Yeni süreçle ilgili lehte ve aleyhte açıklamalar birbirini takip ederken, Numan Kurtulmuş’un Diyarbakır’da yaptığı açıklamalar gündemde ön sıralara geçti.
Önemli açıklamalardı.
Başkanlığını yaptığı komisyonun görevi her ne kadar PKK’nın silah bıraktıktan ve kendini feshettikten sonra gerekli yasal ve sosyal zemini oluşturmak olarak ifade edilse de kendisi asıl meselenin “Kürt meselesi” olduğunun farkındadır.
Birkaç cümle seçtim açıklamalarından.
Doğrusu Kürtçe konuşulduğu zaman kayıtlarına “Bilinmeyen dil” diye yazılan bir meclisin başkanı “Anadil” ile ilgili kıymetli sözler söylüyor.
Tabii şu problemleri görmezden gelemeyiz.
Anadil eğer kullanılmazsa zamanla körelir ve zayıflar.
Kurtulmuş, “Dillerin üzerinden bir ayrımcılık yapmak asla bizim lugatımızda yazmaz” diyor; ama ya ayırımcılık kelimesinin ne anlama geldiğini unutmuş ya da yakın tarih uygulamalarını..
Eğer “Hayır, ben Kemalist rejimin yasakçı ve ırkçı uygulamalarından elbette haberdarım, benim kastım AK Parti süreci ile beraber yaşanan normalleşmedir” diyorsa bunu da vuzuha kavuşturmalıdır. Evet, AK parti hükümeti, kimi uygulamaları değiştirdi, insani adımlar attı ve bazı yasakları kaldırdı; ama hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da yasal zemin oluşturmadığı için bir hükümet değişiminde kolaylıkla eski ırkçı uygulamalara dönülebilir.
Kürtçe’nin bir dil olarak kabul edilmediği bir ortamdan, devlet eliyle Kürtçe televizyon kanalı açılması aşamasına geçilmesi elbette oldukça önemli bir adımdır. Ama Anayasa’da geçen kimi ifadeler yerinde durduğu müddetçe bu adımların amacı da tartışmaya açılmaktadır.
Kurtulmuş, bir adım ileri gidip ‘Kardeşliğin yeterli olmadığını, adaletin gerekliliğini’ ifade ediyor ki bu şimdiye kadarki uygulamalarda “Adaletin eksikliğini” ortaya koyması açısından önemli bir tespittir.
İslam Kardeşliği, bu coğrafyada tüm etnik unsurları bir arada tutabilecek yegane şeydir.
Eğer İslami değerleri baskı ve şiddet kullanarak bu toplumdan söküp atmak için çabalarsanız ve seküler yaşam üzerinden yeni bir ulus inşa etmeye kalkışırsanız, toplumu bir arada tutan dinamiklerin arasına dinamit yerleştirmiş olursunuz.
Adalet kardeşlerden bazılarını tümüyle yok saymak değil, aksine her hak sahibine hakkını vermektir.
İslam Kardeşliği ile Türklerin, Kürtlerin ya da diğer unsurların etnik kimliklerini bir tarafa bırakarak Araplaşmasını kastetmiyoruz elbette.
Aynı coğrafyada, birbirini ötekileştirmeden farklı dil ve kültürlerin varlığı, ufuk genişliği ve kültürel zenginliktir.
Süreçlerden bağımsız olarak şunları söyleyebiliriz.
Allah ve ahiret inancını merkezine almayan hiçbir fikir huzur getirmez.
Huzurlu toplum için de iyi niyet ve samimiyet yeterlidir ve buna sahip olmak o kadar da zor değildir.