Filistin'de gerçekleştirilen vahşete dur diyebilmek için işgalcilere destek veren firmalar ve şirketler boykot edilmeye devam ediyor.
Pusula Hareketi Öncüsü Mustafa Tutar, vahşetin boyutuna dikkat çekerek, işgalcilerin Filistin'de insanlığa ait tüm değerleri ve kırmızı çizgileri aştığını ifade etti.
Gazze'de gerçekleştirilen soykırımın yarım asırdan fazladır devam ettiğini kaydeden Tutar, israil'in soykırım yapma yolunda bölgede bahane üretebilmek adına politikalar geliştirdiğini belirtti.
'Pusula tüketime yön ver' sloganıyla boykotu devamlı bir hale getirecek ve bu noktada duyarlı esnaf ve tüketiciyi buluşturacak bir proje hazırladıklarını aktaran Tutar, sadece bir kitleden değil, bütün vicdan sahibi insanlardan destek beklediklerini belirtti.
Pusula Hareketi Öncüsü Mustafa Tutar, İLKHA muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.
7 Ekim ve sonrasında yaşananları değerlendirirken, Filistin'deki israil zulmünün öncesine ve tarihine bakılması gerektiğini söyleyen Tutar, "Yaklaşık 5-6 aydır ciddi bir soykırıma şahitlik ediyoruz. Hepimizin gözü önünde yaşanıyor olaylar; çocuklar, masum insanlar katlediliyor. Olayı sadece 7 Ekim ile başlatmak anlamamızı zorlaştırır, olayların başladığı 60-70 yıl öncesine gitmek daha doğru olur. israil'in bölgede bir savaş çıkartması, bölgeyi işgal etmesi, sürekli yerleşimci getirmesi bölgeyi zora sokan durumlardır." dedi.
"Bütün sokaklar Filistinli yerel halka kapatılmış durumda"
Mustafa Tutar
İşgalcilerin uyguladığı yerleşimci politikalardan dolayı Filistinlilerin yaşam ve ibadethane hayatlarının kısıtlandığına ve yasaklandığına dikkat çeken Tutar, "israil ciddi adımlar attı bugüne kadar. Bir örnek vermek gerekiyorsa akla ilk gelen 'El Halil' şehri. Hazreti İbrahim Peygamberin ve diğer Peygamberlerin de kabullerinin olduğuna inanılan, içerisinde bir Camiyi barındıran şehir. Bundan yıllar önce bu şehirde bir katliam yaşandı. Katliam El Halil Camii'nde yaşanıyor ve katliamdan sonra israil bu olayı incelemek üzere bir araştırma kuruluşu oluşturuyor. Bunun neticesinde oluşan sonuçlara göz attığımızda israil'in bölgeye nasıl bir politika uyguladığını daha yakından anlamış oluyoruz. El Halil Katliamı'nın ardından, altı ay sonra 'El Halil Camii' ikiye bölünmüş ve yarısı Yahudilerin ibadethanesi, yarısı da Camii olarak muhafaza edilmiştir. Camii olarak kabul ettiğimiz bu mekân israillilerin izin vermesiyle içeri girilen, ezan okunan ve defalarca ezan okunması engellenen bir bölge haline getirilmiş durumdadır. Aynı zamanda El Halil şehri, kendileri 'Hebron'da diyorlar.'Hebron' şehri yerleşimci bölgesi ve normal yerel halkın yaşadığı bölgeler olarak bölünmüş durumda. Bazı sokaklara Filistinliler giremiyorlar fakat israilli yerleşimcilerin giremediği bir sokak yok. Sadece bazı sokak tabelalarında 'Burası sizin için tehlikeli olabilir' uyarısı bulunmaktadır. Onun dışındaki bütün sokaklar Filistinli yerel halka kapatılmış durumda. Bu bile aslında orada yaşanan zulmün nasıl bir boyutta olduğunu göstermektedir. Her şehirde ve her bölgede ayrı bir politika uygulamaktadırlar, orayı ele geçirmek üzere." diye konuştu.
"israil hiçbir ahlaki, dini sınır tanımadan vahşet yapıyor"
Gazze'de işgalcilerin zulümlerine ses çıkarmanın insani bir sorumluk olduğunu ve Müslümanları bağlayıcı bir tarafının bulunduğunu ifade eden Tutar, "İnsan kendini nasıl tanımlarsa tanımlasın bu vahşete ses çıkartması lazım. Hayvan hakları savunucusu, insan hakları savunucusu, feminist, komünist yani bir izm'le yahut bir dinle kendisini tanımlayan herkesin ihlal edilmemiş herhangi bir yasası kalmadı, israil'in zulmü o boyutta. İnsanın bu vicdani rahatsızlıklarını bir adım öteye taşıması, umursamaz olmaması gerekmektedir. Çünkü inançlı insanlar için bu olayın farklı bir bağlayıcı durumu var. İnanmayan insanlar için yani farklı değerler önemseyen insanlar için de kadın, çocuk, masum, sivil, kedi-köpek ve ağaçlar demeden, kullanılan bombalarla bölgeye zarar verilmesi bu hususta bağlayıcı olmalıdır. Hiçbir ahlaki, dini sınır tanımadan İsrail vahşet yapıyor." ifadelerini kullandı.
"Kuvayımilliye gibi bir hareket başlatıp, israil'i mağlup etme girişimini destekliyoruz"
Filistin halkının yerel direnişini, Anadolu halkının kurtuluş mücadelesi olan Kuvayımilliye direnişine benzetildiğini ve bu direnişin desteklenmesi gerektiğini belirten Tutar, "Bundan yüzyıllar önce de bunlar yaşanıyordu, mesela Moğolların İslam coğrafyasında yaptığı buna benzer bir şeydi ama biz onlara şahit olmamıştık. Bugün biz bunlara şahit olarak insanlığımızı yitiriyoruz. Hem buna şahit olup hem sessiz kalırsak, bundan yıllar sonra dönüp bize sorduklarında gerçekten çocuklarımıza anlatacak bir şeyimiz kalmayacak. Herhangi bir şeye 'Bu doğrudur bunu yapın, bu yanlıştır bunu böyle yapın' deme hakkına sahip olmayacağız. Bariz yanlış olan bir şey var ve 'Sen buna karşı ne yaptın?' diye hepimiz kendimize sormamız lazım. Tabii herkes gücünce bir şey yapmalı, en basitinden en zoruna senin gücün neye yetiyorsa onu yapmalısın diye düşünüyorum. Kudüs'te de, tamamıyla işgal edilmek üzere buna benzer şeyler yapıyorlar. Kudüs'te bütün İslam âlemi için önemli olan bir bölgedir, orada da benzer politikaları devam ettiriyorlar. Bununla birlikte gelen bir 7 Ekim olayı var. Aslında burada başlayan olaylarla Filistin halkının yerel direnişini bir üst safhaya taşımak amaçlanmıştır. Hatta bizim ülkemizde de bu olay Kuvayımilliye'ye benzetilmektedir. Kuvayımilliye hareketi gibi bir hareket başlatıp, israil'i bu anlamda mağlup etme girişimini destekliyoruz." şeklinde konuştu.
"İlk yapmamız gereken şey alışveriş yapmamak"
Kapitalist dünya düzeninde israil'in en sevdiği ve değer verdiği şeyin para oluğunu, bu bağlamda boykotun sürdürülür olmasının, israil'in hedeflerine karşı engelleyici bir etki oluşturduğunu söyleyen Tutar, "Burada biz ne yapabiliriz? diye düşünmemiz gerekmektedir. Adana'da yaşayan yeni mezun olmuş bir öğrenci olarak 'Ne yapabilirim?' diye düşündüğümde; ben bir devlet veya uluslararası bir kuruluş değilim. İlk olarak yapacağım en önemli etkinliğin birisi boykot yapmaktır. Yaşadığımız dünya maalesef kapitalist bir sistemle yönetilmektedir. Hayatımızın merkezinde para konumlandırılmış durumda. Şehirlerimizin merkezinde AVM'ler bulunuyor. Herkes bir şeye değer biçerken parayla değer biçmektedir. Müslümanlar olarak kendimizi bundan uzak tutmaya çalışıyoruz. Bütün ilişkimizi, değer yargılarımızı parayla sınıflandırmıyoruz. Diğerleri için durum böyle değil, bir israil için bir Yahudi için paranın önemini hepimiz biliyoruz. Dünyadaki ticaret lobilerinin küresel anlamda markalarını biliyoruz, bu taraf için para ciddi bir şeydir. O halde bizim ilk yapmamız gereken şey alışveriş yapmamak. Bunu neden yapmalıyız? Çünkü bir bölge kurmak adına, israil dedikleri bir terör devleti kurmak ve bunu sürdürülebilir olarak devam ettirmek istemeleridir. Bunu yapabilmeleri için de oraya gıda sağlayan, kendi ürünlerini Filistin'de satan şirketlere ihtiyaçları var. Dünya üzerinde Coca Cola bir İşgalci bölgesinde üretim fabrikasını açamaması lazım. Bizim kesinlikle bunu boykot etmemiz gereklidir. Coca Cola'yı almamalıyız ki almıyoruz. Ortadoğu'da Coca Cola'nın satış rakamlarının düşmesi bununla alakalı. Bu rakamların düşmesi de nasıl bir etkiye yarıyor? Diğer markalar bundan çekiniyorlar. israille yeni yapacakları anlaşmalarda bu boykotun ne kadar etkili olduğunun farkındalar. Hatta bu olayların durulmasını, insanların bu olayları unutmasını beklemektedirler. Biz en sürdürülebilir boykot yapmalıyız, en temelde terk etmemeliyiz. Devam ettirerek hem yerel markalarımıza destek vermiş oluruz hem dünya üzerinde bu tarz işgallere destek vermeyen markalara destek vermiş oluruz. Dünyayı daha adil bir yer haline getirmek için bir adım atmış oluruz. Bunun için boykot kesinlikle devam etmeli diyoruz. En sürdürülebilir, kalıcı, ileriye dönük çözüm üretecek tavrın boykot olduğuna inanıyoruz. Hepimizin en kolay yapabileceği şeylerden birisi tüketmemek, alternatifini tüketmek olduğu için bugün herkes yapabilir. Şu andan itibaren herkes bunu başlatıp devam ettirebilir, bu kadar kolay bir şey olduğu için ve sürdürülebilir bir şey olduğu için boykotu ele alıyoruz." şeklinde konuştu.
"Haritaları açtığımızda bölgenizde boykot yapan esnafı görebiliyorsunuz"
Boykotun sürdürülebilir ve devamlı olması adına bir ekip kurduklarını ve işgalcileri destekleyen firmaların boykot ürünlerini işyerlerinde satmayan esnafları bir projede buluşturup, boykotu devamlı hale getirmek istediklerini vurgulayan Tutar, sözlerine şöyle devam etti:
"Pusula diye bir hareket başlattık. Çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşan, daha geniş kitleye yayılacağına, farklı arkadaşların destek olacağına inandığımız bir proje. 'Pusula tüketime yön ver' diye bir sloganı var. Pusula hareketini Adana özelinde yapmayı planlıyoruz ve yaparken ilk planımız sürdürülebilir olmasıdır. İlk olarak şunu diyebiliriz; Adana'da boykot yapanlar, yaşanan olaylardan rahatsızlık duydukları için boykota başlamışlar. Bu ürünleri satmıyorlar, bu markaları bulundurmuyorlar. Hatta bazıları işgalci markalar olmadığı için alış-verişi terk edebilmektedirler. Buna rağmen boykotu devam ettirmektedirler. Öncelikle dedik ki esnaf bu işe devam etsin, bu onlara motivasyon olsun. İkinci olarak da boykot yapan insanlar bu markaları bilmiyorlar. Bizim bile yeni öğrendiğimiz , 'Burası da boykot mu yapıyormuş, buraya gidelim' dediğimiz yerler olmaktadır. Bunlar için biz bir Google eklentisi oluşturduk. Doğrudan telefonunuza ekleyebiliyorsunuz, Android için sürekli orada bulunmaktadır. Telefonunuzda haritaları bir yere gitmek için açtığımızda sürekli o haritayı, bölgenizde boykot yapan esnafı görebiliyorsunuz. Bununla hedeflediğimiz bu mekânların sürekli şekilde boykota devam etmesi. Bizim üç ekibimiz olacak, bunlardan birisi saha ekibi, saha ekibi; hem yeni mekânlar kazanmak için mekânlara gidecek, elinde listelerle kontrol edecek ve diyecek ki 'Boykota destek vermek ister misiniz?' İnsanları buna davet edecek, ikna etmeye çalışacak ve boykot yapan esnafı da bu anlamda denetleyecek. Aynı zamanda ona ne kadar kalabalık bir grubun boykotu önemsediğini anlatacak. Belli periyotlarla o esnafı müsait olan arkadaşlarla ziyaret edeceğiz, oradan alışveriş yapacağız. Şu an yaklaşık 400-500 kişilik grupta aktif insanlar var. Bu insanlar Adana'da yaşamaktadırlar ve bu insanlar boykotu önemsiyorlar. Eminim ki gidip oraları tercih edecekler. İnşallah Filistinlilerin zaferiyle sonuçlanacak olan bu savaştan sonra da boykotun daha sürdürülebilir olmasını planlıyoruz. Bundan bir 5-10 yıl sonra bizim kendi ülkemiz içerisinde diğer Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinde de olmasını temenni ediyoruz. Hatta bu krallıklarını kurmuş, insanlara zulmeden markaların, adil bir ortam oluşturmayan ve tekel olmuş markaları hayatımızdan çıkarmaya dönük adım atmış olacağız. Bugün bunun altyapısını oluşturuyoruz, insanlara anlatmaya çalışıyoruz." ifadelerine yer verdi.
"Ben ne yapabilirim? Diyen insanların katılabileceği bir hareket"
Pusula hareketinin gönüllülük esasına dayalı bir hareket olduğuna, yapılan işe en başında kişinin kendisini inandırması gerektiğine değinen Tutar, şunları kaydetti:
"Kesinlikle gönüllülük esasıyla pusula hareketini başlattık. Boykotu önemseyen, bu olaylardan rahatsız olan,' Ben ne yapabilirim?' diyen insanların katılabileceği bir hareket. Bize, 'Nasıl destek olabiliriz?' diye soruyorlar. En başta haritalarınıza mekânı ekliyoruz, boykot yanlısı mekânları önemseyip buralardan alışveriş yapmak en temelde yapabileceğiniz şeydir. İkincisi, bizim çalışmamızı duyurabilirsiniz. Böyle bir çalışmanın farkındalığını oluşturabilirsiniz. Üçüncüsü, bizim ekiplerimiz var ve bu ekibe dâhil olabilirsiniz. Burada teknik ekip, medya ekibi ve saha ekibi var. İlerleyen zamanlarda barkottan, boykot olup olmadığını gösteren uygulamalarda entegre etmeyi, farklı fikirleri dinleyeceğimiz projeler yapmayı düşünüyoruz. Bunları gerçekleştireceğimiz zaman, bize destek olacak ve bu işleri önemseyecek insanların daha kaliteli daha nitelikli adımlar atmalarına ihtiyacımız var, açıkçası beklentimiz bu yönde. Öncelikle herkes boykot listesini takip etsin, araştırırsın, boykot olup olmadığını öğrensin. Sadece Pusula projesini söylemiyoruz. Türkiye'de yapılan farklı şekilde projeler var, onları takip etsinler, bilgilensinler ve bunu çevresine anlatsınlar."
Boykot edecek ve bu noktada bir şeyler yapacak insanların, bu konuda ilk olarak kendilerini ikna etmeleri gerektiğini kaydeden Tutar, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bilgilenmek önemli çünkü bu işin neden önemli olduğuna önce kendisi ikna olsun. Biz de bu işe başlarken, 'Gerçekten önemli mi?' diye düşündük ve inandığımız için bunu yapıyoruz. Öncelikle bu işin etkili olduğuna kendinizi ikna edeceksiniz, sonrasında etrafınıza yaymalısınız diye düşünüyorum. Adana etrafında insanların, biz Pusula hareketine destek olmasını bekliyoruz. Özellikle Adana çevresindeki esnaflarla konuşup, onları ikna edip, bizim paylaşacağımız haritayı eklemesini isteyeceğiz. Yerelde bunu büyütürsek daha etkileşimli bir hareket olur. Sadece sosyal medyada, retweet ve beğendiğimiz bir şey olarak kalmaz. Direkt dokunabildiğimiz bir mekân olur. Boykot yapan bir dükkâna, 'Ben de boykot yapıyorum' diyerek, onunla bir etkileşiminiz olur. İnsan ne yapabileceğini düşünmeli, illa boykot olmayabilir. Boykot özelinde de bu işin takipçisi olmalı, kesinlikle rutinler oluşturmalı yani bunun üzerine biraz kafa yormalı diye düşünüyorum." (İLKHA)