2025 yılının ‘Aile Yılı’ ilan edildiğini biliyoruz. Umuyoruz bu duyarlılık bir yılla sınırlı ve vitrine çık(arıl)ma ile kayıtlı kalmaz. İnsi cinni, Batılı Doğulu bütün kötü niyetli ve şeytan tıynetlilerin yıkmaya, dağıtmaya çalıştığı aile kurumu ancak dört başı mamur uygulamalarla muhafaza edilir ve ailenin ne kadar gerekli olduğu zihinlere ve gönüllere işlenmiş olur.
Aileye karşı tazyik ve saldırıların en çok öne çıktığı sanat, sinema, televizyon, internet ve sosyal mecralardan başlayan bir engelleme, düzeltme ve toparlama ile işe başlanmalıdır. Her gün milyonların adeta ‘Mal bulmuş Mağribi’ gibi okudukları, izledikleri ve ellerinden düşürmedikleri bu mecraların zihinlerde ve gönüllerde oluşturduğu iğfal ve imha ortadadır.
Ailesizlik, aile düşmanlığı, aileyi gerici bir kurum gösterme, cinsiyet eşitliği veya cinsiyetsizlik çerçeveli doğrudan, dolaylı ve subliminal etkileşimlerin en çok öne çıktığı mecra –maalesef- televizyon film ve programlarıdır. Kimi televizyonlar bu tahribatın gönüllü uğraşanı, kimileri birkaç finansörün yalakası, kimileri de reyting uğruna uygulayıcısı olup çıkmıştır.
Son yıllarda televizyon programlarında çocuk istismarı, cinsel taciz, saldırı, şiddet ve cinayet gibi unsurların işlenmesi, reyting uğruna toplumun genel ahlakına zarar veren içeriklerin yaygınlaşması, şiddet ve entrikayla çarpık ilişki ağlarının sıradanlaştırılarak normalleştirilmesi artık hepimizin malumudur. Özellikle gündüz kuşağı adıyla öne çıkan programlar ise tümüyle balın içine karıştırılmış zehir olarak ‘aile, iffet ve kadın’ düşmanlığının propagandacısı ve çığırtkanı olup çıkmışlardır.
Peki gündüz kuşağı programları gerçekten ‘mutfak, ev işleri ve aile içi ilişkiler’ üzerinden bir tanımlama ve ıslah için mi bunu yapıyorlar?
Hayır!
Bu programlar arka planı derin ve karanlık akıl ve ellerin devreye girmesi ve teşvikiyle ‘kötülük, kin, öfke ve ahlaksızlık’ kokan mekanlarda devreye sokuluyor. Bu konuda mızrağın çuvala sığmadığını ve minareyi çalanın kılıfını da hazırladığını biliyoruz.
Gündüz kuşağı programlarının arka planı gördüğümüz, anladığımız ve araştırdığımız kadarıyla şöyle planlanıyor:
- Aile içi kötü durumları teşhir et ve bunun görünürlüğünü artır!
- Evlilik, aile kurma ile ilgili hep korku senaryoları ve eşler arasında en azı ihanete varan kurgu oluştur.
- Reyting uğruna ve aileyi yıkma aşkına(!) her türlü rezaleti izleyicinin gözüne sokarcasına göster!
- Aşılayacağın güzel şeyler, faydalı işler ve olumlu kültür değil; magazin kültürü olsun!
- İzleyici öne çıkarılan figüranlar üzerinden hayatın gerçekten bu kadar kirli, çetrefilli ve aldatma içerdiğini sansın. Böylece stres ve anksite bombardımanına maruz kalsın!
- Programlarda ele alınan konu, olay ve kişileri öyle işle ki neticede izleyicide trajedi, dram, kavga ve duygusal manipülasyon oluştur!
- Toplumda ‘sakin, olgun ve kendi halinde kişilerin’ değersiz olduğu algısı yarat!
- İnsanları ekran karşısında öyle hipnotize et ki, gerçek yaşamdan kopsunlar. Hayatın hep ekranlardaki gibi kirli ve rezil olduğunu sanıp en yakınlarına karşı kuşku ve acaba(!) taşısınlar.
- Aile içi skandalları ve entrikaları mahremiyet filan demeden ve bire bin ekleyerek milyonlara izlet ve genel ahlakı boz!
Gündüz kuşağı programları veya diğer dizi, film ve programlar RTÜK’ün çok da caydırıcı olmayan ‘para cezası, yayın kesme/durdurma cezası’ ile hizaya gelecek gibi değiller… Anlayacağımız bataklıktan sinekleri tek tek öldürmekle değil kurutmakla kurtulmuş oluruz. Kötülüğü ‘el’ ile düzeltme ve engelleme sorumluluğu omuzlarında olan etkili ve yetkili devlet erkinin bu işi ivedilikle hayra tebdil olacak şekilde engellemesi ve düzeltmesi lazımdır.