Aziz Aliya İzzetbegoviç, 1925 yılında Bosna’da doğdu. 1941 yılında henüz 16 yaşında iken kuruluşunda yer aldığı Mladi MuslimaniHareketinin en aktif üyelerindendi. Bu grubun amacı İslâmi düşüncenin ve kültürün ihyası, Müslümanlarınyeniden özüne dönmesi, tarihleri ve dini geleneklerine uygun olarak yeniden eğitilmesi ve Müslüman mültecilerin, yetimlerin ve savaş mağdurlarının ilgilenileceği sosyal ve hayır kurumlarının gelişimiydi.
Bu kulüp ve hareket önce bir düşünce kuruluşuydu ancak çok geçmeden Bosna genelinde aktif faaliyetler yapmaya başladı. Kulüp ayrıca kadın kollarını da kurmuştu. Hareket her tarafta konferanslar düzenliyor, özellikle gençler içerisinde günden güne teşkilatlanmasını arttırıyordu. Yaptığı toplantılarda Bosna’nın sıkıntılardan kurtuluş çarelerini arıyor ve faaliyete geçiriyordu. Bu çalışmaların en önünde de Aliya bulunuyordu.
O zamanlarda bütün Batı ittifak halinde İslam karşıtı kampanyalar yürütüyor, insanların düşünceleri İslam aleyhinde şekillendiriliyordu. Mladi Muslimani ise tüm bu karalamalara karşı yazılar yazıp yayınlıyor, Müslüman Bosna halkını bilinçlendirmeye çalışıyordu.
Çok geçmeden Mladi Muslimani ülkede etkin bir hareket olmuş, 2. Dünya savaşı esnasında çok önemli faaliyetler içerisine girmişti. Bu savaşta vahşi Sırplar 100 bini aşkın Müslümanı öldürmüşlerdi. Savaş esnasında bu kulüp halka sahip çıkan en faal hareketlerdendi.
Bilge Kral Aliya, gençlik yılları ile ilgili şu anekdotları aktarıyor: “O sıralarda, Ali Mutevelliç tarafından kaleme alınan ve büyük bir hayranlık duyduğum ‘İslam Işığında’ adlı eseri okudum. Bu, çok kıymetli bir eserdi ve benim üzerimde büyük etkisi olmuştu. Ayrıca Osman Nuri Haciç’in yazdığı ‘Hz. Muhammed ve Kur’an da bana yön veren eserlerdendir. Bu ve benzeri kıymetli eserler o zamanlar Mostar şehrinde faaliyet gösteren ‘Kalaycı’ Kütüphanesi tarafından bastırılmıştı. Bu çok büyük bir hizmet olmuştu ve teşkilatımızın üyeleri bu eserlerden büyük ölçüde istifade etmişlerdi. Bu eserler teşkilatımızda okunuyor ve tartışılıyordu. Böylece ilk aylardan başlayarak İslam’ı gerçek kaynaklarından öğrenmeye başlamıştık. Üyelerimizin sayısı büyük bir hızla artıyordu. Müslüman gençlik içinde teşkilatımız büyük bir kabul bulmuş oldu.”
Bizim o zamanki şanlı mücadelemizin bu günlere gelişimizde, büyük rolü olduğuna inanıyorum. Biz mensubu olduğumuz mukaddes dinimiz İslam’la varlığımızı sürdürebileceğimize inanmıştık ve öyle de oldu. Bu şuna benzer: Bir çiçek düşünün, eğer onun köklerini keserseniz; o, topraktaki gıdayı ve suyu alamaz. Bir süre yaşar ve sonunda kurur. En ufak rüzgâr, onun alır götürür. Kısacası Müslüman Boşnak halkının geleceği İslam’dadır. Bu benim değişmez, sâbit fikrimdir.
2.Dünya savaşından sonra yönetime komünistler geldi. Avrupa-Bosna’da Müslümanlara zulümler had safhalara çıkmıştı. Genç Müslümanlar teşkilatının üyeleri terörist olarak görülüyor, tutuklanıyor, onlarca yıllık hapis cezaları veriliyordu. Hatta idam edilenler olmuştu. 1949’da Aliya’ya da sırf İslamcı ve komünizme karşı olduğu için 5 yıl hapis cezası verildi. Ama o zindanda da boş durmuyor, kitaplar yazıyor, dışarıyla ilişkili olarak çalışmalarını sürdürüyordu. 1953 yılında ise meşhur diktatör Tito cumhurbaşkanı oldu. Müslümanlara baskı ve eziyetler bitmek bilmiyordu.
Nihayet 1974’te Tito Müslümanları rahatlatacak bazı uygulamalara geçti. Bizim Türkiye’nin Adalet Partisi dönemindeki bazı rahatlıklar gibi Bosna Müslümanları da çeşitli haklarını elde ettiler. Cami, medreselerin açılması, bazı dini kuruluşların çalışmasına izin verilmesi gibi.
Aliya, 1983 yılında yayınladığı ‘İslami Manifesto’ adlı meşhur kitabından dolayı hâkim karşısına çıkarılıp yargılandı. Suçu ise Avrupa’nın ortasında sistemi değiştirip şeriatı getirmek, Bosna-Hersek’i İslami bir devlet yapmaya çalışmaktı. Kral, bundan dolayı 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak kitabı elden ele dolaşıyordu ve Aliya’nın zindana girmesi daha fazla insanın özüne dönmesini sağlamıştı. Zindanda yine kitap yazmaya devam ediyordu. Aliya, 5 yıl yattıktan sonra serbest bırakıldı.
Kral, zindandan çıkar çıkmaz Bosna-Hersek’in kendi kimliğine ve özgürlüğüne kavuşturulması için siyasi hayata atılmaya karar verdi.1990 yılında Demokratik Eylem Partisi(SDA)’ni kurdu. Artık Mladi Muslimani ise partinin gençlik hareketi yerine geçiyordu. Kral’ın partisi %38 oy aldı ve Aliya ise cumhurbaşkanı oldu.
Bu yıllardan sonra Yugoslavya eyaletleri bir bir bağımsızlıklarını ilan ediyorlardı. Bunun üzerine Bosna-Hersek eyaleti de bağımsızlığı tercih etti. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Amerika ve Avrupa, Batı’nın kalbinde Müslüman bir liderinvarlığına asla tahammül edemediler. Bosna’nın payına bundan sonra işgal, katliam, sürgün, tecavüz, talan ve daha bütün musibetler düştü. Alçak Batı’nın demokrasi yalanı çok sürmedi, ta Aliya’ya zehirli balı içirdiler ve 1995 yılında Dayton antlaşmasını imzalamak zorunda bıraktılar. Zira bir bütün olarak Batı, dünyanın gözü önünde, bu savaş sonunda 300 bin ölü, talan ve viran olmuş bir yurt bırakmıştı geride. Aliya bu antlaşmayı imzalamasaydı bir halk soykırıma gidecekti.
Aliya İzzetbegoviç, 19 Ekim 2003’te hayatını kaybedip, ebedi diyara göçtü. Çok sevdiği Rabbine kavuştu.
Her insanın doğruları ve yanlışları vardır. İzzetbegoviç’in de doğrularının yanında mutlaka yanlışları da olmuştur. AmaAliya’yı değerlendirirken yaşadığı coğrafya, zaman, şartlar göz önüne alınmalıdır.
Biz Bilge Kral’ı hep hayırla anacağız. O’nun hayatının her safhasından gençlik olarak ilham alacağız, dersler çıkaracağız. Çünkü şunu kesin olarak biliyoruz kio, İslami değerlere ve Bosna halkının Müslüman kimliğine sahip çıkmada samimiyetinden şüphe etmediğimiz bir önderdi. Ömrünü Yüce İslam davası uğruna harcadı. Allah için yaşamaya çalışıyordu. Yiğitti, cesurdu, halkının hizmetkârıydı. Zindan, eziyet, işkence gördü. Ama o, her zaman içinde yaşadığı topluma ve tüm İslam âlemine ışık saçmak için gayret etti. Ta gidip Rabbine kavuştu. Allah ona rahmet etsin, onu hayr ile yargılasın.
Âmin… Allah’a emanet olunuz.
BİLAL FİDANCI/SÖZ&KALEM DERGİSİ EKİM 2013