Cihan Bozaba / İnzar Dergisi

İçerisinde yaşadığımız toplum kadar, kendi inancıyla, kendi değerleriyle, kendi örf ve adetleriyle çelişen, daha doğrusu çelişik bir hale getirilen bir toplum göremezsiniz.

Bu toplumun, bu halkın idaresi için yasalar ve yönetmelikler hazırlanırken halkın inancı ve kutsalları hiçbir şekilde kale alınmaz, adeta yok sayılır. Bu halkın parasıyla inşa edilmiş ve güya bu halkın hizmeti için var olan kurum ve kuruluşlarda, bu halkın inanç değerlerini yansıtacak hiçbir nişana, hiçbir sembole rastlayamazsınız. Söz gelimi, İslam’ın en temel rüknü olan namazın ikamesi için mevcut kurum ve kuruluşların birçoğunda değil bir mescit, bir namaz tahtası dahi bulabilmek neredeyse imkânsızdır.

Bu halkın vergileriyle iş gören ve bütün çalışanlarının ücreti yine bu halkın emeğinden kesilen eğitim, sağlık, ulaşım, iletişim, kültür, sanat, turizm ve akla gelebilecek diğer bütün kurum ve sektörlerde, bu halkın dini ve inancının şiarı ve temel vecibesi olan tesettür yasaklanacak, halkın inancı ve örfünün esası olan mahremiyet olgusu çiğnenecek. Hizmet ve işleyişte, mahremiyet gözetilmeyecek. Bu memleketin asli unsurları, bu toplumun insanları, çalıştığı kurumlarda (ki bu kurumlarda kendi amcası, teyzesi, komşusu veya köylüsüyle muhatap olacak, onların işini görecek) inancının gerektirdiği şekilde giyinemeyecek, inancının değer verdiği kisveye bürünemeyecek. Örneğin, bayan tesettüre giremeyecek; erkek külahlı, sakallı olamayacak.

Bu memleketin en kenar mahallesine, dinine ve örfüne bağlı en ücra beldesine veya köyüne dahi öğretmen, hemşire diye giyim ve kuşamına dikkat etmeyecek açık saçık bayanlar göndereceksiniz. Bu hususta halkın tercihini, seçimini ise hiç gündeme getirmeyeceksiniz.

Etnik kimliği belli olan bir halka/halkın çocuklarına cebren başka bir kimlik dayatacaksınız. Aslen Kürt, Zaza veya Arap olan bir halkın çocuklarına zorla Türklüğü dayatacaksınız. Onlara bir eğitim ve öğretim süreci boyunca her sabah ibadet edasıyla, “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” dedirteceksiniz. Beyinlerine zorla bunu kazıtmaya çalışacaksınız. Bu yalanı, eğitimin vazgeçilmez düsturu-sloganı haline getireceksiniz.

Bu halkın, bu bölge insanının yıllarca çobanlık yaptığı, koyun ve keçilerini güttüğü, karış karış gezip ter döktüğü dağına, taşına, toprağına aynı şekilde ırkçılık-milliyetçilik kokan ve modası çoktan geçmiş, “Ne mutlu Türküm diyene! Türk öğün çalış güven!...” gibi sloganlar yazacaksınız.

...

MAKALENİN TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!