Son zamanlarda trafik kazaları artmaya başladı. Meydana gelen bu kazalar ölümle veya yaralanmayla sonuçlanabiliyor.
Ölümlü ve yaralanmalı trafik kazasında mağdur tarafın hakları ile ilgili konuşan Avukat Hikmet Delebe, mağdur tarafın çeşitli kanallarla haklarını arama olanaklarının bulunduğunu dile getirdi.
Delebe, mağdur tarafın arabulucuya başvurup oradan bir netice alma gayreti içerisinde olması gerektiğini ifade etti.
Delebe ayrıca son zamanlarda piyasada mağdur aileler adına işlem yapan bazı kişilerin ortaya çıktığını belirterek özellikle mağdur tarafın bu kişilere itibar etmemesi gerektiğine dikkat çekti.
Delebe ölümlü, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazaları ile ilgili İLKHA'ya açıklamalarda bulundu.
"Mağdur tarafın haklarını arama olanakları bulunmaktadır"
Trafik kazalarının gerçekten de son zamanlarda artmaya başladığını vurgulayan Delebe, "Trafik kazasının mağduru olan tarafların bir defa çeşitli kanallarla haklarını arama olanakları bulunmaktadır. Trafik kazası; ölümlü ve yaralı yaralamalı ise zaten bu mahkemelere intikal etmektedir. Öncelikle Cumhuriyet Savcılıkları gerekli olan soruşturmayı yaptıktan sonra kamu davası açmaktadır ve şoför olan kişi yani aracı kullanan ve kusurlu olan kişi yerine göre ağır ceza mahkemesinde yerine göre Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaktadır. Bir de mağdur tarafı açısından işin maddi boyutu bulunmaktadır. Mağdur olan kişi, karşı tarafın sigortasına yani kazaya sebebiyet veren aracın sigortasına başvurmak suretiyle maddi zararlarını talep etme hakkına sahiptir." dedi.
"Kazanın mağduru olanların avukattan destek almalarını önemle vurgulamak istiyorum"
Av. Hikmet Delebe
Kazanın mağduru olan tarafın hem mahkemeler ve savcılıklar nezdinde hem de sigorta şirketleri nezdinde haklarını talep edebileceğini dile getiren Delebe, "Öncelikle arabulucuya başvurup oradan bir netice alma gayreti içerisinde olmalıdır. Arabulucuda çözüm çıkmazsa iddia ettiği zararlarını mahkemeler üzerinden talep etmektedir. Böyle bir durumda mağdur olan kişi eğer yakınlarından birini kaybetmişse destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep edebilir. Eğer kendi vücudunda bir hasar meydana gelmişse kalıcı bir sakatlık, engellik durum meydana gelmişse yine iş gücünün azalması oranında bir tazminat, manevi tazminat, bakıcı gideri dahil bir dizi tazminat talep edebilmektedir. Bu konuda zaten arabulucularımız aktif olarak çalışmaktadır. Kazanın mağduru olan aileler hem mahkemeler nezdinde, savcılıklar nezdinde hem de sigorta şirketleri nezdinde haklarını talep edebilmektedirler. Sigorta şirketinin sigorta poliçesinin altında kalan miktarlar bakımından da araç sürücüsüne, aracın ruhsat malikine dava açma hakkı bulunmaktadır. Bu bakımdan vatandaşlarımızın trafik kazasına maruz kalan, bu kazanın mağduru olan vatandaşlarımızın avukattan destek almalarını önemle vurgulamak istiyorum." diye konuştu.
"Sigortada aracılık yapan kişilere itibar etmemeleri gerekmektedir"
Piyasada mağdur aileler adına işlem yapan kişilere itibar edilmemesi noktasında uyarıda bulunan Delebe, "Son zamanlarda piyasada mağdur aileler adına işlem yapan bazı kişiler ortaya çıkmıştır. Vatandaşların kesinlikle bunları itibar etmemesi gerekiyor, zira bu kişiler avukat değiller ve avukatmış gibi davranarak vatandaşı daha da mağdur etmektedirler. Alınacaksa bile bir miktar para sigorta şirketinden ya da karşı taraftan bunun önemli bir kısmına kendileri el koymaktadır. Bu bakımdan mağdur olan vatandaşlarımızın daha fazla mağdur olmaması için avukatlara müracaat etmeleri gerekmektedir. Sigorta aracılık şirketlerine, sigortada aracılık yapan kişilere itibar etmemeleri gerekmektedir." şeklinde konuştu.
"Meydana gelen kaza sadece maddi hasarlıysa karşı tarafla anlaşıp tutanak tutmaları gerekiyor"
Meydana gelen kazanın ardından yapılacakları anlatan Delebe, şöyle devam etti:
"Kaza meydana geldiğinde öncelikle sadece maddi hasarlı ise iki tarafın tutacağı tutanak işlerini görür. İki taraf tutanak tutacak, imza atacaklar sadece maddi hasarlıysa bir taraf diğer tarafın sigorta şirketine diğer taraf öbür tarafın sigorta şirketine başvuracaktır. Sigorta şirketleri araçtaki değer kaybı dahil bütün maddi zararları giderir. Eğer meydana gelen kaza ölümlü ya da yaralamalı bir kaza ise buraya zaten güvenlik güçleri derhal intikal edecektir hatta ölümlü kazalarda Cumhuriyet Savcısı da olay yerine gelmektedir. Olay yeri incelemesi yapılır, keşif yapılır, tutanakları tutulur hatta bu olay yeri kameraya alınır. Daha sonra Cumhuriyet Savcılıkları nezdinde soruşturma açılmak suretiyle kamu davası açılır. Burada vatandaşın dikkat etmesi gereken şu; eğer meydana gelen kaza sadece maddi hasarlıysa karşı tarafla anlaşıp tutanak tutmaları gerekiyor. Aynı yerde olay mahallinde tutanak tutmazsalar artık haklarını talep eden imkanları yok çünkü araçlar çekildikten, olay yeri temizlendikten sonra ortada delil kalmayacaktır. Bu bakımdan kazanın mağduru olan taraflar hemen orada tutanaklarını tutup sigorta şirketlerine başvuracaklardır ama meydana gelen kaza ölümlü ve yaralamalı ise bu durumda derhal güvenlik güçlerine haber verilmesi gerekiyor. Elbette ki sağlık ekiplerinin öncelikle olay yerine intikali çok çok önemlidir. Güvenlik güçleri geldikten sonra zaten gerekli incelemeleri yaparlar, tarafların beyanları, eğer sağlık durumları el veriyorsa, hemen alınır sonrasında da zaten savcılıklar nezdinde takip edilmesi gerekmektedir."
"Kan parası diye bir tabir kanunda geçen bir tabir değil"
"Kan parası" diye tabir edilen ifadenin kanunda yerinin olmadığını söyleyen Delebe, "Kan parası diye bir tabir kanunda geçen bir tabir değil, hukukta bunun da yeri yoktur ama toplumsal hayatta bir taraf bir tarafa zarar verdiğinde diğer tarafın maddi zararlarını gidermek adına ya da manevi zararları gidermek adına bir miktar para ödenir. Bu mahkeme dışı yapılan bir ödemedir ama ölümlü kazalarda taraflar kendi zararlarını mahkemeye intikal ettirdikleri zaman destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep etmektedirler. Cemaat usulüyle yapılan toplantılarda ise mağdur olan taraf yani kaybeden para diğer taraftan uygun bir rakamda bir para alır. Bu da aynı zamanda toplumsal barışa hizmet eden bir olgudur. Ancak şuna dikkat etmek gerekiyor; cemaatin sıkıştırmasıyla toplumsal ve mahalle baskısıyla bir rakama kabul ettirmek doğru bir durum değildir, zira kendi yakınını kaybeden kişiler hem maddi hem de manevi yönden büyük zarar içerisine girmektedirler. Eğer bir rakam önerilecekse de bunun gerçekçi bir rakam olması gerekmektedir." ifadelerini kullandı.
"Mağdur olan taraf karşı taraftan 6 ay içerisinde şikayetçi olmazsa artık şikâyet hakkını kaybedecektir"
Delebe, son olarak hafif yaralanmalı kazayla ilgili şunları söyledi:
"Meydana gelen yaralamalı trafik kazası hafif nitelikli bir yaralama meydana getirmişse bu şikâyete tabidir. Mağdur olan taraf, yaralanan taraf karşı taraftan şikayetçi olmazsa 6 ay içerisinde artık şikâyet hakkını kaybedecektir. Dolayısıyla şoför hakkında kusurlu olan sürücü hakkında bir kamu davası açılamayacaktır. Bu tamamen şikâyete bağlıdır. Uygulamada sık sık önümüze gelen bir durum. Trafik kazası meydana geldikten sonra bir taraf hafif yaralandıysa savcılığa şikâyet etmeyi aklından geçirmemektedir, o sadece trafik sigortasının tazminat boyutuyla uğraşmaktadır. 6 ayda şikâyet süresini geçirdikten sonra da artık kusurlu olan sürücüden şikayetçi olma hakkını da kaybetmektedir. Dolayısıyla cismani zararlı yani yaralamalı bir trafik kazasında yaralama eğer ağır nitelikli ise zaten şikâyete tabi değil ama basit nitelikli ise bu durumda şikâyete tabiidir. Kişinin 6 ay içerisinde sürücüden şikayetçi olması gerekmektedir." (İLKHA)