Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuklarda mahremiyet algısı konusunu değerlendirdi.
Tarhan, mahremiyet kavramının bir kişinin sınırlarını ve özel alanını ifade ettiğini dile getirerek, mahremiyet kelimesinin etimolojik olarak hürmet, mahrum bırakmak ve haram kökünden geldiğini söyledi.
"Bir kişinin size anlattığı çok özel bir konuyu sır olarak saklayabilmek de mahremiyete girer." diyen Prof. Dr. Tarhan, "Mahremiyet denince biraz anlam daralması yaşanmış. Sadece cinsel anlamdaki mahremiyet anlaşılıyor. Aslındaki mahremiyet eğitimi kişinin, ahlaki normlar eğitimidir. Yani sosyal normlar var, yasal normlar var. Biz koruyan sosyal normlar var." dedi.
İnsanlar sosyal olarak tekamül ediyor
Bir çocuğa ilk eğitimin ailede verildiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, başkasının mahremiyetine saygı duyma, aile mahremiyetine, ev mahremiyete saygı duymanın insanlığın bir özelliği olduğunu ve insan dışında hiçbir canlıda bulunmadığın söyledi.
Maymunların insanlar arasında bin sene de yaşasa ahlakı, mahremiyeti öğrenemeyeceğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, "Çünkü onların beyinleri ona göre, o eğilimle yaratılmamış. İnsan beyni o eğilimle yaratılmış. İnsan beyni doğduktan sonra genetik ve biyolojik olarak tekamül etmiyor, sosyal tekamül ediyor. Onun için evrim kavramı da değişti şimdi. Hani evrim dediğimiz şey aslında hep vahşi çocuk olarak doğuyor." diye konuştu.
Hayatın kurallarının ne olduğunu ailede öğrenirse çocuk, sorumluluk sahibi bir çocuk oluyor
Cinsiyetin atanmış ama cinsel kimliğin kazanılmış olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, "Kadın ve erkek kimlikleri kazanılmıştır. Toplumsal kimlikler, sosyal roller kültürlerle belirlenmiştir. Eşleşme, biyolojik evlilik, kültüreldir. Bu nedenle bunlar öğreniliyor. Bir çocuğun yaşına, yeteneğine, cinsiyetine uygun, onun görevi, sorumluluğu, sosyal sınırları, ilişki sınırları, ailenin kurallı ortamı olması lazım. Hayatın kurallarının ne olduğunu ailede öğrenirse çocuk, sorumluluk sahibi bir çocuk oluyor, özgüven sahibi bir çocuk oluyor. Bu sınırları öğrenmeyen çocuk, özgüven sahibi olamıyor veyahut da sınırsız, sorumsuz, şımarık bir çocuk oluyor." dedi.
Bazı kültürlerde karşı taraf izin vermeden onun çocuğunu sevemezsiniz
Tarhan, "Bazı kültürlerde karşı taraf izin vermeden onun çocuğunu sevemezsiniz, bunu şiddet olarak, taciz olarak kabul ediyorlar. Yani annesinden, babasından izin almadan… Biz farkında olmadan hemen seviyoruz. Bizim kültürümüzde normal o, ama onların kültüründe mahremiyet sınırını aşmak oluyor. Kendi özelini korumasını öğreniyor aynı zamanda başkasının özeline saygı duyulması gerektiğini öğreniyor. İkisini de öğrenmesi lazım." diye ekledi.
"Okulun şartları, kuralları var. Evin şartları, kuralları var"
Evinde kurallarla büyümeyen çocuğun bunu normal zannettiğini, okulda da böyle yapmaya çalıştığını kaydeden Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:
"Okulun şartları, kuralları var. Evin şartları, kuralları var. Bunlar genetik değil, sonradan öğreniliyor. Bunların öğretilmesi gerekiyor çocuğa. Annenin babanın görevi çocuğu mutlu etmeye çalışmak değil, çocuğu hayata hazırlamak. Hayatın zorluklarına hazırlamak, hayata karşı onun nerede duracağını, nerede nasıl davranacağını öğretmek... Araba kullanmayı öğrenir gibi, hayatı yönetmeyi öğretmek gerekiyor. Kendi gemisinin kaptanı olmayı anne babasının çocuğa öğretmesi gerekiyor.
Sadece cinsel organlarla ilgili mahremiyet anlamayalım, o çok basit. Cinsel taciz vesaire olmaması için şöyle diyoruz çocuğa, küçük yaşta cinsellik kavramı gelişmediği için, ‘Senin iç çamaşırının olduğu organlara senin iznin olmadan ben bile dokunmamalıyım’ demesi lazım anne baba. Yani bunu öğrenirse çocuk, başka biri dokunursa ‘Hayır’ der ona."
"Bakıyoruz ki çocuk hiperaktif değil, şımarık. Sosyal sınırları bilmiyor"
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu eğitimin ailede verilmesi gerektiğine vurgu yaparak, şunları kaydetti:
"Komşuluk ilişkilerinde, mahallede, sosyal çevrede desteklenirse pekişir. Okulda desteklenirse pekişir. Zaten aksi durumda bir çocuk okulda uyum sağlayamıyor ki. Sıraların arasında dolaşan bir çocuk oluyor. Hiperaktif diye bize getiriyorlar, bakıyoruz ki çocuk hiperaktif değil, şımarık. Sosyal sınırları bilmiyor, nerede duracağını bilmiyor. Hep kendi istediğinin olmasını istiyor. Hep evin lideri o olmuş mesela. Böyle çocuklar başkasının mahremiyetini bilmiyor. Başkasının eşyasının izinsiz alıyor, kullanıyor."
İnsanın saygılı olmayı öğrenmesinin gelişmişlik seviyesiyle ilgili olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, "Farklı fikirlere saygılı olmak, en gelişmişlik seviyesi. Avrupa bunu orta çağın çilesini çeke çeke öğrendi." dedi.
"Mahremiyet eğitimi cinsel eğitim olarak veriliyor…"
Osmanlı’da 1894’de yapılan nüfus sayımında İstanbul’da gayrimüslim oranının yüzde 44 olduğunu, sınırlara saygı duyarak ilişkilerin sürdüğünü sonra Osmanlı’nın gücü zayıflayınca sorunlar yaşandığını anlatan Tarhan, "Japonlar ilkokulda ilk üç sene sadece sosyal değerlerini öğretiyorlar, kendi kültürel değerlerini öğretiyorlar. Okuma yazma ikinci planda öğretiliyor. Biz bunu yapamıyoruz. Çocuklar daha sorumsuz, daha saygısız olmaya başlıyorlar. Bunun sebebi de eğitim sistemimiz bizim kültürümüze uygun değil. Mahremiyet eğitimi cinsel eğitim olarak veriliyor. Cinsel eğitim mahremiyet eğitiminin yüzde 20’si falandır. Yüzde 80’ini diğer alanlardır. Daha önce adabı muaşeret kuralları vardı. Şimdi o da yok." diye konuştu.
Mahremiyet eğitimi ne zaman verilmeye başlanmalıdır?
Tarhan, mahremiyet eğitiminin çocuk doğduğundan itibaren verilmesi gerektiğini ifade ederek, "Mesela çocuğu severken p…p…sunu sevmemek lazım. P…p…sunu severseniz p…p…sunu sevgi nesnesi haline getiriyor. P…p…su okşandıkça hoşuna gidiyor. Onu cinsel nesne zannediyor. Çocuğun p…pisiyle oynuyorlar. Anne babalar 'amcana göster oğlum!' diyorlar. Bunlar aslında mahremiyetin yanlış öğretilmesidir çocuğa. 8-10 yaşındaki çocuğa alkol içiriyorlar, erkek oldun büyüdün diye sigara veriyorlar." dedi.
"Çocukların yürümeye başlamasından itibaren ‘Bu senin oyuncağın, bu ablanın oyuncağı ondan izin almadan alma’ diye öğretilecek, odasındaki eşyalar ondan izin almadan anne baba almayacak, çocuğun odası, çekmecesi izni olmadan karıştırılmayacak, çocuğun odasına kapıya vurularak girilecek" diye neler yapılması gerektiğini de anlatan Prof. Dr. Tarhan, böyle olunca çocuğun da ‘benim özelime saygı duyuyorlar’ diyerek, annenin babanın özeline saygı duyacağını kaydetti.
Çocuklar kültürel değerlere göre küçük yaşta yetiştirilmeye başlanmalı
Çocukların kültürel değerlere göre küçük yaşta yetiştirilmeye başlandığında büyüdüğünde fazla sıkıntı yaşanmayacağını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, "Çocuk kendiliğinden yapar. Birdenbire ergenliğe girdin böyle yap dediğin zaman çok geç. Küçük yaşta çocuğu sevdire sevdire yapılacak." dedi.
Batının kuralları kutsallaştırarak eğitim verdiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, "Ama ideal eğitim, evrensel değerlerle yapılan eğitimdir. Sen insan olduğun için bu böyle olmalı, yaradılışın gereği bu böyle olmalı diyerek, sözünde durmak, yalan söylememek, yardımsever olmak, merhametli, paylaşımcı olmak gibi birçok insani değerler öğretilir. Başkalarının haklarına saygı duymak, kendi haklarını koruyabilmek, kendi özelini koruyabilmek aslında empati eğitimi oluyor. Empati eğitimi bizim kültürümüzde ‘diğergamlık’ diye geçiyor. Biz ‘diğergam’ kelimesini kullanmadık unuttuk, empati kelimesi onun yerine geçti. Empati de onun yerini tutuyor tabii kullanılmasında da fayda var. Başkasının haklarına, ihtiyaçlarına onların penceresinden olaylara bakabilen bir insan mahremiyeti öğrenebilir. Mahremiyet eğitimi yaşamın sınırlarını öğrenme eğitimidir. Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapmamak…" şeklinde sözlerini tamamladı. (İLKHA)