Aile yılı bitti! Peki ne kadar aile kaldı?

Abone Ol

2025 yılı “Aile Yılı” ilan edildiğinde toplumun geniş kesimlerinde bir umut belirmişti. Çünkü bu milletin en büyük yarası belliydi: Dağılan yuvalar, çöken değerler, yalnızlaşan insanlar, köksüzleşen nesiller… Aile yıprandıkça toplumun da çürüdüğünü artık hepimiz acı bir tecrübeyle biliyoruz. Ne var ki takvim yaprakları 2025’in son günlerine doğru yaklaşırken ortada bir soru duruyor:

Aile yılı bitti ama aile ne kadar kaldı?

Ailenin güçlendirilmesi için toplumun beklediği o köklü ve kararlı adımlar atıldı mı? Yoksa kulağa hoş gelen birkaç sloganla, geçici düzenlemelerle zaman mı dolduruldu?

Aileyi Bozan Projelerin Kaçı Durduruldu?

Televizyon kanallarında “gündüz kuşağı” adı altında sergilenen ifşa kültürü, ahlaki yozlaşma ve aile mahremiyetinin pervasızca pazarlandığı programlar hâlâ ekranlarda. Peki, aileyi koruma iddiasındaki yöneticiler bu yapımlardan kaçını gerçekten kaldırdı?

Toplumu ekran başında kirli senaryolarla zehirleyen bu içeriklerin hangisinin önü kesildi?

Cevap ne yazık ki ortada: Aileler hâlâ reyting uğruna harcanıyor.

Boşanmalar Artıyor, Adımlar Yetersiz

Boşanma oranları hızla yükselirken, aile mahkemeleri artık neredeyse nefes alamaz hâle gelmişken hangi ciddi tedbirler alındı?

Evlenmeyi güçleştiren ekonomik yükler, kiralar, geçim sıkıntısı, istikrarsız gelir… Bunların hangisine gerçekçi çözümler getirildi?

Kısa vadeli düzenlemeler, aileyi ancak bir süre ayakta tutar. Kalıcı çözüm ise adaletli, insan merkezli bir sosyal düzenle mümkündür.

Gençlik Uyuşturucu ve Dijital Bataklıkta

Uyuşturucu ile mücadelede ne gibi somut başarılar elde edildi? Gençlerin hayatını bitiren bu illetin köküne inebilen bir irade ortaya kondu mu?

Bir yanda sınırları olmayan sınırsız internet kullanımı…

Mahremiyeti yok eden platformlar…

Sanal dünyanın cehennemine sürüklenen çocuklar ve gençler…

Diğer yanda, aileyi tehdit eden dijital kuşatma...

Peki, tüm bu tehlikeler karşısında hangi etkili önlem devreye konuldu?

Ya da aileyi koruma adına ne gibi alternatifler sunuldu?

Bir Yanda Lüks, Bir Yanda Açlık

Bugün aynı şehirde, hatta aynı caddede iki farklı Türkiye var:

Bir tarafta konforuyla övünenler…

Diğer tarafta kirasını ödeyemeyen, evlenmeye cesaret edemeyen, yuva kurma hayalini bile borç gören gençler…

Aileyi koruyacak bir sistem, ekonomik adalet olmadan kurulamaz.

Milyonların yoksullukla sınandığı bir ülkede, aileyi sadece söylemlerle ayakta tutmak mümkün değildir.

Aile için gerçekten çok kapsamlı ve ciddi adımlar atılmalı!

Yapılan bazı düzenlemeler elbette var; fakat bunların büyük çoğunluğu geçici birer ağrı kesiciden ibaret. Oysa millet artık pansuman istemiyor; millet köklü iyileşme istiyor.

Aileyi gerçekten korumak istiyorsak:

Toplumu ifsat eden medya içerikleri dizginlenmeli ve düzenlenmelidir.

Ekonomik olarak yuva kurmayı zorlaştıran engeller kaldırılmalı, uyuşturucu ve bağımlılıkla mücadelede sıfır tolerans politikası uygulanmalı, internet ve dijital platformlara değer odaklı bir denetim mekanizması getirilmeli, gençlere aile kurmayı teşvik eden güvenli bir sosyal zemin sağlanmalıdır.

Aksi takdirde, bir yılın “aile yılı” ilan edilmesi, hayatın gerçekleri karşısında sadece bir hatıra cümlesi olarak kalır. Bu milletin aileye ihtiyacı var. Sadece ekonomik değil, sadece sosyal değil; ruhu olan, değeri olan, kökü olan bir aile anlayışına…

Hakeza, aile korunursa toplum ayakta kalır; aile çökerse hiçbir sistem ayakta kalamaz.

Zira aile devletleri bağrında yetiştiren önemli bir kurumdur.

Bu nedenle toplumu da devleti de ayakta tutabilmek için, ailelere her türlü maddi manevi fedakârlığı yapmak durumundayız.

Aile yılı bitti.

Takvim bitti.

Fakat milletin derdi bitmedi.

Nerede ailenin geleceğini inşa edecek o kalıcı adımlar?

Umarız bir an önce bu sorumuz cevap bulur.

Selam ve Dua ile.