HAMAS'ın eski siyasi büro başkanı merhum şehit Yahya Sinwar'ın dediği gibi, Hareket (HAMAS) haklarımızı elde etmek için israilin dünya ile yüzleşmesini sağlayacak. 1948 Filistin işgalinden bu yana ilk kez israil, savaş suçları ve soykırımla suçlanıyor. Politikacıları ve askerleri sadece Filistinliler ve insan hakları örgütleri tarafından değil, aynı zamanda resmi yetkililer ile uluslararası kuruluşlar tarafından da bu ithamlarla takibe uğruyorlar.
Bu değişim, israilin anlatısının özüne vurulmuş bir darbedir. Çünkü artık yıkımı ve işgali “meşru müdafaa” bayrağı altında haklı çıkarması mümkün olmuyor.
GAZZE VE FİLİSTİN DAVASI
7 Ekim'den önce, Filistin davası, özellikle Arap bölgesini kasıp kavuran normalleşme dalgası ve israil ile barışın ardından bölgenin elde edeceği ekonomik faydalar hakkında yapılan konuşmalarla birlikte, giderek solmaya ve parlaklığını kaybetmeye başlamıştı.
israilli solcu yazar Gideon Levy, Haaretz gazetesindeki makalesinde bu durumu şöyle ifade ediyordu: "Gazze Hiroşima'ya dönüştü, ama ruhu yaşamaya devam ediyor. Filistin davası uluslararası gündemden tamamen kaybolmuş, Filistinliler bu bölgenin Amerikan yerlilerine (Kızılderililer) dönüşmüştü. Sonra savaş çıktı ve onları küresel gündemin en üst sırasına taşıdı. Artık dünya onları seviyor ve onlar için üzüntü duyuyor."
Bunun ardından, Filistin devletinin tanınması dalgası izledi ve bu Aksa Tufanı’nın Filistin davasını dünya gündeminin en üst sırasına yükseltmesinin bir etkisi olarak kendini gösterdi. Mayıs 2024'te BM Genel Kurulu, Filistin'in Birleşmiş Milletler'e tam üye olma talebini 143 oyla destekleyen bir kararı kabul etti ve Güvenlik Konseyi, talebin yeniden değerlendirilmesini tavsiye etti.
Norveç, İrlanda ve İspanya da Filistin devletini tanıdıklarını açıkladı, ardından bir ay sonra Slovenya da aynı kararı aldı ve böylece 193 BM üye ülkesinden 148'i Filistin devletini tanımış oldu.
Geçen ay İngiltere, Fransa, Kanada, Avustralya ve Portekiz Filistin Devleti'ni resmi olarak tanıdıklarını açıkladı ve Filistin Dışişleri Bakanlığı'na göre Filistin Devleti'ni tanıyan ülke sayısı 159'a yükseldi.
TEKNOLOJİYİ HEZİMETE UĞRATAN İLKELLİK
"israilin 7 Ekim'de yaşadığı yenilgi, tarihindeki en ağır, en acı verici ve aşağılayıcı yenilgiydi. En kötü kabuslarımızda bile başımıza böyle bir şeyin gelebileceğini asla hayal edemezdik," diyordu gazeteci Ben Caspit, iki yıl önce israilin başına gelenleri anlatırken.
Ben Caspit'in birçok israilli tarafından paylaşılan bu itirafı, birdenbire ortaya çıkmadı. Eski Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi'nin ifade ettiği şekilde, El-Aksa Tufanı Operasyonu, 7 Ekim felaketine sevk eden başarısızlıkları, yanılgıları ve kibri açığa çıkardı.
Kochavi'ye göre, “güneydeki nispi sükûnet” aldatıcıydı, çünkü HAMAS durmak yerine gücünü artırdı ve kendini daha da sağlamlaştırdı, böylece kimsenin hayal edemeyeceği bir tehdit haline geldi.
Kochavi, o gün yaşananları Gazze Tümeni'nin eski komutanı Tuğgeneral (yedek) Shmuel Zakai'nin sözleriyle anlatıyor “Teknolojinin en büyük düşmanı ilkelciliktir. Ali Express'ten alınan bir el bombası veya bir drone tüm sistemi yok etti” deyip ekliyor “Gelişmiş teknolojiler, basit ve ucuz araçlar karşısında çöktü” diyor.
Mesele bununla da bitmedi. İşgal ordusu, direniş güçlerini ortadan kaldırmanın uzun sürmeyeceğine inanarak Gazze Şeridi'ne saldırmaya başladı. Ancak hem gizli hem de açık destekçilerinin desteğine rağmen, iki yıllık çatışmanın ardından direnişin dimdik ayakta kaldığını, işgalin ise can ve teçhizat kaybına uğradığını görünce büyük şaşkınlık yaşadılar.
İSRAİL ORDUSU BİR KURGU ESERİDİR
israil tarihinin en uzun savaşının hala sürüyor olması, ordunun mucizeler yaratabilen bir güç olduğu mitinin çökmesine yol açtı. Ordu şu anda asker ve teçhizat sıkıntısı çekiyor ve "dünyanın en ahlaklı ordusu" olma iddiası da yerle bir oldu.
israil ordusunun son istatistiklerine göre, 7 Ekim 2023'ten bu yana 1.152 subay ve asker hayatını kaybetti ve bunların %40'ından fazlası 21 yaşın altındaydı.
Savunma Bakanlığı Rehabilitasyon Dairesi, sadece iki ay önce "yaklaşık 80.000 askeri tedavi ettiğini ve bunların 26.000'inin psikolojik rahatsızlıklarının olduğunu" kabul etti. Bu arada, israil medyasına göre, yedek askerlerin %30 ila %40'ı savaşın uzunluğundan kaynaklanan yorgunluk da dahil olmak üzere çeşitli nedenlerle askerlik yapmayı reddediyor.
İşgal ordusundaki asker eksikliği, ordunun bu açığı kapatmak için kadınlar ile ülke dışından gelen yabancı Yahudileri askere almaya başlamasına neden oldu.
Walla haber sitesine göre, ordu geçen yıl 5.000 kadını muharebe görevleri için askere aldı ve işgal ordusunun “tehlikeli eksiklik” olarak nitelendirdiği 12.000'den fazla asker açığı nedeniyle, her yıl yurt dışından 700 yabancı Yahudi’yi askere almayı hedefliyor.
Ayrıca, kara kuvvetlerinde komuta pozisyonlarında 300’den fazla subay eksikliği olduğu ve işgal ordusunun, yetkin olarak tanımladığı askerlerini subay eğitim kursuna katılmaya ikna etmekte zorluk çektiği de belirtiliyor.
İşgal ordusunun Operasyonel Çalışmalar Bölümü başkanı Guy Hazut'a göre, savaş siyasi ve askeri erkler arasında “tehlikeli” denilebilecek bir güven krizi yaratmış ki bu şekilde devam etmek artık mümkün değil.
SOSYAL GERİLİMLER VE EKONOMİK KRİZLER
Savaşın sona ermesiyle ne iki taraf arasındaki uçurumun kapanması ne de işgal ordusunun kapasitesini yeniden tesis etmesi pek olası değil. Zira birçok gözlemci, bu ayrılıkların önümüzdeki günlerde daha da tırmanıp yoğunlaşacağına inanıyor.
Gazze'deki savaş devam ederken, israil benzeri görülmemiş bir siyasi ve güvenlik karmaşasının sahnesi haline geldi. israil uzmanı Imad Abu Awad, Al Jazeera'ya verdiği demeçte, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan israil Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun, sağcı ajandaya uygun olarak askeri kurumun kimliğini değiştirmek amacıyla, milliyetçi ve dinci hareketlere yakın kişileri atayıp diğerlerini dışlayarak orduyu kontrol altına almaya çalıştığını söyledi.
Toplumsal bölünme, israil Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un iç savaş tehlikesine karşı uyarıda bulunmasına neden olacak düzeylere ulaştı.
Ekonomi de Aksa Tufanı’nın oluşturduğu bu aşırı kargaşanın yarattığı etkilerden nasibini aldı. Gazze'ye yönelik savaş ve bunun yansımaları sonucunda israilin askeri harcamaları 2024 yılında %65 artarak 46,5 milyar dolara ulaştı ve bu, israil tarihindeki en büyük savaş maliyeti oldu.
Bu durum israil ekonomisini yoğun bir baskı altına soktu ve daha önce vatandaşlarına özen gösteren bir refah devleti olarak algılanan israile göçü ve ikamet etmeyi teşvik eden birçok sosyal politikada harcamaların kesilmesine yol açtı.
Ekonomik raporlara göre, israilin kamu borcunun 2025 yılında GSYİH'nın %70'ini aşması ve hükümet bütçe açığının bu on yılın geri kalanında yıllık GSYİH'nın yaklaşık %16'sına ulaşması bekleniyor.
Ekonomik gerileme israilden sermaye kaçışının yaşanmasına neden oldu. israil medyası, geçen yıl en az 1.700 milyonerin israili terk ettiğini belirtti.
SİDNEY'DEN LONDRA'YA
“Onları kovdum çünkü onlar çocuk katilleri. Mücrim israil ordusu bir savunma ordusu değil, bir suç ordusu…” Bu sözler, Avustralya'nın başkenti Sidney'de bir kuaförün israilli olduğu ortaya çıkan bir müşterisini kovmasının gerekçesinin özetiydi.
Hanımefendinin bu tutumu, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'ye yönelik saldırıları ve dünyanın bu saldırılara karşı sessizliğini kınayan gösterilerin haftalık olarak devam ettiği ülkede istisnai bir durum değildi.
Geçen Ağustos ayında Sidney, Gazze'yi destek amacıyla düzenlenen gösterilerin en büyüğüne tanık oldu. Yaklaşık 90.000 kişinin katıldığı ve başkentin en ünlü köprülerini geçen gösteri, israilde büyük tepkiye neden olmuştu.
Japonya, Güney Kore, Tayland, Hindistan, Pakistan, Afganistan, Endonezya, Filipinler ve Malezya'da birçok şehirde işgali kınayan ve Gazze'yi destekleyen gösteriler düzenlendi. Bu ülkelerde israilli diplomatlar ve turistler, soykırımı destekledikleri ve işgal ordusunda görev almaları gerekçesiyle restoranlardan ve toplantılardan kovuldular.
El-Aksa Tufanı’nın yankıları ve yol açtığı değişiklikler Asya sokaklarında yankılanarak Filistin davasına doğrudan dahil olmayan halkları harekete geçirirken, Tufan’ın yankıları Avrupa şehirlerinin sokaklarında daha yüksek, daha gür ve daha güçlü oldu. Bu sokaklarda “Denizden nehre kadar Filistin'i özgürleştirin” ve “israil Ordusuna Ölüm” sloganları Gazze'yi destekleyen tüm gösterilere eşlik eden sloganlar haline geldi.
israil gazetesi Ma'ariv'in muhabiri Avi Ashkenazi, durumu şöyle tanımlıyor: "Hareket (HAMAS) attığı sadece birkaç adımla büyük başarı elde etmeyi başardı. Örneğin, bugün Avrupa'da Filistin bayrağının önünde dalgalanmadığı tek bir dükkan veya hareketin(HAMAS) destekçileri tarafından -İtalya, İspanya, İngiltere, Almanya ve Yunanistan'ın her tarafında- 'Filistin'e Özgürlük' sloganının atılmadığı tek bir sokak yok. Burada hareket(HAMAS), olmayan israil diplomasisine gerçek bir ders vermiştir."
Avrupa Filistin Medya Merkezi (EPMC), israil işgal ordusunun Gazze Şeridi'nde iki yıl boyunca sürdürdüğü soykırım sırasında 25 Avrupa ülkesindeki yaklaşık 800 şehirde 45.000'den fazla gösteri ve etkinlik düzenlendiğini kaydetti.
Avrupa Filistin Medya Merkezi başkanı Raed Salahat, Al Jazeera Net'e verdiği demeçte, bu etkinliklere katılanların en büyük kısmını Avrupa halklarının oluşturduğunu söyledi.
Salahat'ın açıklamalarına göre, bu durum Avrupalı politikacılar üzerinde büyük bir etki yarattı ve sonuçta birçok Avrupa hükümetinin Filistin devletini tanımasına yol açan kararlar almalarına neden oldu.
5 Ekim'de Hollanda'da çeyrek milyon kişinin katıldığı gösteri, Avrupa'daki değişim algısı üzerinde en büyük etkiye sahip olduğu düşünülmektedir. Hollanda'da doğup büyüyen Uluslararası Kriz Grubu araştırmacısı Moin Rabbani, Hollanda'yı şüphesiz en israil yanlısı Avrupa ülkesi olarak değerlendirmiştir.
Rabbani, israilin Hollanda halkını geri dönülmez bir şekilde kaybettiğini ve gelecekteki Hollanda hükümetlerinin soykırımcı apartheid rejimi adına tutumlarını sürdürmelerinin giderek zorlaşacağını belirtti. “Farklı bir dünyada yaşıyoruz ve bu daha iyi bir dünya olacak” dedi.
Avrupa’daki hareket, gösteriler ve grevlerle yetinmeyip denize de yayıldı ve 2018'den beri Gazze'ye uygulanan israil ablukasını kırmak için birçok sefer düzenledi. Bunların en sonuncusu Sumud Filosu idi.
Temmuz 2025'te, Filo, Gazze Şeridi'ne uygulanan yasadışı israil ablukasını kırmak amacıyla dört ana kuruluş tarafından oluşturuldu: Gazze için Küresel Hareket, Özgürlük Filosu Koalisyonu, Mağrip Sumud Filosu ve Doğu Asya Sumud Nusantara Girişimi.
israilli yetkililerin filoyu uluslararası sularda durdurmayı başardıklarına dair açıklamalarına rağmen, özellikle filoya katılan aktivistlerin işgalin kendilerine nasıl davrandığını ve onlara karşı kullandığı baskıcı yöntemlerini anlatmasının ardından, israil ve politikalarına yönelik halkın öfkesi daha da şiddetlendi.
Avrupa sokaklarında yaşananlar, spor kulüplerine ve spor etkinliklerine de yansıdı. Bu kulüplerin taraftarları soykırımı ve saldırganlığı kınamaktan geri kalmadılar ve takımları da bu tutumu destekleyerek israilin Avrupa ve uluslararası futbol turnuvalarına katılımının yasaklanması çağrısında bulundular.
Avrupa'da yaşananların etkisini en iyi şekilde Ma'ariv gazetesinin Netanyahu hakkında yaptığı haber, onun açıklamasını bir tırmanma olarak nitelendirerek, “Avrupa'nın önemsiz hale geldiğini ve Filistin terörüne teslim olduğunu” düşündüğünü belirterek ortaya koyuyor.
Geçen Mart ayında 24 ülkede yapılan bir ankette, 20 ülkede nüfusun yarısı veya daha fazlasının israile karşı olumsuz bir tutum sergilediği ortaya çıktı. Avustralya, Japonya, İsveç, Türkiye ve Endonezya gibi ülkelerde bu oran %75 veya daha üstüne çıktı. İngiltere'de bile israili desteklemeyenlerin oranı 2013'te %44 iken 2025'te %61'e yükseldi.
AMERİKA... BİR ANLATININ ÇÖKÜŞÜ
Okyanusun diğer tarafında, Tufanın etkisi daha büyük ve daha derindi. Üniversite öğrencileri olaya tepki gösterip üniversite koridorları ile Kongre'de cadı avı başlar başlamaz, Amerikan halkı birçok eyalette sokaklara dökülerek soykırımın sona erdirilmesini, israil ordusunun silahlandırılmasının ve soykırıma destek verilmesinin durdurulmasını talep eden kitlesel gösteriler düzenledi.
Washington'daki politikacılar, Filistin halkı için özgürlük talep eden ve Gazze'de olanları kınayan üniversite öğrencileri ve destekçileriyle işlerini bitirir bitirmez, bu kez TikTok'ta israilin anlatısına karşı çıkan bir anlatıyla karşılaştılar ve bu anlatıyı bastırmak ve kontrol etmek için başka bir cadı avı başlattılar. Dünyanın en zengin ikinci adamı Larry Ellison, Amerika Birleşik Devletleri'nde bu uygulamayı satın alarak, orada yayınlananları kontrol etmek ve israilin imajının bozulmasını durdurmak istedi.
Amerika Birleşik Devletleri'nde israilin anlatısına aykırı bir anlatıya açık olma durumu, kamuoyu yoklamalarına da yansıdı. Pew Araştırma Merkezi'nin geçen Mart ayında yaptığı bir ankete göre, Amerikalıların %53'ü israile olumsuz bakıyor ve işgal ile genç Amerikan nesli arasında giderek artan bu uçurum ortaya çıktıkça bu oran %60'a ulaşıyor.
Amerika'da meydana gelen olaylar öğrenci gösterileri ve protestolarla sınırlı kalmadı. Birçok Amerikalı, israil lobisinin ülkelerinin siyasetini ve politikacılarını kontrol ettiğine ikna oldu ve bu konu, Demokrat Parti veya Cumhuriyetçi Parti destekçisi olsun, önemli bir gündem ve tartışma konusu haline geldi.
Birçok bağımsız politikacı ve analist de israili kaale almayıp Amerika Birleşik Devletleri'nin, israilden elde ettiği faydaların boşuna olduğunu dile getirmiş… bu nedenle Netanyahu israilin Amerika Birleşik Devletleri için önemini anlatmak zorunda kalıp birçok televizyon programına çıkmasına neden olmuştur.
Amerika'da israilin anlatısını en güçlü şekilde destekleyen isimlerden biri olan Ben Shapiro ile yaptığı röportajda Netanyahu, “Amerika ile dünyadaki en gelişmiş saldırı silahlarını paylaşıyoruz. Bu silahlar, başka hiçbir süper gücün sahip olmadığı, israilde geliştirilen ve Amerika ile paylaşılan silahlar” açıklamalarında bulunmuştur.
israilin etki araçlarından biri olarak görülen ve tarihsel olarak israili desteklediği bilinen Hollywood da bu etkiden muaf kalmadı. 1.300'den fazla film yapımcısı, israilin Gazze'ye yönelik savaşını yoğunlaştırdığı bir dönemde, Filistinlilere karşı ihlallere ortak olan israil film kurumlarıyla çalışmayacaklarına ilişkin taahhütte bulundular. Bu durum, Washington'da, özellikle de israili artık müttefikleri olarak görmeyen nesiller arasında destek kaybının derinleşmesinden korkan israilli politikacılar arasında endişe kaynağı haline geldi.
Bu nedenle, geçen ay ABD'yi ziyaret eden Netanyahu, israilin mesajını yaymak için influencer'larla görüşmeye özen gösterdi ve onlardan TikTok ve X'i kullanarak israile desteği artırmalarını ve sosyal medyadaki imajını iyileştirmelerini istedi.
Netanyahu, israilin Gazze'ye karşı savaşındaki konumunu desteklemek için sosyal medyayı bir “savaş aracı” olarak kullanmanın önemini vurguladı ve TikTok gibi bir platformun küresel konumunun bu konuda “bir numara” olarak belirledi. Ayrıca, X'in sahibi Elon Musk ile işbirliğine de değindi ve onu düşman değil dost olarak nitelendirdi.
israili savunan ve israilin anlatısını yayan her influencer'a israilin gönderi başına 7.000 dolar ödediği haberi sızdı ki bu haber Amerikalılar arasında alay konusu oldu.
Yahudi Haber Ajansı'nın incelediği Yabancı Ajanlar Kayıt Yasası belgelerine göre, israil ayrıca kiliseleri ve papazları destekleyerek Hristiyanları açıkça "israil yanlısı, Filistin karşıtı" propagandayla hedef almak için Shoe Faith Bay Works'e 4,1 milyon dolar ödedi.
Anlatı çatışması, Başkan Donald Trump'ı destekleyen ve arkasındaki hareket olan MAGA'nın içine taşındı. The Wall Street Journal'a göre, Laura Loomer, Trump yanlısı hareket içindeki anlaşmazlıkları Beyaz Saray'da endişe kaynağı haline gelecek şekilde tırmandırdı.
Trump'a yakın tartışmalı bir gazeteci olan Lomer, MAGA hareketinin önde gelen isimlerine aleni bir şekilde saldırdı. Bunlar arasında, “Tucker Qatarson” olarak tanımladığı ünlü yayıncı ve siyasi yorumcu Tucker Carlson da bulunuyor. Carlson’un İsrail politikasını ve Netanyahu'nun ABD yetkilileriyle ilişkilerini eleştirmesi dolayısıyla onu Müslüman Kardeşler ile işbirliği yapmakla suçladı.
Bazıları, israile güçlü desteği ile tanınan Lummer'ı israilden para almakla suçluyor ve “Müslümanlara sempati duyan” yetkilileri hedef almak için İsrailli-Amerikalı istihbarat analisti Jacob Abilbaum ile işbirliği yapmakla suçluyor.
MAGA içindeki anlaşmazlıklar, özellikle Trump'ın bazı müttefiklerinin muhafazakar aktivist Charlie Kirk'ün suikastının ardından israil aleyhine komplo teorileri ortaya atmasıyla tırmandı.
Dünyadaki mevcut durum, israilli gazeteci Ben Dror Yamini'nin sözleriyle özetlenebilir: Gazze, üniversiteler, medya, sosyal medya platformları ve sendikalar aracılığıyla dünya sahnesinde zafer kazanmış ve HAMAS, israili ekonomik ve diplomatik çöküşe sürüklemeyi başarmıştır.
Yamini, önümüzdeki en zor görevin israilin diplomatik konumunu yeniden inşa etmek olduğu ve bunun uzun vadeli bir çaba gerektirdiği sonucuna varmıştır.
Böylece Aksa Tufanı Operasyonu, israilin gerçek yüzünü ortaya çıkardı: Arap bölgesine uyum sağlamaya çalışan ve barış ve işbirliği mesajını yaygınlaştıran bir devletten, politikacıları ve askerleri savaş suçları ve soykırım suçlamalarıyla dünya çapında aranan bir parya devlete dönüştü.
Aksa Tufanı’nın yansımaları, Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıların sona ermesiyle bitmeyecek, israil ve onun geleceği üzerinde güçlü bir etki oluşturmaya devam edecektir.