Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, travma sonrası büyüme konusunu değerlendirdi.
Travma sonrası büyümenin, kişide yüksek düzeyde stres yaratan bir durumun ardından ortaya çıkan olumlu değişimler olduğunu vurgu yapan Demir, "Genellikle travma sonrası stres bozukluğu tanısı alan bireyler, dünyaya, kendilerine ve diğer insanlara yönelik sarsılan düşünceler ile güvensizlik yaşarlar. Ancak, travma sonrası büyüme dediğimizde bu zorlu deneyimlerden güçlenerek, kendimize, diğer insanlara ve dünyaya dair umudumuzu yitirmeden çıkma seçeneğimiz de var." dedi.
Travma sonrası büyüme hangi alanlarda oluyor?
Travma sonrası büyümenin beş alanda gerçekleştiğini ifade eden Demir, "Beş alanda değişiklik varsa eğer zorlu bir deneyimden duygusal olarak büyüyerek çıkmışız demektir; kişisel güçlenme, yeni seçenekleri görebilme, yaşamın değerini anlama, kişilerarası ilişkilerde gelişme ve inanç sistemlerimizde değişim. Zorlu deneyim sonrası kendimizi 'kurban' olarak görmüyorsak, 'hayatta kalan savaşçı' olarak görüyorsak travma sonrası büyüme gerçekleşmiş demektir." ifadelerini kullandı.
Bunlarla başa çıkabiliyorum algısı gelişiyor
Travma sonrası kendilik algısının değişebildiğini ve ‘Evet; incinebilir biriyim, zarar görebilirim ama bunun sonrasında daha güçlü bir şekilde devam edebilirim. Bunlarla başa çıkabiliyorum, bunları atlatabiliyorum’ algısının da geliştirilebildiğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, "Kişisel kontrol duygusu önemli. Elbette hayatta güzel gelişmeler olduğu gibi, olumsuz, istenmeyen olaylar da yaşanabilir. Bu olaylar karşısında kontrol bende, elimden geldiğince mücadele edebilirim demek önemli. Olaylara farklı açılardan bakıp, yeni seçenekleri görmek ve bu çerçevede yeni hedefler belirlemek travma sonrası büyümenin göstergesidir." diye anlattı.
‘Sevdiklerim yanımda ve onlarla beraber bu zorluklarla daha iyi başa çıkabilirim’ algısı…
Kişilerarası ilişkilerde yaşanan değişime işaret eden Demir, "Travma sonrası büyüme sürecinde, aile üyeleri ve sevdiklerimizle daha fazla bir araya gelmek, duygularımızı ve düşüncelerimizi daha iyi açmamızı sağlar. ‘Zorluklar bizi bir araya getirir, güçlendirir’ sözü bu durumu özetler. Travmatik anılarla, sevdiklerimizin desteğini alarak mücadele ettiğimizde, ‘Ben zorluklar yaşayabilirim, sevdiklerim yanımda ve onlarla beraber bu zorluklarla daha iyi başa çıkabilirim’ algısı gelişir. Sonrasında zamanın kıymetli olduğu ve bu kıymetli zamanda seçici, derinlikli ilişkiler kurmanın önemi anlaşılır. İlişkilerde ne kadar açık olursak o kadar derinlikli bağlar kurabiliriz." dedi.
İnanç sistemindeki değişime de vurgu yapan Demir, "Olaylar sonrası maneviyatımız da değişebilir. Kişi kendini ve dünyayı değerlendirirken varoluşsal sorgulamalara girer. Bu olay neden benim başıma geldi gibi sorular sorar. Yaşamın anlamını yeniden yapılandırır. Eğer bu sorgulama sürecinden bir anlam ile çıkarsa daha esnek ve güçlü yeni bakış açıları kazanır." diye konuştu.
Travma sonrası küsme vakaları ve psikolojik anlamda büyüme…
"Eğer yaşadıklarımızı kişiselleştiriyorsak, bu bir haksızlık diyorsak, iyileşmeyi umursamıyorsak, kendimizi suçlama içindeysek psikoloji literatürü buna "Travma Sonrası Küsme" ismini verir. Travma sonrası büyüme bir süreçtir. Yaşanan olaylar kişisel kimlik için bir kırılma noktası oluşturduğu sürece travma sonrası büyüme olmaz. Kişilerde hayata küsme durumu gelişir. Burada daha incinebilir ancak daha güçlü hissetmek psikolojik büyümenin göstergesidir." şeklinde sözlerini tamamladı. (İLKHA)