu sabah “Pêxemberê jibîrçûyî Manî/Unutulan Peygamber Mani” başlığıyla yaptığı haber gerçekten de düşündürücü.

Haberde Buda, Zerdüşt ve Hz.İsa’dan olmak üzere 3 dinin sentezinden yararlanılarak oluşturulduğu iddia edilen “Manizm” yere-göğe sığdırılamıyor!

Sözde Kürt Yazar Kamran Simo Hedili’nin son çıkan “Pêxemberê jibîrçûyî Manî” ( Unutulmuş peygamber Mani ) romanının reklamı yapılmış.

Haber, reklamdan ziyade adeta özlemi çekilen, Kürdistan’da olması ümit edilen ve “olsa olsa bize ancak bu din ve bu peygamber olur” dercesine servis edilmiş.

Halkların eşitliğine, köle haklarına, bir ırkın başka bir ırktan üstün olmadığına, kadın haklarına vurgu yapan ANF “Mani’nin her yerde tüm halkların eşit olduğunu, köleliğe karşı çıktığını, hiç bir ırk ve halkın diğerinden üstün olmadığını vaaz ettiğini belirten Hedili, kadınlara en eşit yaklaşan dinin de Manizm olduğunu, kadınların dini lider olabildiklerini, kadın ve erkeklerin birlikte ibadet ettiklerini belirtiyor.” İfadelerine yer vermiş.

ANF, Mani ile Abdullah Öcalan’ı adeta kıyaslayarak “Mani ile bugünkü Kürt Özgürlük Hareketi arasında benzerlikler olduğunu, Manizmde seçilmişler ile dinleyenlerin olduğunu, o dönemin seçilmişlerinin tıpkı bugünün önder kadroları gibi kalacakları doğru dürüst yerleri olmadığını” sözlerine yer vermiş.

Önce Komünizm, sonra Sosyalizm ve en son da Zerdüşt’lük ayağına yatan cenahın son hamlesi Manizm olmasın sakın!

Bilindiği üzere PKK ve onun çizgisinde hareket edenler, bukalemunların renk değiştirmesi gibi son 30 yıl içerisinde inanç konusunda bir çok defa renk değiştirmiştir.

PKK’nın yayın organı olan ANF tarafından “Manizm”e övgüler sıralanması ve “Kürt Özgürlük Hareketi” ile benzer bir çok yönün olduğu vurgulanması, ayrıca “bu nedenle de dinin kısa sürede büyük bir ilerleme ve yaygınlaşma gösterdiğine dikkat çekiyor.” Cümlelerini sarfetmesi bize “Çavê li deriya xwelî li seriya” Kürd atasözünü hatırlatıyor…

ANF ve benimsediği ideoloji şunu çok iyi bilsin ki, Kürd halkı tercihini aziz İslam’dan yana koymuş ve lider, önder olarak ta Hz.Peygamber Efendimizi örnek almaktadır.

Fikir tüccarlığına soyunanlar, halklarına ahlaktan ve edepten yoksun hayat ve inanç şartlarını dayatanlar iflah olamamış, köpüğün deniz suyu üzerinde savrulması gibi, cehennem çukurlarına savrulmuşlardır.

Biz Kürdüz;

Rabbimiz Allah, Önder ve Liderimiz Resulallah, Kitabımız ve anayasamız Kur’an-ı Mubin’dir.

Kendini “bu zamanın İlahı (haşa)” olarak lanse edip Kürd halkıyla ilgili bütün kararlarda “ben merkezli” hareket eden ve Kürd halkına İslam’dan gayrı bir yol göstermeye çalışanlar, benimsemeye dayatanlar biz Kürd’leri temsil etmekten uzaktır…

 

İşte ANF’nin bu sabah servis ettiği haberin tam metni;

Unutulan peygamber(!) Mani!!

İsveç’te sürgünde yaşayan Kürt Yazar Kamran Simo Hedili, Pêxemberê jibîrçûyî Manî ( Unutulmuş peygamber Mani ) adlı romanıyla 2 bin yıl önce Mezopotamya topraklarında yaşanan toplumsal olaylar ve iktidar mücadelesine ışık tutmayı amaçlıyor.

Ar yayınevi tarafından bu ayın başlarında yayımlanan ve tarihi bir araştırma niteliği taşıyan roman odağına Mani Peygamber’i alarak imparatorluklar arasındaki savaşları, dinler arasındaki rekabeti yalın ancak edebi bir dille okuyucusuna aktarıyor.

Hedilli, Mardin’de doğan Mani Peygamper’in İsa’nın doğumundan 242 yıl sonra peygarberliğini ilan ettiğini ve Manizmin kısa bir süre içinde Avrupa ve Çin’e yayıldığını ve uzun yıllar Uygurlar tarafından resmi din olarak kabul edildiğini söylüyor.

Mani’nin o dönemde 7 kitap yazdığını, Mani Peygamberin kendisine Buda, Zerdüşt ve İsa’yı örnek aldığını, 3 dinin sentesinden oluşturduğu Manizmin felsefesinde karanlıkla aydınlığın çatışmasının yer aldığını söylüyor.

Papa’nın 279. Yılında Roma İmparatorluğu’nun eğemen olduğu tüm topraklarda Manizmi yasakladığını, Mani’nin tüm kitaplarını yaktırdığını, Abbasi ve Sasnilerin de Manizi günahkar bir din olarak ilan ettiğini ve Mai dinini savubnanların kitaplarla birlikte yakıldığını aktaran Hedili, bundan bolayı Mani inancını savunanların kendilerini başka din ve mezheplerin içinde yer alarak gizlediklerini dile getiriyor.

Neden Manizmi gündeme getirme ihtiyacı hissettiği sorusunu yönelttiğimiz Hedili, Manizmi Kürtlerin günümüzdeki mücadelesinden haraket ederek ele aldığını, Mezopotamya topraklarında yaşayan halklara ait olan pek çok şey gibi Manizmin de unutturulduğunu belirterek şunları söylüyor.

“Mani Mezopotamya ve uzak doğuda ilk refomları hayata geçiren kişidir. Kürtler de bu dini benimsedi. Bugün hala Kürtlerde Manizmin etkilerini görmek mümkün. Manizmde ırk, sınıf ve din ayrımı yapılmaz. Bugün Kürdistan’da 9 dini inancın bulunmasının nedeni Manizmdir. Bu nedenle Kürtler başta dinden ve ırktan insanlara hoşgörüyle yaklaşır. Manizm gelmiş geçmiş tüm dinlerden daha hoşgörülü olmuştur. Bütün din ve kültürleri eşit görmüştür. Işıkevi olarak adlandırılan Mani ibadethanelerinde her türlü dine mensup insan ibadet edebiliyordu.”

Mani’nin her yerde tüm halkların eşit olduğunu, köleliğe karşı çıktığını, hiç bir ırk ve halkın diğerinden üstün olmadığını vaaz ettiğini belirten Hedili, kadınlara en eşit yaklaşan dinin de Manizm olduğunu, kadınların dini lider olabildiklerini, kadın ve erkeklerin birlikte ibadet ettiklerini belirtiyor.

Hedili, Mani ile bugünkü Kürt Özgürlük Hareketi arasında benzerlikler olduğunu, Manizmde seçilmişler ile dinleyenlerin olduğunu, o dönemin seçilmişlerinin tıpkı bugünün önder kadroları gibi kalacakları doğru dürüst yerleri olmadığını, hiç bir zaman lüks yaşamadıklarını ve tüm ömürlerini inançlarını yaşama geçirebilmek için geçirdiklerini, bu nedenle de dinin kısa sürede büyük bir ilerleme ve yaygınlaşma gösterdiğine dikkat çekiyor.