Bölgenin son birkaç on yılda savaş, sıkıntılar ve ekonomik istikrarsızlıkla mücadele etmek zorunda kaldığını ifade eden Barzani, bu zorlukların sonucunda sosyal ve ekonomik kalkınma açısından karşı karşıya kalınan ağır faturanın inkar edilemeyeceğini söyledi.
Başbakan Barzani, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Milletler, hem bireysel hem de kolektif olarak, kendi kaderlerini tayin etme hakkını gözler. Kendi kaderini tayin hakkı insan doğasının temel motivasyonudur. Vatandaşın huzur içinde yaşayabileceği bir ortam sağlanması gerekiyor.
Burada hepimizin yapmaya çalıştığı ilerlemeyi başarmak için dört adım olduğunu düşünüyorum: Siyasi istikrar, güvenlik, ekonomik kalkınma ve iklim değişikliğinin çevre üzerindeki etkileri ile mücadele. Bunlar karmaşık konular ancak her birini özel bir yaklaşımla ele almak gerekiyor.
Bölgemizdeki bir takım jeopolitik konuların uzun zamandır sorun sepetine itildiğine hiç şüphe yok ama neden bunları görmezden geliyoruz? Bir sorun olduğunda karar verme cesaretine sahip olmak, sorunun çözümüne yönelik ilk adımdır.”
“Filistin sorunu 80 yıl boyunca göz ardı edildi”
Başbakan Barzani, “Filistin'de gördüğümüz kriz çoğumuz için endişe verici. Sivillere büyük zarar veriliyor. Bu durumun Gazze dışında da kaosa yol açabilir ve ayrıca zulmün temel nedenleri de çözülmüş değil. Eğer Filistinlilerin temel hakları 80 yıl önce ele alınsaydı şu anda gördüğümüz trajedinin yaşanma ihtimali daha az olurdu. Ancak bunun yerine sorun göz ardı edildi ve karmaşık hale getirildi. Bu durumda çıkarı olanlar ise boşluğu kendi gündemleri için bir fırsat olarak kullandı” ifadelerini kullandı.
“Aynı tanımı Kürt halkı için de yapmak mümkündür” diyen Barzani, şunları kaydetti:
“Kendi kaderimize karar verme konusunda meşru bir talebimiz var. Dostlarımız ve müttefiklerimiz bu hakkı tanıyor ama aynı zamanda siyasi gerekliliklerin tarihi adaletin tesis edilmesinin önünde bir engel olduğunu da söylüyorlar.
Eşitsizliğin, yoksulluğun, yolsuzluğun, siyasi istikrarsızlığın gıdası haline gelen bu adaletsizliği kabul etmemiz isteniyor, vatandaşların, toplumların ve toplumun diğer kesimlerinin de kendilerine bu şekilde bağlılık göstermesi için. Adaletin bir kısmı doğal olarak elde edildiğini hissetmeliler. Kendi özel koşullarına göre geleceklerinin yol haritasını çizmelerine izin verilmelidir. Ulusların, halkların haklarına saygı duymaktan kimse korkmasın, bu haklara saygı istikrarı güçlendirir, ilerlemeyi sağlar.”