Dünya’nın her bölgesinde Müslümanlar zulüm altındalar. İç savaşlar, dış müdahaleler, kargaşa, kaos, kan ve gözyaşı… Müslümanlar öldükçe onlar kazanıyor. Müslüman ülkeleri karıştırıp içinden çıkması güç hallere iten Batılılar, kendi çıkarları doğrultusunda her iki tarafa da silah satarak çarkını çeviriyor. Savaşların vazgeçilmezleri olan silah, uyuşturucu, ilaç ve inşaat pazarıyla insan hayatı, Amerikan dolarının yeşiline kurban ediliyor.
Küresel zulüm devam ederken Küresel emperyalizmde kan emmeye devam ediyor. Müslüman coğrafyalarda fitne ateşini yakan eller, yangını hem körüklüyor hem de ceplerini dolduruyor. Yıllardır akan kanların en büyük kazananı elbetteki küresel ölçekli güçler. İnsanlar birbirlerine düştükçe, birbirlerini yedikçe onlar daha çok kazanıyor. ABD, İngiltere, Rusya, Çin, Fransa. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi. Kendileri için Birleşmiş Milletler’in değil Birleşmiş çıkarların önem arz ettiği dünyanın kanını emen şer odakları. Müslümanların aralarına fitneleri sokup sahneden çekilen, gerektiği zaman bizzat müdahalede bulunan ve dünya silah pazarının ilk beşinde bulunan kanlı eller bunlar. Babaları ABD’nin aslan payına sahip olduğu bir gerçek olmakla beraber tek gayeleri nerede bir Müslüman topluluk varsa orayı kan gölüne çevirmek olan gözü dönmüş caniler.
En Çok Onlar Kazanıyor
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi olan ABD, İngiltere, Rusya, Fransa ve Çin dünyadaki silah satışının yüzde 90’dan fazlasını tekellerinde bulunduruyorlar. Elbetteki bu ticarette aslan payı ABD’ye ait. 2012 yılı verilerine göre ABD yüzde 79’luk bir oranla bu alanda ilk sırada bulunuyor. Onu çok daha düşük oranlar ile diğer dört ülke takip ediyor. ABD dünya silah ticareti hacminin 5’te 4’ünü tek başına karşılıyor. Yıllık satış rakamları 70 milyar dolara ulaşıyor. Bu da Batı’nın ve haliyle ABD’nin zulüm, kan ve gözyaşına neden bu kadar düşkün olduğunu gösteriyor. Çünkü nerede bir bomba patlasa bunun kuşkusuz en büyük kazananı ABD bayraktarlığında olan küresel güçler oluyor. Dünyadaki ekonomik krize rağmen satılan silah oranı 4 yıl içerisinde yüzde 30’luk bir artış göstermiş durumda. Silahı tutan eller değil, silahı veren eller kazanıyor. 2012 yılında 73.5 milyar dolara yükselen silah satışı, uzmanlara göre 2020 yılına kadar iki katına çıkacak. Amerika 2012 yılında 28 milyar dolarla silah satışıyla ilk sırada yer alırken onu 10 milyar dolar ile Rusya, 4.5 milyar dolar ile Fransa, 4 milyar dolar ile İngiltere ve 3 milyar dolar ile Almanya izliyor. Silah kaçakçıları da savaş olan bölgelerde her yıl milyarlarca dolarlık satışlar yaparak kanın akıtılmasında önemli bir rol oynuyor.
Savaların dört atlısı: SİLAH, UYUŞTURUCU, İLAÇ VE İNŞAAT
Dünyadaki savaşlardan en çok bu dört alan ve bu alanlardaki baronlar kazanç sağlıyor. Çoğunluğu Müslüman ülkelerde süren savaşlarda salgın hastalıklar ve yaralanmalar dolayısıyla milyarlarca dolarlık bir ilaç ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bu yüzden savaşların sürmesinden nemalananların başında ilaç sanayisi geliyor. Devam eden savaşlarda yaygın olarak görülen hastalıklar, yaralanmalar ve diğer tıbbi ihtiyaçların maddi boyutu emperyalistlerin iştahını kabartırken, bu yolla satılan ilaçlar çarklarının hızlı bir şekilde dönmesine sebep oluyor. Yine savaş bölgelerindeki güvenlik zafiyetlerinden ötürü uyuşturucu baronları bölgeye zehir sokarken buradaki gençleri uyuşturucu bataklığına itiyor. Gümrük kapılarının zafiyet altında bulunması da farklı ülkelere bu bölgelerden uyuşturucu sokulmasını kolaylaştırıyor. Bu şekilde elde edilen rant on milyarlarca doları aşıyor. Uyuşturucudan rant elde eden baronlar, savaş bölgelerindeki kaosun artması için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. Savaşlar sebebiyle ülkelerin hem altyapılarında hem de üstyapılarında meydana gelen hasar, inşaat devlerinin bu bölgelerden yine ciddi şekilde nemalanmalarına olanak sağlıyor. Irak ve Afganistan savaşlarında ABD rrdusu tarafından ülkenin alt ve üst yapılarına verilen hasar, aradan on yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen henüz düzeltilebilmiş değil. Güncel olarak önümüzde duran Suriye örneğinde ise tarihi şehirler Şam ve Halep’in hayalet görüntülerine bakıldığında rantın ne boyutlara vardığı anlaşılıyor. İlaç, uyuşturucu, silah ve inşaat sanayisinin önüne setler konmadıkça, dünyadaki savaşların önüne setler koymak ne yazık ki mümkün olmayacaktır.
En Büyük Müşteri Müslüman Ülkeler
ABD silah üretiminde dünyanın merkezi konumunda. Onu Rusya ve İngiltere takip ediyor. Milyarlarca liralık bir pazar olan silah sanayisinin en büyük müşterileri ise zulmün kol gezdiği Müslüman ülkeleri. Batılılar önce gereken fitne tohumlarını bu coğrafyalara serpiştiriyor, gelişip büyüyen bu fitne tohumları zihinleri bulandırdıktan sonra elin eli ile ellerimize verilen silahlarla insanlar birbirlerine kırdırılıyor. Batılılar gerekli gördüklerinde bizzat müdahalede bulunurken Afganistan, Irak, Libya, Mali gibi… Bazı zamanlarda oturdukları yerden ateşi körüklüyorlar. Mısır, Suriye ve müdahale sonrası iç savaşa terk edilen diğer ülkeler gibi… Hâl böyle olunca en çok silah alan ülkeler de yine Müslüman ülkeler oluyor. Örneğin ABD yıllardır Körfez Ülkelerine İran’ı her an potansiyel bir tehtitmiş gibi gösterip bu şekilde en fazla silahı da körfez ülkeleri olan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Katar gibi ülkelere sattı. ABD’nin silah satış listesinde ilk sıraları paylaşan bu ülkeler, başlarındaki kukla yöneticilerin de ihanetleri ile ABD’ye her yıl milyarlarca dolar akıtıyorlar.
Suudi Arabistan İlk Sırada
Körfez Ülkeleri’nde ABD’ye petrol musluklarından daha fazla açılan bir musluk varsa o da ancak para musluklarıdır. Bundan 3 yıl önce ABD’den Suudi Arabistan’a 60 milyar dolarlık silah satışı yaparken, bu rakam geçen yıl 33.3 milyar olarak gerçekleşti. Silaha bu kadar büyük bütçeler ayıran Suudi Arabistan, dünyanın en büyük silah alıcısı olarak göze çarpıyor. Arabistan’ı BAE ve Umman takip ediyor. Mısır, Suriye, Afganistan, Irak, Filistin… Diğer Müslüman ülkelerde kan gövdeyi götürürken Körfez ülkelerinde tek bir merminin bile ateşlenmemesinin en büyük sebebi nedir? Elbetteki bu kadar yüklü miktardaki silah satışı. Arap ülkeleri petrolden kazandığını silah alımı ile ABD’ye akıtıyor. Bölgede küresel güçlerin meydana getirdiği yapay İran korkusu, Körfez ülkelerinin paralarını ABD’ye ve dolayısıyla diğer Batı’lı devletlere oluk oluk akıtmasına sebebiyet veriyor.
Milligazete.com.tr