Malatya İnönü Üniversitesi Bilgi ve Erdem Topluluğu tarafından "Gazze; soykırım ve direniş" temasıyla İlahiyat Fakültesi Prof. Dr. Zahit Aksu Konferans salonunda program düzenlendi.
Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program, İlahiyat Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Hüseyin Polat'ın açılış konuşmasıyla devam etti.
Program'da bir konuşma yapan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Aksa Tufanı'nın sadece Filistin'de ortaya çıkan kararlılığı göstermediğini aynı zamanda bütün dünyayı da zulüm karşısında tavır almaya zorladığına dikkat çekti.
"Gazze gündemimizde olmaya devam etmelidir"
Kaya, "Şunun altını çizmek isterim. Gazze'de yaşanan hadisenin büyüklüğü, dehşeti ve kapsamı değil 8 ay nesiller boyu konuşmamız gerektirir. Gazze çünkü bizim bir anlamda ümmet olarak, insanlık olarak ahvalimizin bir özetidir. Gazze'yi konuşmak bu anlamda bizi kendimizi konuşmaktır. Sadece yaşadığımız sıkıntıları, dertlerimizi değil, aynı zamanda geleceğimize dair umudumuzu canlı tutmanın da konuşmasıdır. Bu yüzden Gazze bizim gündemimiz olmaya devam ediyor ve devam etmelidir" dedi.
"Gazze bize Müslümanlığımızı, insanlığımızı, adil ve vicdanlı insanlar olmamızı hatırlatıyor"
"Gazze bize Müslümanlığımızı, insanlığımızı, adil ve vicdanlı insanlar olmamızı bir anlamda hatırlatıyor, uyarıyor." diyerek devam eden Kaya, "Bunun altını çizmek istiyorum. Dünya telaşının hepimizi bir şekilde kuşattığı bir ortamda, Gazze sadece bu anlamda hüzün değil. Aynı zamanda bize moral de veriyor. Teslimiyetin ve tevekkülün ne olduğunu öğretiyor. Bu yönüyle Gazze çok değerlidir kardeşler. Bu samimiyet, bu kararlılık burada ortaya konulan ihlas aynı zamanda imanın ayrıcalığıdır. İmanın lezzetidir. Ve bu anlamda bakıldığında burada ortaya konulan direniş sadece bugün için değil, gelecek nesiller için de inşallah iftihar vesilesi olarak anılmayı her zaman hak edecektir" ifadelerini kullandı.
"Burada asıl olan bizim bu süreçlerde nasıl durduğumuzdur"
Kaya, "Kur'an-ı Kerim'i okuyan müminler, hayatın bu anlamıyla bakıldığında bir imtihan olduğu bilinciyle bakan müminler aslında bu süreçlerin gelip geçici değil. Bunun izzet ve şeref arayan müminler için yeryüzünde fitnenin ortadan kalkıp dinin yalnız Allah'ın oluncaya kadar savaşma emriyle mükellef olan müminlerin bu sürecin devam edeceğini bilmesi lazım. Burada asıl olan bizim bu süreçlerde nasıl durduğumuzdur. Gazze halkının burada ortaya koyduğu o teslimiyet, tevekkül bence asıl bunun üzerinde durulması lazım" ifadelerine yer verdi.
"Gazze'de müthiş bir direniş sergileniyor"
Gazze'de müthiş bir direnişin sergilendiğini anımsatan Kaya, "Bu anlamıyla bizatihi zaferin kendisi direniştir zaten. İlla sonucu beklemek değildir. Eğer siz bunca zulme, baskıya, katliama, vahşete, soykırıma rağmen ayakta duruyor iseniz. Eğer bir baba bir anne en değerli varlığı olan çocuğunun hatta çocuklarının şehadeti üzerine bir davaya kararlılıkla, bilinçle, bağlılığını ifade ediyorsa, orada teslim olmuyorsa, yenik düşmüyorsa, orada siyonistlerin ve siyonistlerin destekçilerinin hoşuna gidecek herhangi bir cümle ağzından dökülmüyorsa, bilakis onları çaresizlik içine sokacak şekilde kararlılık mesajı veriyorsa bu bizatihi zaferin kendisidir" diye dikkat çekti.
"100 yıldır yaşatmadıkları acı, katliam kalmadı"
İşgalci siyonistlerin bugün Gazze'de yaptığı zulümlerin, 100 yıllık sürecin en yoğunlaşmış hali olduğuna dikkat çeken Kaya, "Yani 1920'lerden başlayarak Filistin halkına yaşatmadıkları acı, katliam kalmadı. Ama Filistin halkı işte bunu Gazze'de görüldü gibi. Gencinden yaşlısına, çocuklarından kadınlarına kadar hepsi kararlılık içerisinde davalarına, bağlılıklarını Allahu Teâlâ'ya (Celle Celaluhu) olan teslimiyetlerini ifade ediyorlar. İşgalci siyonistlerin istedikleri kadar güçleri, silahları, paraları, orduları olsun bu anlamda bu halka boyun eğdirememeleri bizatihi Müslümanlar açısından zaferdir. Filistin halkı elbette, hepsi silahlı mücadele içerisinde değil. Mücahitlerin sayısı belli ama Filistin halkı 4-5 nesildir topyekun elindeki imkanla bu direnişi sürdürüyor. Bizler de aynı bilinçle bu mücadeleye destek vermek durumundayız. Elimizden ne geliyorsa onu yapmalıyız" dedi.
"Kolombiya Üniversitesi'nde başlayan süreç, bir kampüs intifadasına dönüştü"
Başta ABD'de olmak üzere Avrupa ülkelerindeki öğrencilerin ve halkın direnişine de değinen Kaya, şöyle devam etti: "Siyonistlerin bir numaralı destekçisi olan Amerika'nın üniversitelerinin merkezinde insanların nasıl ayağa kalktığını gördük. Başta Kolombiya Üniversitesi'nde başlayan süreç, bir kampüs intifadasına dönüştü. Ve Amerika'nın bütün üniversiteleri neredeyse yayıldı. Oradan Avrupa'ya yayıldı. Bu basit bir olay değil. Bu öğrenciler tehdit ediliyor, öğretim üyeleri tehdit ediliyor. Amerika'nın anayasa mahkemesi üyeleri açıkça Kolombiya Üniversitesi'nde mektup yazdılar. Dediler ki 'bu olaylar devam ederse bu üniversitenin hukuk fakültesi öğrencilerinin hiçbirini ileride hiçbir göreve almayacağız' dediler. Bir taraftan çok uluslu şirketlerin ileride istihdam etmeme tehditleriyle karşı karşıya kalıyorlar. Okuldan atılıyorlar. Bütün bunlara rağmen insanlar, Gazze'deki zulme boyun eğmediklerini, ortak olmadıklarını ve buna karşı tepkilerini ortaya koyuyorlar. Bu gerçekten de çok erdemli, şerefli bir tutumdur. Bu anlamıyla bakıldığında sadece Müslümanlarda değil. Gazze vicdan sahibi bütün bir yeryüzünü harekete geçirmiştir. Bu anlamda ciddi bir kazanımdır. Eğer yapılan bu eylemler, tepkiler, değersiz ve anlamsız olsaydı başta israil'in batıdaki, Amerika'sı ve Fransa'da, İngiltere'de, Almanya'daki destekçileri bu eylemleri bastırmak için bu kadar çaba sarf etmezlerdi. Ellerinden gelen gayreti gösterip polisleriyle, köpekleriyle bu eylemlerin hepsini susturmaya çalıştılar."
"Davası büyük olanın derdi de büyük olur"
Aksa Tufanı'nın sadece Filistin'de ortaya çıkan kararlılığı göstermediğini aynı zamanda bütün dünyayı da zulüm karşısında tavır almaya zorladığına dikkat çeken Kaya, "Bizim açımızdan da bunun bir hayır olduğunu düşünüyorum. Davası büyük olanın derdi de büyük olur. Dolayısıyla burada yani umursamazlık içerisine düşmemek gerektiği gibi umutsuzluğa da düşmemek durumundayız" dedi.
"Bitireceğiz dedikleri HAMAS bugün elhamdülillah 8 ayın sonunda hala dimdik ayakta!"
Kaya, "7 Ekim'den sonra iddia şuydu. İşgalci siyonistler Gazze'ye girecekler, birkaç hafta içerisinde direnişe boyun eğdirecekler. Hatta Gazze halkını oradan sürecekler ve HAMAS'ı bitireceklerdi. Bakın 8 ay geçti. İddialardan bir tanesi de 'esirler için pazarlık yapmayacağız' diyorlardı. Sekiz ay geçti. Allah'a hamdolsun bir tek esirlerini dahi kendileri kurtaramadılar. Bırakılan esirler oldu, pazarlık neticesinde bırakıldı. Bitireceğiz dedikleri HAMAS bugün elhamdülillah 8 ayın sonunda hala dimdik ayakta. Bugün sadece Refah'ta değil, Gazze'nin kuzeyinde de Şucaiye'de işte aynı şekilde Beyt Lahiye'de siyonistlere ağır darbeler indirebiliyor. Bu iddiaların ne kadar aslında temelsiz olduğunu ortaya koydu. Bir anlamda Gazze'yi boşaltacaklardı ama Gazze halkı bunca katliama rağmen ayakta direnişini sürdürüyor. Direnişe olan bağlılığını her vesileyle ifade ediyor. Bu yönüyle de elbette Müslümanlar açısından bu gerçekten çok hamd edilmesi gerektiren bir tablodur" diye konuştu.
"Asla yılgınlığa düşmeyelim"
Müslümanların asla yılgınlığa ve umutsuzluğa düşmemesi gerektiğine vurgu yapan Kaya, "Elbette yaşanan bu acılar karşısında canımız yanıyor, yüreğimiz parçalanıyor. Kardeşlerimizin acısını hissetmek durumundayız. Çünkü biz bir vücudun azaları gibiyiz. Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bizi böyle tanımlıyor. Elbette ki kardeşlerimiz acısını hissedeceğiz ama asla bu mücadelenin sanki boşa gittiği gibi ya da mücadelenin sonuçsuz kalacağı gibi bir duyguya asla kapılmayacağız" diye kaydetti.
"Boykot bir hayat tarzına dönüşmeli"
"Gazze süreci dayanışmanın, kardeşliğin en geniş manada geliştirilmesi, yaygınlaştırılması sorumluluğumuzu arttırmıştır." Diyen Kaya, "Bununla alakalı olarak boykot önemlidir. Boykotu sadece siyonistlerin ve onlara destek veren belli ürünlerin satın alınmamasından ibaret olarak görmemek lazım. Siyonist ve bu anlamdaki zalimlerin bütün kavramlarını, imajlarını, onları destekleyecek ya da onların zulmüne katkıda bulunabilecek her türlü eğilimden, çabadan ve ortamdan uzak olmak anlamında boykotu geniş tutmak durumundayız. Bu anlamıyla boykot tavrı bir hayat tarzına dönüşmeli" dedi.
"israil'in gayri meşru, bir gasp ve işgal çetesi olduğunun bilincinde olmalıyız"
Kaya, son olarak, "siyonist yapı ve onu destekleyen güçler meşru değildir. Siyonizmin meşru olmadığını, Müslümanlar olarak geçmişte her zaman vurguluyorduk. Şu son 8 aylık süreç belki bu konuda kafası karışık olan insanlar açısından da netleşmeye getirmek durumundadır. Bu yaratıklar gerçekten canavardır. Bunlar insan değiller. Bunlarla aynı ortamda Müslümanların yaşayabilme imkanı söz konusu değildir. Dolayısıyla Filistin toprakları işte yasaklanmak istenen sloganda olduğu gibi, nehirden denize özgür olmalıdır. Ve bu coğrafyada israil diye bir gasp ve işgal çetesine asla yer yoktur. Belki bugün ya da yakın vadede, orta vadede gücümüz onları buradan defetmeye yetmez. Ama ümmet olarak Müslümanlar olarak hatta adil insanlar olarak zihnimizde asla israil diye bir olguyu meşru görmemeliyiz. Özetle sürekli israil'in gayri meşru olduğu bir gasp ve işgal çetesi olduğu bilincinde olmalıyız ve bu bilinci gelecek nesillere insanlara taşımak zorundayız. Son olarak sadece zulme karşı çıkmak yetmez. Mutlaka elimizden geldiği kadar tüm imkanlarla direnişi desteklemeliyiz" dedi. (İLKHA)