Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Anadolu Ajansı (AA) tarafından düzenlenen "Gazze'de Soykırım: Yeni Kanıtlar" paneline katıldı.
Buradaki konuşmasında, siyonist rejimin Gazze'de 7 Ekim'den bu yana devam eden katliamlarının ele alınacağı, bu katliamı belgeleyen yeni kanıtların sunulacağı panelde bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren İletişim Başkanı Altun, tarihçi Ilan Pappe'nin "Filistin'de Etnik Temizlik" adlı kitabını "israilin Filistin'e yönelik sürdürdüğü etnik temizliğin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak hafızalarda yer bulması, bilinçlerde kökleşmesini temin etmek için" yazdığını belirttiğine dikkati çekti.
Paneli de benzer bir inancın ve iradenin yansıması olarak gördüğünü vurgulayan İletişim Başkanı Altun, "İnanıyorum ki bu toplantı, israilin Gazze'de işlediği cürümlerin hukuk, tarih ve insanlığın vicdanı önünde kayda alınacağı başlıca etkinliklerden biri olacaktır. Bizler bu tür etkinliklerle sahada gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla elde ettiğimiz görüntülerle israilin katliamlarını 'iddia edilen' değil, 'somut delilleri olan, ispatlanmış savaş suçları' olarak kayda geçireceğiz. Çabamız bu yönde." ifadesini kullandı.
Bu çalışmalarda emeği geçen herkese teşekkürlerini ileten İletişim Başkanı Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Açık ve net bir şekilde şunu ifade etmek zorundayız, bugün Gazze'de apaçık bir soykırım yaşanıyor, israil, Gazze'de büyük bir soykırım suçu işliyor. israil, 'soykırım' başta olmak üzere Roma Statüsü'nün suç olarak tanımladığı birçok ağır cürüm işledi, işlemeye devam ediyor. Soykırım suçu, yalnızca bir toplu öldürme faaliyeti değildir. Soykırım, bir halkın maddi ve manevi varlığına yönelen topyekûn bir saldırıdır. israil sadece Gazze'de yaşayan insanları toplu şekilde katletmiyor, bölgenin manevi varlığını da yok etmek için kültürel bir soykırıma da imza atıyor. Saldırıların başlamasından bugüne kadar, Gazze'de 194 cami ve 100 okul tamamen yıkıldı, 266 cami, 3 kilise ve 295 okul ise ağır hasar aldı. israil, kültürü, gelenek, görenekleri ve bütün hafızasıyla bir halkın varlığını külliyen ortadan kaldırmaya çalışıyor. Son günlerde israilin sözüm ona 'güvenli bölge' diyerek insanları sürdüğü Refah bölgesine yönelik saldırıları, yürüttüğü soykırım politikasının apaçık bir örneğidir."
"israil, Gazze'de insancıl hukuku tam anlamıyla yok sayıyor"
İnsancıl hukukun devletlerin silahlı çatışma anında nasıl kuvvet kullanacağını düzenlediğini ancak siyonist rejim söz konusu olduğunda hukuktan değil, hukuksuzluktan, zulümden, adaletsizlikten bahsedilebileceğini vurgulayan İletişim Başkanı Altun, Gazze'de insancıl hukukun siyonist rejim tarafından tam anlamıyla yok sayıldığının, ayaklar altına alındığının altını çizdi.
İletişim Başkanı Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:
"israilin, ısrarlı ve sistematik şekilde sivilleri ve sivil altyapıyı hedef alması insancıl hukukun açık bir ihlalidir. Yine çeşitli sözleşmelerle yasaklanan fosfor bombası gibi silahların da Gazze'de bilhassa sivil nüfus üzerinde yoğun şekilde kullanılması israilin savaş suçu işlediğinin de apaçık delili konumundadır. 'Kanıt' kitabında da bugün konuştuğumuz yeni kanıtlar dışında, gerçekten israilin zulümlerine, işlediği soykırım suçuna ilişkin mebzul miktarda görsel ve delil bulmak mümkündür. Bu yüzden de israilin Uluslararası Adalet Divanı'ndaki yargılamasında 'Kanıt' kitabındaki delillerin kullanılmasını çok önemsedik, bunun için yoğun çaba sarf ettik. Bugün bizleri hakikat namına gururlandıran bir gelişmeyle, Uluslararası Adalet Divanı'nda Kanıt kitabındaki deliller ve ortaya çıkan yeni delillerin kullanıldığını görüyoruz."
"israilin dezenformasyon kampanyalarına karşı da duyarsız olmamalıyız"
Siyonist rejimin yaptığı katliamları gizlemek için büyük çaba sarf ettiğini, Gazze'ye, Filistinlilere yönelik vahşetini, barbarlığını normalleştirmek için kapsamlı bir dezenformasyon politikası sürdürdüğünü aktaran İletişim Başkanı Altun, siyonist rejimin, katliamlara başladığı ilk günden itibaren dezenformasyonlara da başladığına şahit olunduğunu söyledi.
Siyonist rejimin yaptığı katliamları dezenformatif içeriklerle görünmez kılma gayretinde olduğunu belirten İletişim Başkanı Altun, şöyle devam etti:
"Nasıl ki israilin normalleştirmeye çalıştığı vahşiliklerine, barbarlıklarına ve soykırım girişimlerine karşı duyarsız kalmamamız gerekiyorsa, aynı şekilde İsrailin dezenformasyon kampanyalarına karşı da duyarsız olmamamız gerekiyor. Eğer duyarsızlaşırsak, hakikatin ve doğruların yerini yalanlar ve kurgu haberler alır. Eğer duyarsızlaşırsak, israilin suçlarını normalleştirmiş, cezalandırılmasının da önüne geçmiş oluruz. Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanlığı olarak, duyarsızlığa, unutkanlığa ve dezenformasyona karşı ilk günden itibaren teyakkuz hâlinde olmayı görev bildik. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın 'daha adil bir dünya mümkündür' şiarını esas alarak, hakikat bayrağını dalgalandırmayı en önemli misyonumuz olarak bildik, bilmeye de devam ediyoruz."
"Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz israilin 200'e yakın dezenformasyonu deşifre etti"
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesindeki Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin siyonist rejimin dezenformasyonlarını, yalanlarını tek tek tespit ettiğini, uluslararası kamuoyuyla doğruları paylaştığını anlatan İletişim Başkanı Altun, "Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz 7 Ekim'den bugüne kadar israilin 200'e yakın dezenformasyonu deşifre etti." ifadesini kullandı.
Yaşanan trajediyi gizlemek ve siyonist rejimin yaptığı soykırımı örtbas etmek için medya organlarının farklı strateji ve taktikler uyguladığını, her şeyden önce ayrıştırıcı bir dil kullandığını belirten İletişim Başkanı Altun, şunları kaydetti:
"Bu tür medya organlarında, Filistin halkı küresel çapta 'yabancı', 'öteki' ve 'geri kalmış' bir topluluk olarak lanse edilirken, israilliler 'ilerici', 'modern' ve 'Batılı' bir toplum olarak tasvir edilmektedir. israillilerin ölümleri İngilizce manşetlerde 'cinayete kurban gitti' şeklinde yer bulurken, Gazze'de katledilen yerel halk için sadece 'öldü' ibaresi kullanılmakta ve katil gizlenmeye çalışılmaktadır. Ne yazık ki Filistinliler bu şekilde haberlerde, Batılı medya organlarında 'insani vasfı olmayan varlıklar' gibi tanıtılmaktadır. Böylelikle bu haberleri okuyanların mazlumla özdeşlik kurması engellenmeye çalışılmakta, zalim görünmez kılınmaya çalışılmaktadır. Böylece Filistinli kardeşlerimiz daha fazla zulme tabi tutulmaya ve yalnızlaştırılmaya çalışılmaktadır."
Siyonist rejime destek veren medyanın "tek taraflı habercilik" gibi tehlikeli bir taktiği de kullandığına değinen İletişim Başkanı Altun, Batılı muhabirlerin siyonist rejim vatandaşlarıyla yaptıkları görüşmelere haber saatlerinde herkesin denk geldiğini, söyleşi yapılan kişilerin izleyicilere "kurbanlar" olarak yansıtıldığını vurguladı.
İletişim Başkanı Altun, bu anlatılarda Filistinlilerin 75 yıldır çektiği zulümlerden asla bahsedilmediğine vurgu yaparak, "Aksine, ne zaman israil devleti insanların evlerini, hastaneleri ve okulları bombalasa, bu vahşet israilin sözüm ona 'kendini savunma hakkı' olarak lanse edilir. Ama özgürlüğü uğruna, bu istilacılara karşı direnen Filistinlilerin yaptığı herhangi bir eylem anında 'terörizm' damgası ile kitlelere servis edilir. Bunlar rastgele yapılan haberler değil, ideolojik saiklerle kurgulanmış stratejilerin uzantısı olarak karşımıza çıkan söylem ve anlatılardır." şeklinde konuştu. (İLKHA)