Bir ocak vaktinde etrafımız buzdu. Etrafımız gibi yüreğimiz bir soğukluğu andırıyordu. Çığ yalnız etrafımıza değil yüreğimize de düşmüştü. Gözyaşlarımız çisili yağmur taneleri gibiydi. Sessiz ve durgunduk, yüreğimizde ve etrafımızda kopan fırtınalara kulak kabartmıştık. Zemheri bir vakitteydik. Karımıza kan düşmüştü, pranga düşmüştü. Ümit ışıklarımız kışın sert ve haşin fırtınaları ile sönmüştü.
 

Ve derken takvim sayfalarında yine ocak tekerrür etmişti. Çektiklerimizi bize hatırlatıyordu. Şehitlerimizi yusufilerimizi... Kelepçeli sahneleri, babasız geçen bir çocukluğu ve müebbetliğin imzasını... Artık hayata gülmek bize göre değildi. Sadece acı bir gülümsemeye sahiptik. Her yer ıssız ve karanlıktı. Bir kapı zili karanlık binada bir ışık gibi oldu. Çalan zil bu ocak ayında kıyametin habercisi miydi? Ocaktaki haşin insanların inadına zemheri karlarımızı eritmişti o müjde. Yüreğimize bir kardelen, hanemize bir ışık olmuştu. Tekbir sesleri ve secde dinginliği kapladı bizi. Gözyaşlarımızla şükrümüz karanlık göğsümüzde yankılanıyordu. Yusufilerimiz prangalarından sıyrılmıştı. Artık azadlığın şükrü için secdeye gidiyorduk. Ve babalarını soran yaralı gönüllerin sesi kulaklarımızdaydı. Koridorlarda ``Benim de babam çıkmadı mı? Allah aşkına söyleyin.`` diye inleyen kardeşlerimiz. Baba acısını manevi amcalarının zindandan çıkış müjdesiyle unutup şükür secdesine gidip bir teslimiyetle gözyaşlarını siliyorlardı. Ve bir teslimiyet ki o gece babalarının özgürlük tarihini dakikalar sonra yazdı.
Hiçbir ocak böyle olmamıştı sevinç gözyaşları ilk defa dert dolu karları, ayrılık buzlarını eritiyordu. Ümit tohumu yeşertiyordu. Bitip tükendim dediğimiz yerde bize ümit olmuştu bu tarih...
 

Bir ayrılık haberiyle ümitlerimize buz dağları engel yapılmaya çalışıldı. Bir hicreti gördük en az yüzyıllar önceki hicret gibi bizi yaktı. Hanemize ve hayallerimize yine bir durgunluk girmişti. Artık dostlarımızı da almıştı bu hicret. Muhacerat dostlarımıza olan ayrılığımızda düştü takvim yaprağına...
 

Sen ey muhacir! Bir ocak günü yüreğimize su serptin, müebbetlik mührünü getirerek. Ardından yine buruk bir gönülle hicran duyguları arasında muhacirliği seçerek. Dostlarımızı bu kafileye alarak. Ve anladık ki hayat bir müebbetliktir, İslam rayihasıyla muhacerata dayanılır. Asr-ı saadet gibi bir vakitte muhaceratı yaşayan dostlarımızla vuslatı yaşamak duasıyla.
Muhacir kardeşlerime ithafımdır.
 

Sümeyye Altun / Batman