Türkiye’de 50 bin 370 mahalle ve köy muhtarı bulunuyor. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra toplumun bir kesiminde muhtarlar bu çağda hala olmalı mı tartışmaları gündeme geldi.

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Arş. Gör. Dr. Berat Dağ, muhtarların pozisyonunu sosyolojik bağlamda ele alarak, değerlendirmelerde bulundu.

Dağ, Türkiye’de muhtarlık kurumunun köy ve mahallelerin güvenlik, adalet ve bayındırlık ihtiyacının merkezi imkanlar üzerinden karşılanması geleneğinin Tanzimat’la birlikte yeniden düzenlenmesi bağlamında ortaya çıktığını kaydetti.

Muhtarlardan, Türkiye'deki topluluklar ile toplum arasında işlevsel ve uyumlu bir bütünlüğün oluşması için gerekli bağlantıyı sağlamalarının beklendiğini belirten Dağ, ayrıca muhtarların, Türkiye'deki köy ve mahallelerin çevresel, kültürel, ekonomik ve toplumsal anlamda kendi değerlerini sürdürerek müreffeh bir düzeye erişmesi için hizmet sunmalarının beklendiğini de anlattı.

100 yıl önce muhtarlıklar kaldırılmıştı

Mahalle ve köylerde artık muhtarlara gerek kalmadığı yönündeki görüşlerin yeni olmadığını da dile getiren Dağ, "Zira yaklaşık yüz yıl önce de muhtarların görevlerini belediyelerin zaten yaptığına ilişkin bir görüş bağlamında bu kurum kaldırılmıştı. Fakat fiiliyatta köy ve mahallelerin kendi önde gelenlerinin temsilciliği altında belediyelerle gerekli hizmet ilişkisini kurmaya devam etmesi nedeniyle kısa süre sonra muhtarlık kurumu yeniden tesis edilmişti. Bu nedenle bu kurumu doğrudan yıkmak yerine muhtarlığın nasıl işlevsel ve yaratıcı bir niteliğe gelebileceğini tartışmak daha anlamlı. Yani öncelikle muhtarlık kurumunu çevresel, bireysel ve toplumsal değerleri sürdürerek toplulukların refahını arttırmak için hizmet eden etkili bir işleyişe getirecek düzenlemelerin neler olabileceği üzerine düşünmek gerekiyor." dedi.

Büyükşehirler başlı başına büyük bir sorun

Türkiye’de büyükşehirler başlı başına büyük bir sorun teşkil ettiğini de dile getiren Dağ, şöyle devam etti:

"Zira bugün bu ülkede büyükşehirlerden ziyade kimlik ve sınıf adacıklarının var olduğunu görmek çok basittir. Diğer bir deyişle Türkiye’deki büyükşehirlerin sınıf ve kimlik farklılıkları üzerinden mekânsal bir ayrışmaya girdiği belirtilebilir. Dahası büyükşehirlerde mekânsal açıdan ulaşılabilir, güvenli ve risksiz bir yaşama, eğlenme, dinlenme ve çalışma imkânı da bulunmuyor. Elbette ki bu imkânsızlıkların mahallelerdeki karşılığı olumsuz bir niteliktedir.

Bugün büyükşehirlere bağlı mahallelerde iktisadi açıdan verimsiz, politik anlamda güçsüz ve zihniyet bağlamında parçalı bir hayat sürdürmeye çalışan binlerce bireyin olduğu ortadadır. Bu nedenle büyükşehirlerde muhtarların üzerine düşen görev ve sorumluluklar daha fazladır. Somut bir anlatımla buradaki muhtarların mahalledeki doğal ve tarihi dokuyu korumak, farklı sınıf ve kimliklerin etkileşim kurmasını sağlamak ve istihdam fırsatları aramak üzerine yoğun bir hizmet çalışmasına girmesi hayatidir." 

Komşuların birbirini tanımadığı büyük şehirlerde muhtarların rolü nedir?

Büyükşehirlerdeki mahallelerde binlerce insanın bir arada yaşadığına dikkat çeken Arş. Gör. Dr. Berat Dağ, "Bunun sonucunda mahalle sakinlerinin yalnızlaşarak birbirine güvenmediği ve hatta birbirinden korktuğu vahim bir sürecin ortaya çıktığı açıktır. Bu noktada muhtarların bireylerin, ailelerin ve toplulukların etkileşim kurup özgür bir biçimde kendisini ifade ederek birbiriyle dayanışmasını sağlaması son derece önemlidir. Böylelikle mahallenin ortak sorunlarının tespit edilmesi ve bu sorunların çözülmesi için gerekli adımların atılması mümkün hale gelebilecektir. Bu itibarla belediyelerin kontrol ve teşvikiyle birlikte muhtarlığın getirdiği hizmetlerin sonucunda herkesin birbirine güvendiği ve yardım ettiği mahalleler çoğaldıkça büyükşehirlerin bu müzmin sorunlarının ortadan kalkma ihtimalinin de artacağı şüphesizdir." şeklinde sözlerini tamamladı. (İLKHA)