Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, 6 Şubat Kahramanmaraş depreminin yıl dönümünde travma ve yas süreçlerine dair açıklamalarda bulundu.

Travmatik olayların insanların yaşamsal bütünlüğünü tehdit eden ve bazı durumlarda da bu bütünlüğü bozan olaylar olduğunu ifade Demir, "Afetler, insanların günlük yaşam akışını kesintiye uğratarak fiziksel, psikososyal ve ekonomik kayıplara yol açan, doğal veya insan kaynaklı olaylardır ve bazı durumlarda ‘travmatik olay’ diye tanımlanabilir." dedi.

Depremin kişinin kendisinin ve yakınlarının hayatını tehdit eden, ölümle ya da ağır yaralanmayla sonuçlanabilecek bir afet olduğunu hatırlatan Demir, "Kişi birinci dereceden depremi yaşamış olabilir, yaşamadıysa da bir yakınının başına geldiğini öğrenmiş olabilir ya da tamamen bağımsız bir şekilde olayları dışardan, medya aracılığıyla takip ediyor olabilir." şeklinde konuştu.

Travma sonrası stres bozukluğu tanısı için kritik belirtiler neler? 

"Son bir yılda ne yaşadık diye baktığımızda korku, çaresizlik gibi duygular ön plandaydı diyebiliriz. İnsanların deprem anındaki ve sonrasındaki deneyimleri travmatik bir etki yaratabilecek nitelikteydi." diyen Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, şöyle devam etti:

"6 Şubat tarihinde gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremler, kişileri sağlık, sosyal ve ekonomik olarak olumsuz yönde etkiledi. Ülke içinde bilinen 500 binden fazla kişi yerinden oldu ve yaklaşık 2 milyon kişi evsiz kaldı. İnsanların hayatı kökten değişti ve zorlu bir yeniden ayağa kalkma, umut etme dönemine girdiler.

Bu bir yıl içinde travmatik olayı yeniden yaşama, tekrar tekrar o anların akla gelmesi, travmatik olayı hatırlatan şeylerden kaçınma, düşünce ve duygudurumda bozulma, artmış bir tetikte olma hali deprem sonrası görülebilecek travma sonrası stres bozukluğu tanısı için kritik belirtilerdir. Bu belirtilerin varlığında aynı zamanda kişi işe gidemez, ailevi sorumluluklarını yerine getiremez bir hale de gelebilmektedir."

Birçok psikiyatrik bozukluk tetiklenmiş veya alevlenmiş olabilir

Aynı zamanda birçok farklı problemin görülebileceğine değinen Demir, "Anksiyete bozuklukları, depresyon bozuklukları, alkol-madde kullanım bozuklukları, bedensel belirti bozuklukları, dissosiyatif bozukluklar, cinsel işlev bozuklukları, uyku bozuklukları, ağrı bozuklukları, psikotik bozukluklar gibi birçok psikiyatrik bozukluk da bu süreçte tetiklenmiş ya da hali hazırda var olan tanı alevlenmiş olabilir." dedi.

Bu durumun sadece olumsuzlukları değil, bazen de büyümeyi getirebileceğine dikkat çeken Demir, "Kişiler kendileri, diğer insanlar ve dünya ile ilgili farklı ve daha olumlu düşüncelerle bu süreçten çıkabilirler. Özellikle deprem gibi kitlesel travmaya neden olan afetler sonrasında sosyal desteğin ve dayanışmanın önemi büyüktür." ifadelerini kullandı.

Verilen tepkiler normal

Üzerinden bir yıl geçmişken yaşanılan bu afeti anmanın önemi büyük olduğunu belirten Psikolog Demir, anmanın yas sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi noktasında vazgeçilmez bir unsur olduğuna vurgu yaptı.

Herkesin deprem tehdidinin farkında olduğunu ancak bazılarının bunun kendi başlarına gelmeyeceğine dair düşünce içerisinde olabileceğini söyleyen Demir, şu bilgileri paylaştı:

"Bu nedenle kişiler deprem sonrasında da dramatik tepkiler verebilirler. Bu tepkilerin normal olduğu, kişinin güçsüzlüğü ile ilgili olmadığı bilinmelidir. İnsanların deprem sonrası tepkilerinin farklı olması noktasından yola çıkarak travmatik etki yaratabilme ihtimali yüksek olan deprem sonrasında da iyileşme süreleri farklıdır. Bu iyileşme sürecinde sosyal desteğin rolü yadsınamaz. Sosyal destek ile deprem hakkında sevdiklerimizle konuşmak, beraberce kayıpları anmak, duygu ve düşünceleri ifade etmek tedavi edicidir."

Sosyal destek travma sonrası büyümeyi sağlıyor

Depremin tetiklediği kaygı ile baş etmek için daha işlevsel olan yöntemler seçmek gerektiğini belirten Demir, sözlerini şöyle tamamladı:

"Nefes egzersizleri, doğa yürüyüşleri, sosyal bağları kuvvetlendirmek, uyku sürelerinin sağlıklı olması, uyku öncesi uyku kalitesini bozucu çay, kahve tüketiminin kısıtlanması ve telefon ekranına maruz kalmamak gibi başa çıkma davranışları tercih edilebilir. Deprem sonrası yapılan araştırmalarda sosyal desteğin travma sonrası büyümeyi sağladığı, umudu arttırdığı sonucuna ulaşılmıştır. Deprem sonrası kapalı ortama girememe, kalabalık ortamlarda bulunamama gibi çeşitli kaçınma davranışları oluştuysa bunların önüne geçilmeli, gerekirse psikolojik destek alınmalı.

Deprem gibi kitlesel travmatik etki yaratan afetin psikolojik etkileri geniş kapsamlıdır. Bu etkiden korunmak için gelecek olan afetlere de hazırlıklı olmak şarttır. Ülkemiz depremin yıkıcı sonuçları açısından her zaman için risk altındadır.  Bu riski minimuma indirgemek için hepimiz gelecek olan depremlere hazırlık açısından üstümüze düşen görevi yapmalıyız. Bu önemli yıl dönümünde kayıplarımızı beraberce anmak var olan süreçte dayanışmak toplum ruh sağlığı açısından vazgeçilmezdir." (İLKHA)