4. derse girmiştik ki arkadaşım bana: “Hacer biliyor musun Ahmed hoca 7/B sınıfında Said Nursiye ağır küfürler ve hakaretler... savurmuş” dedi. Ben de karşı çıkan olmadı mı? Diye sorduğumda bana: “abimle öyle bir tartışmış ki nerdeyse kavga edeceklermiş. Ben dinledikçe titriyordum. Hocanın yanına gidip sizinle biraz konuşabilir miyim? dedim, “evet” dedi.

Ona: “Siz neden Bediüzzaman’a hakaret ediyorsunuz. Ona hakaret edemezsiniz onun milyonlarca sevdiği var.” dedim. Oda bana: “Ben Said Nursiyi sevmek zorunda değilim.” Dedi. Sevmek zorunda değilsiniz ama ona hakaret edemezsiniz asla! Dediğimde ise “sen Bediüzzaman’ın avukatı mısın, ben kimseye hakaret etmedim.” diyerek kendini savunmuyor mu! O günden sonra ne ben onunla konuştum ne de o benimle!

Başörtülü olduğum için zaten o beni daha önceden de sevmiyordu. Cuma günüydü yani karne günü. Demek ki adam o günden beri bana kin tutmuş ki Fen dersime 1 vermiş. Tüm derslerim iyiydi. Belki teşekkür belki takdir belgesi alacaktım onun yüzünden alamadım. Halbuki Fen dersinin sınavlarında iyiydim. Yanına gittim. Bana niye 1 vermişsiniz? Kasıtlı yaptığınızı biliyorum. Dediğim de gülüyor ve bana ne alaka diyor. (Allah’ım kriz oldum)

“Sana hakkımı helal etmiyorum” diyerek yanından ayrıldım. Zaten okula başörtüsüyle girinceye kadar canımız çıkmıştı nerdeyse! Ama neyse “uzaylı bilgini”nin yaptığına üzülmüyorum. O büyük şahsiyet için başıma gelen bu olaydan şeref duyuyorum. Elhamdulillah ben teşekkürümü Bediüzzaman’dan alacağım inşallah. Kendime dedim ki: “Müslüman bir ülkede böyle haksızlıklar oluyor ya Rabbi sen Muhammed ümmetine rahmet eyle onları özlerine döndür.

Bu adam gibi olanlara en güzel cevabımız İslamı yaşamaktır. Ve risaleyi okuyup Bediüzzaman’ı anlayıp, anlatmak olacaktır.

HAFTANIN YAZISI HACER / KIZILTEPE - YAŞ: 14