Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar;

Sözlerimin hemen başında dün Moskova'daki bir konser salonuna yönelik gerçekleştirilen terör saldırısı dolayısıyla ülkem ve milletim adına Rusya hükümetine taziyelerimizi iletiyoruz. Masum sivilleri hedef alan bu menfur terör saldırısını şiddetle kınıyoruz. Terör kimden gelirse gelsin, faili kim olursa olsun kabul edilemez. Terörün kanlı yüzünü çok iyi bilen bir ülke olarak Rus halkının acısını milletçe devletçe paylaşıyoruz. İnsanlığın ortak düşmanı olan teröre karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.

Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ediyorum. Rabbimden bizleri Ramazan'a ulaştırdığı gibi bayrama da ulaştırmasını niyaz ediyorum. Selçuklu'nun paylaşılamayan şehri, Osmanlı'nın emaneti, cumhuriyetin başkenti Ankara maşallah bugün bir başka güzel. Sordum Ankara mitingimizde katılım ne kadar? Ne dediler, 200 bin maşallah. Demek ki, 31 Mart'ta bu katılım Ankara'da her şeyi değiştirecek. Buna hazır mıyız? Buna var mıyız? Öncelikle Ankara'ya ve Ankaralılara 14-28 mayıs seçimlerinde Cumhur İttifakı'na verdikleri samimi destek için teşekkür ediyorum. Milletvekilliğinde yüzde 47, cumhurbaşkanlığında yüzde 49'luk oy oranlarıyla milli irade bayrağını başkentin burcuna bir kez daha diktiniz. Esasen bizim Ankara ile aramızdaki gönül bağına baktığınızda bu oranların çok daha ilerisinde olduğunu görüyoruz. İnşallah 31 Mart'ta Ankara ile aramızdaki muhabbetin derinliğine uygun bir sonuçla bunu telafi edeceğiz.

MEVCUT BAŞKAN 5 YILDA ANKARA'YA NE YAPTI?

Ankara'yı bilmek, Ankara'yı anlamak, Ankara'yı sevmek elbette önemli. Ama asıl mühim olan Ankara'yı tüm vasıflarına uygun eser ve hizmetlerle donatmaktır. Şurada mevcut Ankara belediye başkanı şu 5 yılda Allah aşkına siz Ankaralılar olarak ne yaptı? Yollarımızın hali ortada. Çöp, çukur, çamur. Bu CHP'nin pratiğidir. Bundan başkasını bunlar yapamaz. İstanbul'da da öyleydi. Onlardan devraldık. Ankara da öyle. Çöp, çukur, çamur. Bunlardan artık kurtulalım. Beş yıl boşuna geçti. Onun için 31 Mart çok önemli. Ankara'yı başkentlik sıfatına uygun hizmet veremeyenlerden kurtarma vakti çoktan gelmiştir. Öyleyse 31 Mart akşamı bu işin hakkını verelim.

Burası hiçbir şey yapmayarak üstüne bir de bununla övünerek idare edilebilecek bir şehir değildir. Bunca yılın Ankaralısı olarak şehrin nereden nereye geldiğini de, nerede durduğunu hatta gerilediğini de bizzat görüyoruz, biliyoruz. Hele hele ana kademe, kadın kolları, gençler sizler bunu çok iyi biliyorsunuz. Ankara daha fazla yavaşlamayı, daha fazla ataleti kaldıramaz. Nedir bu yavaşlardan çektiğimiz. Ankara'yı bu içine düştüğü sıkışmışlık, çaresizlik, dayatma halinden bir an önce kurtarmak gerekiyor. Ulaşımda çektiğimiz sıkıntı hepinizin malumu. Trafikte çektiğimiz sıkıntı hepinizin malumu öyleyse şu 9 gün sonra bu işin hakkını verelim. Sandıkları patlatalım. Turgut Altınok kardeşimiz ile büyükşehirde, diğer adaylarımızla ilçelerde bu şehirde eser ve hizmet çağını çok daha güçlü bir şekilde yeniden başlatmak istiyoruz.

Kimsenin şahsıyla alıp veremediğimiz yok. Bizim tek derdimiz bin yıllık kadim yurdumuzu ve başkentimizi hak ettiği yatırımlarla buluşturmaktır. Cumhurbaşkanınız olarak ve tüm grup bakanlıklar hep beraber biz zaten üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruz, yapacağız. Yerel yönetimlerle el ele vererek 1 Nisan'dan itibaren çok daha farklı bir hizmeti ortaya koyacağız. Metrolardan otoyollara, millet bahçelerinden kentsel dönüşüm projelerine kadar pek çok eseri hizmete açtık. Bu işin mahalli idareler ayağını da sağlam tutalım ki verdiğimiz emek, tahsis ettiğimiz kaynak boşa gitmesin. Ankara'yı taşlarına, dar sokaklarına bakıp göz yaşlarımızı silerek başkent yapmış olabiliriz.

Başkentimizi içinde oturanlarının ve çalışanlarının huzurla işte benim şehrim diyeceği konuma getirmek arzusundayız. Sadece bu değil, Ankara buraya gelen ve gören herkesin hayranlık duyacağı bir şehir olmalıdır. Bu potansiyele de ziyadesiyle sahiptir. Caddeleriyle, parklarıyla, ulaşımıyla, alt yapısıyla, sosyal ve kültürel donatılarıyla hep birlikte gurur duyacağımız bir Ankara'nın peşindeyiz. Çok mu şey istiyoruz? Hayır, hepsi mümkün. Bölgesinin ve dünyanın yükselen yıldızı Türkiye'ye yakışır bir başkent için 31 Mart'ta her şey ayağımıza geliyor.

Demokrasi ve kalkınma yolculuğu hem uzundur hem meşakkatlidir. Ülkemiz bu bakımdan talihsiz kesintiler yaşamıştır. Cumhuriyet dönemi boyunca kaybettiğimiz hazine değerindeki yılların telafisi ancak son 21 yılda mümkün olabildi. Ankara tüm bu süreçlerin en yakın şahididir. Ülkemizi büyütmek ve güçlendirmek, milletimizin hak ve özgürlüklerini genişletmek, insanımızın refahını artırmak için attığımız her adımda gizli açık nice engellemelerle karşılaştık. Bunların bir kısmını dal budak salmadan bertaraf ettik. Bir kısmının üstesinden bedel ödeyerek geldik.

Emperyalistlerin ülkemizi dizleri üzerine çökerterek kendilerine tabi kılmak için sahneledikleri oyunlara maalesef içeriden destek veren figüranlar da çıktı. Bu aparatlar kimi zaman vesayet, kimi zaman terör örgütü, kimi zaman darbeci, kimi zaman siyasi, sosyal veya ekonomik tetikçi kisvesiyle arzı endam etti. Meşhur hikayedir, gövdesine ardı ardına balta darbeleri inen ağaç duruma şöyle bir bakıp, sapı bendendir diye hayıflanmış. Ülkemizin demokrasi ve kalkınma hamlelerine çelme takanların çoğu işte aynı hissiyatı taşıyor. Kağıt üzerinde bu ülkenin siyasetçisi, sivil toplum temsilcisi, medya mensubu, sosyal medya kullanıcısı olduğu halde gece gündüz Türkiye aleyhinde çalışanlar var.

Kimi zaman üzüldüğümüz, kimi zaman öfkelendiğimiz bu tiplerle uğraşmak bizi bir hayli yorsa da yolumuzdan alıkoymadı. En çok da ana muhalefet partisi CHP'nin takındığı tutum ülkemiz adına endişe vericidir. Bu partinin tek parti faşizmi döneminde işlediği ve milletimizin kalbinde derin yaralar açan günahlarını bir kenara koyuyorum. Sadece son 21 yılda bu parti bir dönem vesayetin sözcülüğünü yürüttü. Bu parti bir dönem FETÖ ihanet çetesinin taşeronluğunu üstlendi. Bu parti bir dönem PKK'nın ve Suriye'deki uzantılarının savunuculuğuna soyundu. Bu parti her dönem Amerika'nın, Avrupa'nın Türkiye husumetiyle maaruf uluslararası kuruluşların sesi oldu.

Geçtiğimiz mayıs ayındaki seçimlerde kurulan tuhaf ittifakı hatırlıyorsunuz. 6'lı masa, altında da ne vardı? DEM, ne oldu? Hepsi dağıldı mı? Bu 6'lı masadan parlamentoya giren var mı? Bu dersi kim verdi? Siz verdiniz, siz. Benim milletim istemezse hiçbir şey olmaz. Birbirlerini yolda görseler selam vermeyecek olanları cumhurbaşkanı yardımcılığı vaadi ile milletvekilliği kontenjanı dağıtarak güya aynı masa etrafında bir araya getirdiler. Bay bay Kemal ne oldu? Ama Ankara'da bir apartman dairesi bulmuş. Şimdi orada kalıyormuş. Bunların hepsinin akıbeti aynı olacak. Ülke ve millet hayrına herhangi bir ortak payda olmadığı için seçim bitince hepsi de darmadağın oldu. Halbuki Cumhur İttifakı dimdik ayakta yoluna devam ediyor.

CHP geçen seçimlerde o zamanki ismiyle HDP ile gizli saklı işbirliği yapmıştı. Bu seçimlerde yine utana sıkıla adını koyamadıkları ama altta belediye başkanlıklarını, belediye meclis üyeliklerini, belediye bürokrasisini paylaştıkları kirli bir pazarlığa giriştiler. Ortada kapağını kaldırdıkça sürekli yeni şeyler çıkan bir Matruşka ittifakı var. Bundan seçmenin haberi yok. Onlar da ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Yeni adıyla DEM'e oy veren vatandaşlarımız da CHP'ye gönül veren vatandaşlarımız da bu karanlık ve kirli ilişkiyi içlerine sindiremiyor. Bir varmış, bir yokmuş muamelesi yapılan bu ittifaktan toplumumuzun her kesimi gibi bu partilere oy veren vatandaşlarımız da rahatsız. Ortaya bir de deste deste dolarlar, avrolar çıktı. Şimdi mahkemelerde hesap veriyorlar. CHP'den hiçbir Allah'ın kulu çıkıp da para kulelilerinin doğru dürüst izahını yapamadı. Mesela, banka uygulamasıyla 30 saniyede yapabilecekleri basit işlem için neden kendilerine bu kadar eziyet ettiklerinin cevabını veremediler. Öyle ya, birine para gönderecekseniz internet bankacılığı duruyorken valize, çantaya ve bunları taşımak için 6-7 kişiye ne gerek var. Son derece makul bu soruları cevaplamak yerine suçu AK Parti'ye yüklemeye kalktılar.