Sakarya Milli İrade Sivil Toplum Kuruluşları adına her hafta bir STK'nın gerçekleştirdiği basın açıklaması, bu hafta Bilge İnsan Abdullah İbni Abbas Kuran ve Hadis İlimleri Akademi Derneği tarafından yapıldı.

Adapazarı Kültür Merkezi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasını dernek adına okuyan Muhammed İkbal Eren, Gazze'de insanlığın ölmeye devam ettiğini, işgal rejiminin ise katliamlarını sürdürdüğünü söyledi.

"Allah yolunda evinden olanlar tüm insanlığın imtihanıdır"

Eren, "Gazze'de, 225 gündür vedalar bitmiyor. Filistinli bir baba, şehit olan evladına veda ediyor. 'Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. Biz Allah'a aitiz ve şüphesiz O'na döneceğiz' diyor. Filistinli küçük kız, israilin saldırısı sonrası mahsur kaldığı enkaz altında defalarca annesini soruyor. Filistinli bir çocuk, israilin Gazze'ye yönelik saldırısında şehit olan babası için ağlıyor ve 'babam nerede?' diye soruyor. Evet, kıymetli dostlar! Bu sorunun muhatabı hepimiziz. Çünkü rabbimiz Kur'an-ı Kerim'in Tekvir Suresinde; '1.Güneş, dürüldüğü zaman, 2. Yıldızlar, bulanıp söndüğü zaman, 3. Dağlar, yürütüldüğü zaman, 4. Gebe develer salıverildiği zaman. 5. Tüm canlılar toplandığı zaman, 6. Denizler kaynatıldığı zaman, 7. Ruhlar (bedenlerle) eşleştirildiği zaman 8,9. Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman' diye buyurarak savunmasız bir masumun zulme uğramasından, katledilmesinden hepimizi sorumlu tutmaktadır. Bugünde Filistin topraklarında, Gazze de yetim kalan, öksüz düşen, açlıkla, yoklukla boğuşan, Allah yolunda evinden yurdundan olan o çocuklar ve kadınlar, dünyadaki Müslümanların ve tüm insanlığın yani hepimizin imtihanı olmuştur." dedi.

Sömürgeci Batının işlediği cürümleri, sömürmek için gittikleri dünyanın her köşesinde uyguladıkları vahşeti bildiklerini ancak kolay unuttuklarını hatırlatan Eren, tedbirli olmak için uyanık olunması gerektiğini aktardı.

"Zalimin zulmüne engel olacak mücadele yöntemlerini bulmak ve uygulamak zorundayız"

Eren, "Gazze, zalimlerin dünyasını ortaya çıkardı. Anladık ki, zalimlerin kontrolündeki Birleşmiş milletler, demokrasiler, insan hakları, adalet çağrıları meğer kundaktaki çocukları koruyamayacak, her yaştan binlerce sivilin katledilmesine seyirci kalabilecek, bir lokma ekmek için sokağa çıkan masum insanları bombalayanlara dur diyemeyecek kadar kalpsizmiş. Bugün ABD destekli İşgalci siyonistlerin Gazze'de yaşattıklarına engel olamadığından dolayı ümmet sorumludur, vebal altındadır. Bugün zalimin zulmünü kınamak zulme engel olmuyorsa, ümmet zalimi durduracak, zulmüne engel olacak mücadele yöntemlerini bulmak ve uygulamak zorundayız." diye konuştu.

Gazze'de yaşanan cihadın, kardeşliğinin gereğini yerine getirmede tembellik yapan, davet ve tebliğ faaliyetlerinden geri duranlara nasıl davet yapılacağını öğrettiğini aktaran Eren, "Bugün Gazze'de dünyayı satıp ahireti alan bir halk ABD destekli siyonist vahşete karşı 100 yıldan fazla bir süredir dişiyle, tırnağıyla, malı ve canıyla mücadele vermeye devam ediyor. Bizlerin görmeye dayanamadığımız çoğu zaman gözlerimizi çevirdiğimiz görüntüleri Gazzeli kardeşlerimiz her gün yaşamaktadırlar. Son 225 gündür ise ve yaşanan katliamlara rağmen sabrediyor topraklarını terk etmiyorlar. Sabır hiçbir zaman zulme rıza göstermek, zalimi kabullenmek, sıkıntıları yok saymak değildir. Sabır her türlü zorluk karşısında mücadeleden vazgeçmemek, Allah yolunda, Allah’ın istediği şekilde istikrarlı olmaktır. Önce fiili duada bulunmak, duanın gücüne inanmaktır. Lütfen Allah rızası için ümmeti korkaklığa, yılgınlığa düşürecek söz ve fiillerden uzak duralım. Allah'u Teâlâ, Bakara Suresi'nin 153'üncü ayetinde; Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir' diye buyuruyor. Sabır yolda olmak kadar yolun hakkını da vermektir. Yolda olmak ibnül vakt olmaktır aynı zamanda. Yani zamanın evladı olabilmektir. Vahşetin bu kadar yaygınlaşıp derinleştiği dönemde anın vacibi zalimin karşısında, mazlumların safında fiilen mücadele etmektir. Cihada destek olmaktır. Hakkı hakikati haykırmaktır. Ancak bugün maalesef camilerimizde, kurslarımızda, okullarımızda, sokaklarımızda, meydanlarda hakkın sesi yeterine güçlü çıkmıyor. Hakikat yüksek sesle dile getirilmiyor. Zülüm ayyuka çıkarken insanımız günübirlik telaşlarla uğraştırılıyor, avutuluyor, gereksiz tartışmalarla vakitler israf ediliyor. Maalesef devasa kadro ve imkânlarımız zulümleri, hastalıkları engellemek için daha fazla mücadele etmek yerine hastalandıktan sonra tedavi için daha çok gayret gösteriyor." şeklinde konuştu. (İLKHA)