dogruhaber/haber merkezi
 
Hac, HCC kökünden bir mastar olup Müslümanlara göre bir farzın edası, Hıristiyanlara göre ise ibadet ve teberrük amacıyla mukaddes toprakları ziyaret etmek demektir.

Kur’an-ı Kerîm’in 22. suresinin adı da “Hac Suresi”dir.

Hac ibadeti maksadıyla ziyaret edilecek olan yerler Kâbe, Arafat ve çevresidir. Zamanı ise hac ayları diye isimlendirilen Şevval, Zilkâde ve Zilhicce aylarıdır. Hac’da her fiil için özel zamanlar vardır. Ziyaret tavafının Kurban Bayramı sabahından ömrün sonuna, Arafat’ta vakfenin ise Arefe Günü zevalden Kurban Bayramı sabahı şafak sökünceye kadar yapılabilmesi gibi… Diğer yandan bu büyük ziyarete hac niyetiyle ve ihramlı olarak yönelmek de gereklidir.

Ebû Hureyre’nin şöyle dediği nakledilmiştir: “Allah elçisine hangi amelin daha faziletli olduğu sorulunca şöyle buyurdu: ‘Allah’a ve Resullüne iman.’ Sonra hangisi denildi. ‘Allah yolunda cihad’ buyurdu. Sonra hangisi sorusuna ise ‘mebrûr hac’ cevabını verdi.”

Hac ibadeti, dünyanın çeşitli yörelerinden renk, dil ve ülke ayırımı gözetilmeksizin milyonlarca Müslüman’ı bir araya getirir. Tanışıp görüşmelerine, ekonomik bakımdan bütünleşmelerine, düşmanları karşısında tek saf hâlinde yardımlaşmalarına zemin hazırlar. Böylece şu ayetlerdeki mana tecelli eder: “İnsanları hacca davet et ki gerek yaya olarak ve gerekse uzak yollardan gelen çeşitli vasıtalarla sana varsınlar. Böylece onlar dünyevî ve uhrevî menfaatlerini görsünler ve belli günlerde, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları kurban ederken Allah’ın adını ansınlar. Siz de onlardan yiyin, yoksula ve fakire yedirin.” (Hac: 27-28)

Hac, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan müminler arasındaki kardeşlik bağlarını güçlendirir. İnsanlar, gerçekten eşit olduklarını birlikte yaşayarak gösterirler. Farklı ırklardan olanla olmayanın, beyazla siyahın takva dışında bir üstünlüğünün bulunmadığı inancı vicdanlara yerleşir.