Son yıllarda boşanma oranlarında dikkat çekici bir artış yaşanıyor.
Peki bunun sebepleri neler?
Sosyal medyanın aşırı kullanımı mı?
Kadınların ekonomik olarak bağımsızlaşması mı?
Aile hukukunda kadının beyanının esas alınmasıyla erkeğin kolayca evden uzaklaştırılması mı?
Süresiz nafaka, mal paylaşımı, velayet uygulamaları mı?
Aslında tüm bunların birleşimi, aile kurumunun temeline yerleştirilmiş sessiz dinamitler gibi çalışıyor.
İlk bakışta kadının lehine gibi görünen bu düzenlemeler, uzun vadede aileyi yıkan, kadın ve çocukları da ağır yüklerin altına sokan uygulamalara dönüşüyor. Kadın, “Nasıl olsa ekonomik haklarımı alırım” düşüncesiyle boşanmayı daha kolay tercih edebiliyor. Ama boşanma sonrası karşısına çıkan tablo çok daha farklı oluyor: Hayatın tüm zorluklarıyla tek başına mücadele etmek, geçim sıkıntısı, toplum baskısı ve çocukların sorumluluğu…
Çocukların velayeti çoğunlukla anneye veriliyor. Ancak anne hem ekonomik yükü sırtlanıyor hem de çocukların eğitimi ve terbiyesiyle uğraşıyor. Çoğu zaman bu yük altından kalkılamayacak kadar ağır oluyor. Sonuç? Hayata savrulan çocuklar, yanlış arkadaşlıklar, zararlı alışkanlıklar… Annenin ise tükenmişlik, psikolojik yorgunluk ve kimi zaman ağır hastalıklarla boğuşması…
Oysa kadın ve erkeği yaratan Allah, onların fıtratını en iyi bilendir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Erkekler, kadınlar üzerinde kavvâmdırlar (koruyup gözeticidirler). Çünkü Allah kimini kimine üstün kılmıştır ve erkekler mallarından harcama yaparlar.” (Nisâ, 34)
Yani erkek ailesinin geçimini sağlamakla sorumludur. Kadın ise şefkati, zarafeti ve letafetiyle çocuklarını yetiştirmekle yükümlüdür. İslam bu görev dağılımını denge üzerine kurmuştur. Ne zaman ki bu denge bozuluyor, işte o zaman aile sarsılıyor.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır.” (Tirmizî, Menâkıb, 63) buyurarak, aile içindeki merhamet ve sorumluluk bilincine işaret etmiştir. Kur’an da evlilik ilişkisinin özünü şu ifadeyle tanımlar:
“Onlarla huzur bulasınız diye sizin için kendi cinsinizden eşler yaratıp aranıza sevgi ve merhamet koyması O’nun ayetlerindendir.” (Rum, 21)
Bugün boşanma sonrası süresiz nafaka kavgaları, mal paylaşımı tartışmaları ve evden uzaklaştırma kararları, sadece eşleri değil, tüm toplumu yaralıyor. Hatta maalesef cinayetlere kadar varan acı sonuçlara yol açabiliyor. Bu noktada Hz. Ali’nin şu sözü hatırlatıcıdır: “Eğer ailede adalet olmazsa, toplumda huzur kalmaz.”
Sorunun bir başka boyutu da düğün öncesi ve esnasında yaşanan İslam’a aykırı uygulamalardır. Gösteriş, israf ve gelenek adı altında yapılan yanlışlar, daha yuva kurulmadan aile temelini sarsıyor. Ne acıdır ki, kimi zaman muhafazakâr ve mütedeyyin ailelerin bile bu hatalara düştüğüne şahit oluyoruz.
Unutulmamalıdır: Sağlam toplum, sağlam ailelerden doğar. Sağlam aile ise Allah’ın emirlerine bağlı kalarak yaşanır. İlahi ölçülere sırt çevirdiğimiz sürece yuvalar yıkılmaya, toplumun temelleri sarsılmaya devam edecektir.