AMERİKA GERİ Mİ DÖNDÜ?

Abone Ol

Yer yer dengesiz ve psikopat davranışlar sergilediği için olsa gerek Trump için "sıra dışı" tabiri kullanılır.

Diplomasi diline dikkat etmez, Beyaz Saray'a davet ettiği liderleri yüzlerine karşı aşağılar, daha önce ekibinde görev almasına rağmen yanından ayrılanlar için hakaret ifadeleri kullanır ve hatta tehdit eder. Uçuk iddialar ortaya atar sonra da hiçbir şey söylememiş gibi konuşmaya devam eder.

İran'a 2 hafta süre verdiğini söyledikten sonra ve hatta İran'ın Cenevre'de müzakereleri devam ettirdiği bir süreçte nükleer tesislere bir saldırı gerçekleştirdi. Özellikle en güvenlikli yer olarak kabul edilen Fordo'yu 6 adet her biri 15 tonluk sığınak delici bombalarla vurdu.

"İran'ın nükleer tesislerini etkisiz hale getirdim" açıklamasında bulunan Trump, hemen ardından barıştan söz etmeye başladı. İran misilleme yaparsa çok sert karşılık görür açıklamasında bulundu.

İran'ın ilk karşılığı işgalci siyonistleri dehşete düşüren "Hayber" füzesini fırlatmak oldu. Bu arada Amerikan üslerine ait görüntüler dolaştı İran medyasında.

İran kaynaklarına dayanarak ortaya atılan bir iddiaya göre Amerika 6 gün önce saldıracağını söylemiş, İran tarafı tesisleri boşaltmış durumda. Bu yüzden de aslında bir zarar da yok, sızıntı ihtimali de..

Uluslarası hukuka göre İran için bir misilleme hakkı doğmuş durumda.

Şimdi İran bu misillemeyi Amerikan üslerine saldırarak mı, nükleer tesislere saldırarak mı, işgal rejimini daha sert vurarak mı yapacak?

Bu arada İran'ın, israile yönelik saldırılarında askeri tesislere nasıl bir zarar verdiği de işgal rejiminin sıkı sansüründen dolayı net olarak bilinmiyor. "Demir kubbe"nin tam olarak "Delik deşik kubbe"ye dönüştüğü ve İran tarafının Dimona nükleer tesisisini hedef aldığına dair açıklamasını bir tarafa not edelim.

Her ne kadar Trump "Amerika geri döndü" diyerek güç gösterisinde bulunsa da hemen ardından yaptığı barış çağrıları, Netanyahu'nun da Trump'ı tebrik ettikten sonra barıştan söz etmesi, soykırımcı rejim ve soykırım ortağının savaşın bitmesini istediklerini, en az zararla işin içinden çıkıp Gazze'deki soykırıma devam etmek istediklerini ortaya koyuyor.

Peki İran geri adım atar mı?

Askeri ve sivil tesislerine yönelik bunca saldırı yapılmışken, askeri komuta kademesinin en önemli isimleri ilk saldırıda vurulmuşken "ben de önemli hedefler vurdum" diyerek ateşkese yanaşması büyük bir güç ve imaj kaybına neden olur.

Ancak tüm kaybına rağmen işgalci terör rejiminin özellikle Gazze çevresindeki askeri tesislerini, Lübnan sınırındaki karargahları şiddetli bir şekilde vurduktan sonra "Gazze'de işgalin sona ermesini" şart koşarak ateşkese yanaşırsa kayıpları siyasi olarak kazanca dönüştürmüş olur.

Siyonist işgalci için sonun başlangıcında olduğumuzu bilelim.

Aksa Tufanı ile işgalcinin kara gücünün cesur ve kararlı bir küçük birlik karşısında nasıl çözüldüğünü gördüysek, İran füzeleri karşısında çok övündükleri Demir kubbenin de kevgire döndüğünü gördük.

Aslında Amerika'nın dönüşünün ne anlama geldiğini Ensarullah karşısındaki zilletinden ve anlaşma yapmak zorunda kalmasından biliyoruz.

Düşmanlarımız sandığımız kadar güçlü değil, ama bizim güçsüzlüğümüzden faydalanıyorlar.

Müslüman isminin en şerefli isim olduğunu anlayıp etnik ve mezhebi duruşumuzu ikinci plana attığımızda, Allah'ın sınırlarından daha önemli sınır olmadığını anlayıp ulusal sınırlarımızı kutsallaştırmadığımızda ne kadar güçlü olduğumuzu göreceğiz.