PKK-KCK-BDP ÜÇGENİNE RAĞMEN İSLAMİ UYANIŞ ve KÜRDİSTAN
1984`ten günümüze gelen Marksist ve Leninist pratiğe sahip, kimi zaman gerilla taktiklerine, siyasal yapılanmalara, şehir ve kırsal mücadelelere kadar farklı stratejilere başvuran ve Ortadoğu`nun en güçlü silahlı sol hareketi olma özelliğini taşıyan PKK`nin temel argümanlarından biri dinsel ve geleneksel kültürün halkları pasifize ettiğidir. Bunu gerek hareketin ilk kongresinde gerek öcalanın kongreden sonra yazdığı ilk kitap olan Kurdistan Devriminin Yolu eserinde bunu açık bir şekilde müşahade edebilmekteyiz. Bu vaka sadece teorik olarak değil bölgede ciddi bir manada pratiğe döküldüğünü yüzlerce mollanın, imamın ve dindar gençlerin şehid edilmesiyle görüyor ve biliyoruz.
Yine aynı ahlaki değerlere sahip, Öcalan`ın 1999 yakalanma sürecinden sonra, PKK`nin siyasal arayışları neticesinde bir üst yapılanma , klasik parti olmayan, iktidarı hedeflemeyen, ideolojik, ahlaki ve örgütsel bir oluşum olan KCK siyasal boşluğu dolduracaktı. Daha çok şehir yapılanmalarının kaynağı olan Komalén Civakén Kurdistan (KCK) sosyalizmin sloganik varlığı ile beslenecektir. Ayrıca ulusal kurtuluş hareketi, proleter devrimciler, sosyalizmin alfabesi, burjuva gibi sol fraksiyonlu cümleler, KCK anayasası olarak bilinen metinde rahatlıkla görülmektedir. Ve bu metinde ne kadar din özgürlüğünden bahsedilse de son süreçte bölgede KCK tarafından yakılan İslami dernekler (Yusufi Der İlim Der Hür Dava Partisi) büyük bir çelişkiyi ve tutarsızlığı gözler önüne sermektedir.
Üçgenin son halkası olan KCK`nin siyasal sözde demokratik yapılanması olan barış! ve Demokrasi! Partisi`de yine aynı değerleri paylaşmakta, sol zihniyetleri Müslüman Kürt halkına vekil kılan bir düşünce hareketinin devamıdır. Ve son Hür Dava Partisine yapılan saldırıların sözde barış partisinin direktifleriyle yapıldığını söylemem, sanırım başka açıklamalara gerek bırakmayacaktır.
Ve şu muhakkaktır ki toplumsal psikolojisi İslami değerlerle var olan ve kökleri kadim bir geleneğe varan bir kürt halkı, sosyalizmin değer öğretisine her zaman yabancı kalacaktır. Tarihi kapıları şöyle bir araladığımızda görülecektir ki kürt halkı kesinlikle nasyonal ırkçı bir düşünceye sahip olmamış varlığını inancın potasında eritmiş, sınırlarını Müslümanların yaşadığı her yer olarak telakki etmişlerdir. Onlar için Selahaddin-i Eyyüb ne idiyse, varlığı İslam`a bağışlayan Fatihte şüphesiz ki oydu.
Evet Kürdistan; Cumhuriyetin kuruluşundan beri bölgede yeni bir uyanışa, bir varolma mücadelesine, ilk günde gizlenen tarihin tekrar dirilmesine ve inancın savaşına şahit olmaktayız. İlk defa zalimler ve yerel hain işbirlikçiler ilk günkü gibi kulaklarını ve gözlerini kapatmaktadır bu coşkuya. Benzeri zor olabilecek bir mücadelenin ilk zamanlarını yaşıyoruz. Tekrardan yaşanan zindanlar, inanca adanan hayatlar, muhaceratlar ve zorluklar…
İşte bu yaşananlar Kürdistan İslami Hareketinin vahyin gölgesinde olduğunun hüccetidir. Yol azığı Rasulullah`ın dudaklarından çıkan metodsal cümlelerdir. Stratejiyi oluşturan da şüphesiz ki Resulullah`ın varisleri olan yüz akı alimlerdir. Yine hareketin damarlarına kan verenler ise Rabbe adanmış gençlerdir.
Söyleyin Allah aşkına dünya şeytanlarının oyunları nasıl etkileyebilir bu mücadeleyi ?
Okuyucu Yazısı
Yakub İSLAM